Otuz Üç Yılda Sekiz Mesele
Bir gün Şakîk-i Belhî, Hâtim-i Esâm`a sordu:
“Ne kadar zamandır buraya geliyor, beni dinliyorsun?”
“Otuz üç sene.”
“Bu kadar zaman içinde benden ne öğrendin, neler istifade ettin?”
“Sekiz şey istifade ettim” dedi.
Şakîk, bunu duyunca; “Vay başıma gelenler! Bütün zamanımı sana harcadım, senin ise, sekiz şeyden fazla istifaden olmamış`` diyerek üzüldü. Hatim, “Ey hocam, doğrusunu istiyorsan, böyledir`` dedi. Şakîk “Söyle, bunları ben de anlayayım” dedi. Hâtim dedi ki:
“Ey Hocam! Birincisi, insanlara baktım, herkes bir şeyi seçmiş, onu sevmiş gördüm ve bu sevgilerin çoğu, onlara ölüm yatağına kadar, bazıları öldüğü vakte kadar, bazıları da mezara girinceye kadar arkadaşlık ediyor ve sonra onları yalnız ve zavallı olarak bırakıp ayrılıyorlar gördüm. Onunla beraber kimse mezara girmiyor. Bu faali görünce, düşündüm ve kendime dedim ki, dünyada öyle dost seçmeliyim ki; mezara benimle gelsin, bana orada arkadaşlık etsin. Aradım, Allah-u Teâlâ`ya yapılan ibadetlerden başka, böyle sadık bir sevgili bulunmadığını gördüm. Dost olarak onları seçtim ve onlara sarıldım.
Şakîk, bunu duyunca, “Çok güzel yapmışsın ya Hâtim, çok doğru söylüyorsun. İkinci faydayı da söyle, anlıyayım`` dedi.
“Ey Hocam! İkinci faydam: İnsanlara baktım; arzuları, keyifleri peşinde koşuyor, nefsin istekleri arkasında yürüyor gördüm ve şu âyet-i kerîmeyi düşündüm; ‘Ama kim de Rabbinin makamından korkar ve nefsini kötü arzulardan sakındırırsa şüphesiz cennet (onun için) barınma yeridir` (Naziat / 40-41) ayeti üzerine düşününce Kur`an-ı Kerim`in baştanbaşa doğru olduğunu, bilgilerimle, tecrübelerimle, aklımla, vicdanımla anladım ve tam inandım. Nefsimi düşman bilerek, ona aldanmamaya, uymamaya karar verdim ve mücadeleye başladım. Nihâyet ibadetlerden kaçan nefsimin, şimdi Allah-u Teâlâ`ya itaate koştuğunu gördüm.
Şakîk bunları işitince, “Allah-u Teâlâ sana iyilikler versin, ne güzel yapmışsın, üçüncü faydayı da söyle dinliyeyim`` dedi.
“Üçüncü faydam, insanların hâline baktım, herkes dünyalık toplamaya uğraşıyorlar ve elindeki kıymetli şeyleri koruduklarını gördüm. Sonra şu ayet-i kerimeyi düşündüm; ‘Sizin yanınızda olan tükenir Allah katında olan ise bakidir. Mutlaka sabredenlere ecirlerini yapmakta olduklarının daha güzelini vereceğiz.` (Nahl / 96) Dünya için topladıklarımı Allah yolunda harcadım, fukaraya dağıttım. Yani baki kalmaları için Allah-u Teâlâ`ya ödünç verdim.
Şakîk bu sözleri işitince, “Ne güzel yapmışsın ve ne güzel söylüyorsun ya Hâtim. Dördüncü faydayı da söyle dinliyeyim`` dedi.
“Dördüncü faydam, insanlara baktım, herkesin başkalarını beğenmediğini gördüm. Buna sebep birbirlerine hased etmeleri, birbirlerinin mevkilerine, mallarına ve ilimlerine göz dikmeleri olduğunu anladım. ‘Dünya hayatında onların maişetlerini bile aralarında (onlar değil) biz taksim ettik…` (Zuhruf / 32) ayeti üzerine düşününce haset etmeyi bıraktım, halktan uzaklaştım ve taksimatın Allah tarafından yapıldığını anlayıp insanlara düşmanlıktan vazgeçtim.”
Şakîk bunları işitince, “Ne iyi yapmışsın ve ne iyi söylüyorsun; beşinci faydayı da söyle dinliyeyim`` dedi.
“Beşinci faydam, insanlara baktım, birçoklarının insanlık şerefini, kıymetini, âmir olmakta, insanların kendilerine muhtaç olduklarını ve karşılarında eğildiklerini görmekte zannettiklerini ve bununla iftihar ettiklerini, övündüklerini gördüm. Bazılarını da, kıymet ve şeref, çok mal ve evlat ile olur sanarak bunlarla iftihar ederler gördüm ve şu ayet-i kerimeyi düşündüm; ‘…Kuşkusuz Allah katında en değerli olanınız takvaca en üstün olanınızdır.` (Hucurat / 13) İnsanların yanıldıklarını anladım ve takvaya sarıldım. Rabbimin affına ve ihsanlarına kavuşmak için, O'ndan korkarak dinin dışına çıkmadım, haramlardan kaçtım.”
Şakîk bunları işitince, “Ne güzel söylüyorsun ya Hâtim! Altıncı faydanı da söyle`` dedi.
“Altıncı faydam, insanlara baktım birbirlerinin mallarına, mevkilerine ve ilimlerine göz dikerek, fırka fırka, parti parti ayrılarak, birbirlerine düşmanlık ettiklerini gördüm ve şu ayet-i kerimeyi düşündüm; ‘Şüphesiz şeytan sizin için bir düşmandır; öyle ise onu düşman edinin.` (Fatır / 6) Kur`an-ı Kerim`in doğru söylediğini bildim, düşman olarak sadece şeytanı tanıdım, ona karşı çok sıkı önlemler aldım. Çünkü Allah, onun benim düşmanım olduğuna tanıklık etmişti.”
Şakîk; “Ne güzel yapmışsın ve ne güzel söylüyorsun, yedinci faydayı da söyle`` dedi.
“Yedinci faydam, insanlara baktım gördüm ki, herkes yiyip içmek, para kazanmak için uğraşıyor. Çoğu zaman haram ve şüpheli şeyleri de alıyorlar ve zillete, hakaretlere katlanıyorlar. Şu ayet-i kerimeyi düşündüm; ‘Yeryüzünde debinen hiçbir canlı yoktur ki rızkı Allah`a ait olmasın.` (Hud / 6) Kur`an-ı Kerim`in Allah kelâmı olduğunu ve elbette doğru olduğunu ve o canlılardan biri olduğumu bildim. Rızkımı göndereceğine söz verdiğine, elbette göndereceğine güvenerek, O'nun emrettiği gibi çalıştım.”
Şakîk, “Ne iyi yapmışsın ve ne iyi söylüyorsun, sekizinci faydayı da söyle!`` dedi.
“Sekizinci faydam, insanlara baktım herkesin bir kimseye veya bir şeye güvendiğini, sırtını ona dayadığını gördüm. Bazıları altınlarına, mal ve mülküne, bazıları sanatına, bazıları mevki ve rütbelerine, bazıları da kendi gibi bir insana güveniyor. Sonra şu ayet-i kerimeyi düşündüm: ‘…Kim Allah`a tevekkül eder O, ona yeter…` (Talak / 3) mealindeki ayete başvurup Aziz ve Celil olan Allah`a tevekkül ettim, O bana yetmektedir.”
Şakîk bu sözleri işitince, “Ya Hâtim! Allah-u Teâlâ, her işinde imdadına yetişsin! Hz. Musa'nın Tevrat`ına, Hz. İsa`nın İnciline, Hz. Davud`un Zebur`una ve Hz. Muhammed aleyhi selamın Kur`an-ı Kerim`ine baktım. Bu dört kitabın bu sekiz temel üzerinde bulunduğunu gördüm. Bu sekiz esası ezberleyip bunlara uyanlar, hayatlarını bunların üzerine kuranlar, bu dört kitaba uymuş, emirlerini yapmış olurlar” dedi.
Hâtim-i Esam`ın insanlar arasındaki, toplumdaki problemlere bakıp Aziz ve Celil olan Allah`ın ayetleriyle çözüm bulduğu gibi bir de biz bakalım etrafımıza ama öncelikle kendimize. Acaba biz hangi dünya malını paylaşamıyoruz? Allah`ın katında daha değerli olacağını bildiğimiz halde hangi kıymetli eşyamızı Allah`a gönderiyoruz? Nerden geliyor bu rızık, geçim kaygımız?
Derin derin düşünelim her bir soru ve her bir cevap için. Cevap Allah`ın ayetlerinde, Kur`an-ı Mübin`de. Mealiyle okuyalım, düşünelim her bir ayet üzerine. Ta ki düşmeyelim o birçok insanın yaptığı hataya, yanlışlara…
Ne güzel özetlemiş Hâtim! Sanki bizim etrafımızdakileri anlatıyor ve Allah`ın ayetlerini hatırlatıyor. Ve en önemlisi de her bir ayet onun yolunu çiziyor.
Rabbim bize de o yollarda yürümeyi nasip etsin. (Âmin)
Münevver Aktaş - Nisanur dergisi