Diyaliz hastaları "elektrik" uygulamasını olumlu ancak yetersiz buldu
Diyaliz-Der Diyarbakır Şube Başkanı Mehmet Seven, ağır kronik hastalığı nedeniyle cihaza bağımlı yaşayan diyaliz hastalarının, elektrik fatura bedelinin ödenmesi düzenlemesini olumlu ancak yetersiz bulduklarını belirtti.
Ağır kronik hastalığı nedeniyle cihaza bağımlı yaşayan hastaların elektrik fatura bedeli ve kesintisiz güç kaynağı, jeneratör ihtiyaçları Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından karşılanacak.
Söz konusu düzenlemeyi değerlendiren Diyaliz Hastalarını ve Haklarını Koruma Derneği (Diyaliz-Der) Diyarbakır Şube Başkanı Mehmet Seven, düzenlemeyi olumlu karşıladıklarını ama diyaliz hastalarının başka mağduriyetlerin de olduğunu belirtti.
Diyaliz hastalarının devlet kurumunda çalışması için önündeki engellerin kaldırılması çağrısında bulunan Seven, kamu hastanelerinde diyaliz hastalarına verilen hizmetin genişletilmesi gerektiğini ifade etti.
Diyaliz hastalarına elektrik fatura bedelinin ödenmesi düzenlemesini olumlu karşıladıklarını dile getiren Seven, "Şüphesiz her atılan adımı biz olumlu değerlendiriyoruz. Lakin bu düzenleme sadece evde tedavi gören hastaları kapsıyor. Yine de büyük bir adım olarak değerlendiriyoruz fakat diyaliz hastaları sadece evde bu hizmeti almıyor. Özel merkezlerde, kamuda farklı merkezlerde de bu hizmeti alıyor. Özel merkezlerde de tedavi gören arkadaşlar da bu düzenlemeden yararlanma konusunda bir talepleri var. Bu düzenlemenin geneli kapsamasını talep ediyoruz." dedi.
"Aileler bir noktadan sonra diyaliz hastasını kendine yük olarak kabul etmektedir"
Diyaliz hastalarının sorunlarından birinin istihdam edilmemeleri olduğunu söyleyen Seven, diyaliz hastalarına raporla düzenleme yapıldığı takdirde yüzdesel olarak rapor derecesinin yüzde 90 ve yukarısı olduğunu söyledi.
Seven, "Devlet mevzuatına göre yüzde 40 ve yukarısı raporunuz olduğu zaman siz engelli sayılıyorsunuz. Yüzde 90 ve yukarısı olduğu takdirde de yatalak sınıfına sizi katıyor, yani iş göremez olarak kabul ediliyorsunuz. Dolayısıyla diyaliz başlı başına yüzde 90 oranını aşıyor. Yüzde 90 kapsadığı taktirde bu sefer devlet tarafından siz iş göremez olduğunuz için ne kamuda, ne özel bir kurumda hiçbir şekilde istihdam edilmiyorsunuz. Bu da diyaliz hastası için büyük bir handikap oluşturuyor. Çünkü diyaliz hastalarının geneli hatta yüzde yüzü hiçbir şekilde ekonomik geliri olmayan insanlardan oluşuyor ve ailelerine bağımlı olmaktalar. Aileler bir noktadan sonra diyaliz hastasını kendine yük olarak kabul etmektedir. Çünkü hasta insanla uğraşmak çok zordur. Ne kadar ekonomik geliriniz iyi olursa olsun bir noktadan sonra o hastayı kendinize yük sayıyorsunuz ve dönem dönem artık uzaklaşmak zorunda kalıyorsunuz." ifadelerini kullandı.
Diyaliz hastalarının sıkıntılarına değinen Seven, şöyle konuştu:
"Diyaliz makinasına bağlandığımız zaman iki yerden iğne ile makinaya bağlanırız. Bir yerden kan makinaya gider; makinadan filtreden süzülerek temiz kan tekrar vücuda, diğer yerden vücuda girer. Dönem dönem kan iğneleri, bölgede basınca dayalı olarak deformasyon gelişir. Bu da tüm diyaliz hastalarını kapsayan bir sorundur. Elimizi dokundurduğumuz zaman burada bir atım vardır. Asıl bizim kalbimiz burasıdır. Burası durduğu zaman biz de dururuz. Çünkü bizim için hayati önem taşıyan bir yerdir. Dönem dönem bununla ilgili sorunlar yaşarız. Buranın durması halinde diyalize bağlanamayız. Kanımızın temizlenme olayı gerçekleşemez. Bu tür problemleri yaşadığımız zaman eskiden çok ciddi sorunlarımız vardı. Fistül deriz biz buna. Fistül açımlarla ilgili çok ciddi sıkıntılarımız olurdu. Çünkü hekim bulamazdık. Farklı illere giderdik farklı illere gittiğimiz zaman tekrar memlekete döneceğimiz zaman dilimizde bir haftamız yollarda geçerdi. Artık ilimizde mevcut kamu hastanelerinde bu sorun büyük bir oranda giderildi. Şu an kamu hastanelerinde fistül açımında yeterli hekimimiz de var. Geçmişe oranla büyük bir nebze de olsa bir yol aldık fakat buna rağmen özel merkezler kamu hastanelerini pas geçip bundan da büyük bir rant kazanabilmek için hastaları özel merkezlere yönlendiriyorlar. Ben şu ameliyat için özel merkeze gittiğim takdirde benden minimum 2-3 bin civarında bir miktar talep edilmektedir. Oysa kamu hastanelerinde ben bu tedaviyi olabilmekteyim. Bunla ilgili özel merkezler de biraz daha etik davranmaları lazım, biraz daha ahlaki davranmaları lazım. Yani biz bundan hekimlere çok bir şey sağlayamayız. Bu konuda da insanların biraz daha duyarlı olması lazım."
"Hasta ister istemez organ naklini de iyi düşünür ve organ nakline iyi hazırlanır"
Diyaliz teknikerlerin istihdamının artırılması çağrısında bulunan Seven, "Özel merkezlerde diyaliz teknikeri var. Diyaliz teknikerleri diyaliz ile ilgili A'dan Z'yebilgileri içeren bir eğitim alır. Sadece göreve başladıkları zaman 3-4 aylık bir rotasyon dediğimiz ortama uyum sağlamayla birlikte görevi iyice yerine getirebilecek kadar bilgi ve birikime sahip insanlardır. Bu insanlar kamuda yeteri kadar istihdam edilemiyor. Kamuda istihdam edilemeyen diyaliz teknikerlerinin en azından özel merkezlerde bulunabilmesi lazım. Çünkü bu işin eğitimini alıyorlar. Gerek teorik olarak gerek pratik olarak daha sağlıklı hizmet verebilmeleri için özel merkezlerin daha kaliteli bireylerden oluşan teknikerlere kendi bünyelerinde işe almaları lazım. Bu da ister istemez diyaliz hastalarına yansır. Ne kadar bilgili insanlardan oluşan bireylerin hastalara hizmet etmesi doğal olarak kaliteli bir diyalize neden olur. Kaliteli bir diyalize sahip olan bir hasta ister istemez organ naklini de iyi düşünür ve organ nakline iyi hazırlanır. Bunlar birbirine paralel olarak hazırlanan şeylerdir." şeklinde konuştu.
Diyarbakır'da diyaliz hastalarına hizmet verecek derneklerini açtıklarını ama yer sorunu yaşadıklarını anlatan Seven, bu konuyu gerekli yerlere ilettiklerini ancak şu ana kadar bir sonuç alamadıklarını kaydetti. (M. Hüseyin Temel, Mehmet Çelik- İLKHA)