"Hicret Müslümanlar için çok önemlidir"
İslam tarihinde yılın başlangıcı olarak kabul edilen Muharrem ayı ve hicret ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Molla Bahri Kılıç, hicretin Müslümanlar için çok önemli olduğunu söyledi.
Muharrem ayının İslam'da 4 haram aydan biri olduğunu belirten Molla Bahri Kılıç, Allah'ın bu aylarda savaşmayı, kan dökmeyi haram kıldığını, ancak günümüzde ise haram aylarının kutsiyetinin yitirdiği için bugün İslam coğrafyasının değişik yerlerinde Müslümanların katledildiğini söyledi.
Bölgenin tanınmış âlimlerinden Molla Bahri Kılıç, Muharrem ayı dolayısıyla İLKHA muhabirine değerlendirmelerde bulundu. Kılıç, Müslümanların İslam'ın takvim başlangıcı olarak gördüğü hicretin arka planını hayatlarına yansıtmak için bir çaba göstermesi gerektiğini belirtti.
İslam'da takvim başlangıcı olarak kabul edilen Hicretin arka planının Müslümanlar için önemli olduğunu belirten Kılıç, "Hicri yılbaşı ülkemizde ve İslam Dünyasında, Müslümanların uyanmasına, birliğine ve beraberliğine vesile olmasını temenni ediyorum. Allah Hicri yıl başını hepimize mübarek ve hayırlı etsin. İslam'da takvim başlangıcı olarak kabul edilen hicretin arka planı bizim için çok önemli ve anlamlıdır." dedi.
Toplumsal bir hareketliliğin yaşandığı zaman dilimlerinden birinin de Muharrem ayı olduğunu ifade eden Kılıç, "Hz. Ömer (r.a) döneminde miladi 622 yılında Mekke'den Medine'ye hicret etmesi takvim başlangıcı olarak kabul edildi. O gün Hz. Ömer'in bu teklifi üzerine sahabenin ileri gelenleriyle istişare sonucunda bu kararın alınması sıradan bir iş değildir. Her Hicri yılbaşında Müslümanlar sahabenin ve Selef-i Salih'inin bu dine yaptıkları hizmeti, neden doğup büyüdükleri ve havasını da teneffüs ettikleri ülkelerini terk etmek zorunda kaldılar, Medine'ye gittiler, Medine'de İslam devletini nasıl kurdular? Bu dinin sonraki kuşaklara sağlıklı bir şekilde ulaştırılması için nasıl çabalar sarf edildi ve günümüze kadar İslamiyet nasıl geldi? Her Hicri yılbaşında biz bu arka plana yoğunlaşmak zorundayız." ifadelerini kullandı.
Müslümanların hicret etmelerinin hayatlarında kaçınılmaz olduğunu vurgulayan Kılıç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu anlamda Hz. Âdem ile başlayan ve kıyamete kadar da devam edecek muhacirlik, yeryüzünde Müslümanların davasının hayata hâkim olması için bir yerden bir yere gerektiğinde gitmeleri ve tekrar bıraktıkları yeri ihya etme adına yeniden dönme ve yeniden oraları eski huzuruna kavuşturmak için Müslümanların hicret etmeleri hayatlarında kaçınılmazdır. Bugün hicretin bu arka planını ihmal ettiğimiz için, aslında Müslümanlar yeryüzünün farklı yerlerine hicret ediyorlar. Para kazanmak, dil öğrenmek, şahsi menfaatler adına bu yolculuklar yapılıyor. Hicret gerekli ölçüde anlatılmadığı, Hicri yılbaşı arka planı bilinmediği için hem sönük geçiyor hem de İslam'ın takvim başlangıcı olarak kabul ettiği bugünün anlamı bizim hayatımıza bir renk vermiyor."
Muharrem ayının İslam'da haram kılınan dört aydan birisi olduğunu belirten Kılıç, "Haram ayı demek kutsal demektir. Allah bu aylarda savaşmayı, kan dökmeyi haram kılmıştır. Bugün İslam coğrafyasının değişik yerlerinde yaşanalar haram ayların kutsiyetinin kalmadığını gösteriyor. Hicri yılbaşına yüklenen bu anlam çiğneniyor, hukuku görmemezlikten geliniyor. Bütün bunları yan yana koyup düşündüğümüzde hicretin anlaşılmadığını görüyoruz. Çünkü Resulullah (s.a.v) bize hicreti iki başlık altında anlatmıştır. Biri Mekke'nin fethinden önce İslam davası hayata hâkim olsun diye memleketini terk edip Medine'ye gelenleri kapsayan, diğeri de Mekke'nin fethinden sonra hicret günahı terk etmektir. 'Hicret yanlışla arana mesafe koymaktır' hadisinde geçtiği gibi Müslüman'ın hayatında inancını doğru yaşayacağı ve hatta bir mahallede İslam'ı iyi yaşayamıyorsa o mahalleyi ihya etmek için başka bir yere hicret etmek, kendini ve çocuklarını bu manada güvence altına alacak İslami bir ortamı hazırlamak ve tekrar İslami bir ortamın eksikliğinden dolayı bıraktığı yeri fethetme adına geri dönmeyi tasarlamaktır. Bunların hepsi bizim Hicri yılbaşımızda düşünmemiz gereken, dünya ehli gibi ya da miladi yılbaşını kutlayan ve kâfirler gibi eğlenceyle, içkiyle, kumarla değil de bir yılın muhasebesini ve bu bir yılın muhasebesini yaparken de İslam'ın takvim başlangıcı olarak gördüğü hicretin arka planını hayatımıza yansıtmak için bir çaba göstermeliyiz." şeklinde konuştu.
Özellikle medyanın Hicri yılbaşını gündemde canlı tutması gerektiğine işaret eden Kılıç, şöyle devam etti: "Hem görsel hem de yazılı medya Hicri yılbaşının arka planını toplumun gündemine oturtacak yayınların yapmalı. Bu manada Hicri Yılbaşı Müslümanların nezdinde hem ilgi odağı haline gelecek hem de o arka plan bize çok şey öğretecek. Bunu da medyanın üstlenmesi gerekiyor. Gerçekten hicretin ne anlama geldiği ve neden hicretin her yıl bizim yılbaşımız olarak önümüze konduğu gerçeğini bizim iyi sorgulamamız gerekiyor."
Hicretin Müslümanlar için çok önemli olduğuna dikkat çeken Kılıç, "Eğer Allah'a inancımız varsa bilelim ki Allah bizi yarattığından, yeryüzüne gelişimizden ölünceye kadar imtihanımız bitmez. Gerçekten de bizim Allah'ın vahyine inancımız varsa, peygamberin yolundan gidiyorsak bizim hicretimiz bize fazilet ve kuvvet olur, Allah bize yardımcı olur ve bizler muvaffak oluruz. Bütün İslam ülkelerinde ve dünyada biz Müslümanların, Allah ile din ile olan ilişkileri iyi olmadığı için Allah şefkat tokadıyla bize vuruyor. Bu şefkat tokadı vesilesiyle belki Allah, din ve Kur'an ile ilişkilerimizi düzeltiriz. Biz bilelim ki biz günahlardan kurtulmadıkça ve günahları terk etmedikçe Allah şefkat tokadını vurmaya devam eder. Bundan dolayı bugün evet biz Müslüman olduğumuzdan dolayı zülüm görüyoruz ve mağduriyet yaşıyoruz. Fakat bir önemli nokta daha var. Müslümanlar arasında uhuvvet kaybolmuş. Kalplerinde birbirlerine karşı muhabbetleri eksik olduğundan dolayı ve Resulullah'ın (s.a.v) 'Müslümanlar bir bedenin azaları gibidir' hadisindeki şuuru kaybetmişiz. Kardeşliğimizi, birliğimizi ve beraberliğimizi kaybettiğimizden dolayı şeytanların ve şeytanlaşmış insanların yolunu terk etmeyene kadar Allah bu zulmü üzerimizden kaldırmaz." diye konuştu.
Kılıç, "Hz. Ömer İslam ordusunu bir savaşa gönderdiği zaman, onlara 'Ey! Müslümanlar, siz Allah'a itaat etmekle galip olursunuz. Düşmanlarınız da Allah'a isyan etmekle mağlup olurlar. Eğer siz isyanda düşmanlarınızla eşdeğerde olursanız o zaman galibiyet çoklukla olur. Kimin askeri ve silahı çoksa onlar galip gelirler.' diye nasihatte bulunurdu. Bugün bizler İslam âlemine baktığımızda küfür; asker ve silah bakımından bizden güçlüler. Ama bizim imanımızdan dolayı bir adım daha önde olmamız gerekirken, fakat biz kendimizi günahlarla ve isyanla çok kirletmişiz. Bundan dolayı da zulüm bizim üzerimizden eksik olmuyor. Müslümanlar olarak kendi özümüze dönmeliyiz." diye belirtti. (İbrahim Koçyiğit - İLKHA)