• DOLAR 32.553
  • EURO 34.963
  • ALTIN 2444.305
  • ...

EKONOMİ SERVİSİ ÖZEL

2016 yılı için Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yapılan Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması sonuçları açıklandı. Her şeyden önce insaf adına şunu belirtmek gerekir ki söz konusu TÜİK araştırması 2016 yılı için yapılmıştır. Yani yaklaşık 3 yıldır başta FETO olmak üzere diğer taşeron örgütlerin ve uluslararası ağababalarının Türkiye`ye düzenledikleri siyasi, sosyal, askeri ve ekonomik suikastlerini unutmamalıyız.

Ve kuşatma altındaki Türkiye`nin içinde bulunduğu zor şartları görmemezlikten gelerek sanki şartlar tozpembe de “niye durum böyle” şeklinde bir anlayış içinde değiliz. Fakat bu araştırma sadece ülkenin ekonomisini yönetenleri değil, her şeyini yönetenleri taa damardan ilgilendirmekte. Çünkü araştırma sonrası ortaya çıkan sonuç, rakamlarla net bir şekilde şunu söylemekte; “Sakın havalara girmeyin! halkın durumu pembe panjurlu bürokrat pencerelerinden bakıldığı gibi pekte iç açıcı değil!”

Gelir Dağılımındaki Adaletsizlik Siyasi Ve Sosyal Bir Sorun

Evet, hali anlamak adına böyle bir giriş yaptıktan sonra meselemize dönelim. Ülke ekonomisini ve insanların yaşam seviyelerini belirleyebilmek, çeşitli sosyal sistemlerin sağlıklı bir şekilde değerlendirmesini yapabilmek için sadece ekonomik açıdan değil, sosyal açıdan da gelir dağılımı göstergelerine ihtiyaç duyulmaktadır. Gelir dağılımındaki adaletsizlik ve yoksulluk, dünyanın karşılaştığı en önemli sorunlardan biri olarak, artık sadece sıradan bir ekonomi sorunu olmaktan ziyade politik ve sosyal bir sorun olarak görülmeye başlanmıştır.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)`de, 2006 yılından itibaren, amacı gelir dağılımı yanında, yaşam koşulları, sosyal dışlanma ve göreli gelir yoksulluğu gibi konularda veri üretmek olan, “panel anket” yönteminin kullanıldığı “Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması”nı (GYKA) uygulamaya başlamıştır. Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması, ülkedeki gelir dağılımına, yoksulluğun düzeyi ve kompozisyonuna, yaşam koşullarına ve sosyal dışlanmaya yönelik bilgilerin derlenmesinde önemli bir kaynak olma niteliği taşımaktadır.

ÜLKEDE GELİR NE KADAR EŞİT DAĞILIYOR VE ÖNCEKİ YILLARA GÖRE NE TÜR DEĞİŞİKLİK GÖSTERİYOR?     
Bu araştırmadan elde edilen bilgilerle şu sorulara cevap aranmaktadır: Ülkede gelir ne kadar eşit dağılıyor ve önceki yıllara göre ne tür değişiklik gösteriyor?  Ne kadar yoksul insan bulunuyor ve bunun bölgesel dağılımı nedir? Bunun önceki yıllara göre durumu nedir? Kimler yoksul? Zaman itibariyle bir değişiklik söz konusu mu? Yoksul ve zenginler arasındaki bu farklılık zamanla nasıl bir değişim gösteriyor? 

Kişisel gelirler nasıl bir değişim veya geçiş gösteriyor? Bu değişimin yönü karakteristiklere ve koşullara bağlı olarak nasıl değişiyor, azalıyor mu, artıyor mu?   Kimler sosyal dışlanma sorunu ve sürekli yoksulluk riski ile karşı karşıya? Maddi yoksunluğun Türkiye`deki boyutu nedir? İnsanlar hangi koşullarda yaşamaktadırlar?

TÜİK, 2006 yılından beri GYKA sonuçlarına dayalı olarak hesaplanan ve uluslararası karşılaştırılabilirliği olan göreli gelir yoksulluğuna ilişkin rakamlar yayımlamaktadır. 

Evet, böyle uzun bir mukaddimeden sonra şimdi TÜİK tarafından 2016 yılı için hazırlanmış olan ve açıklanan Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması sonuçlarına gelelim, araştırmanın sonuçlarına göre:  

Zengin Daha Çok Zenginleşirken Yoksul Da Daha Çok Yoksullaştı

Hanehalkı kullanılabilir gelirinin, hanehalkı büyüklüğü ve kompozisyonu dikkate alınarak hesaplanan eşdeğer hanehalkı büyüklüğüne bölünmesi ile elde edilen eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert gelirine göre; en yüksek gelire sahip yüzde 20'lik grubun toplam gelirden aldığı pay bir önceki yıla göre 0,7 puan artarak %47,2, en düşük gelire sahip yüzde 20'lik grubun aldığı pay 0,1 puan artarak %6,2 oldu.

Buna göre; toplumun en zengin %20`sinin gelirinin en yoksul %20`sinin gelirine oranı şeklinde hesaplanan P80/P20 oranı 7,6'dan 7,7'ye yükseldi. Bu veriler bize kısaca şunu ifade ediyor; “zengin daha çok zenginleşirken yoksul da daha çok yoksullaştı.”

Gelir Dağılımında Eşitsizlik Arttı

Gelir dağılımı eşitsizliği ölçütlerinden olan Gini katsayısı, sıfıra yaklaştıkça gelir dağılımında eşitliği, 1`e yaklaştıkça gelir dağılımında bozulmayı ifade etmektedir. 2016 yılı sonuçlarına göre Gini katsayısı bir önceki yıla göre 0,007 puan artış ile 0,404 olarak tahmin edildi. Bu veriler de bize kısaca; “gelir dağılımında eşitsizlik arttı” demekte.

Maaş Ve Ücret Gelirleri %49,7 İle Toplam Gelirden En Yüksek Payı Aldı

Türkiye`de ortalama yıllık eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert geliri bir önceki yıla göre %15,9 artarak 16 bin 515 TL`den 19 bin 139 TL`ye yükseldi. Toplam eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert gelirleri içerisinde en yüksek pay, bir önceki yıl ile değişim göstermeyerek %49,7 ile maaş ve ücret gelirlerine ait oldu. İkinci sırayı 2015 yılına göre 1 puan artış ile müteşebbis gelirleri (%19,8), üçüncü sırayı ise 0,4 puan azalış ile (%19,6) sosyal transfer gelirleri aldı. Müteşebbis gelirlerinin %74,7`sini tarım dışı gelirler, sosyal transferlerin ise %91,8`ini emekli ve dul-yetim aylıkları oluşturdu. Bu verilerde bize halkın yarısının gelirinin maaş ve ücrete bağlı olduğunu göstermektedir.

Yoksulluk Kısmen Azalmakla Birlikte Her 100 Kişiden 14`ü Yine Yoksulluk Sınırının Altında Kaldı

Eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert medyan gelirinin %50`si dikkate alınarak belirlenen yoksulluk sınırına göre, yoksulluk oranı bir önceki yıla göre 0,4 puanlık düşüş ile %14,3 olarak gerçekleşti. Medyan gelirin %60'ı dikkate alınarak belirlenen yoksulluk sınırına göre ise yoksulluk oranı bir önceki yıla göre 0,7 puan azalarak %21,2 oldu.

Hanehalkı tiplerine göre eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert medyan gelirinin %50`si dikkate alınarak hesaplanan yoksulluk oranlarına bakıldığında; tek kişilik hanehalklarının yoksulluk oranının bir önceki yıla göre 0,8 puan artışla %8,9, bağımlı çocuğu olmayan hanehalklarının yoksulluk oranının 0,8 puan düşüşle %4, bağımlı çocuğu olan hanehalklarının yoksulluk oranının ise 0,2 puan düşüşle %17,9 olduğu görüldü.

Okur-Yazar Olmayanların %26,2`si, Yükseköğretim Mezunlarının %1,7`si Yoksul

Eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert medyan gelirinin %50`si dikkate alınarak hesaplanan yoksulluk oranına göre; okur-yazar olmayanların %26,2`si, bir okul bitirmeyenlerin %24,1`i yoksul iken, bu oran lise altı eğitimlilerde %12,5, lise ve dengi okul mezunlarında ise %6,2 oldu. Yükseköğretim mezunları ise %1,7 ile en düşük yoksulluk oranının gözlendiği grup oldu.

Her 10 Kişiden 7`si Borçlu

Dört yıllık panel veri kullanılarak hesaplanan sürekli yoksulluk oranı, eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert medyan gelirinin %60`ına göre son yılda ve aynı zamanda önceki üç yıldan en az ikisinde de yoksul olan fertleri kapsamaktadır. Buna göre, 2015 yılında sürekli yoksulluk oranı %15,8 iken 2016 yılında bu oran %14,6 oldu. Nüfusun %42,2`si konutunda izolasyondan dolayı ısınma sorunu yaşarken, %38,1`i sızdıran çatı, nemli duvarlar, çürümüş pencere çerçevesi ve %24,5'i trafik veya endüstrinin neden olduğu hava kirliliği, çevre kirliliği veya diğer çevresel sorunlar yaşadı.

Nüfusun, %68`i konut alımı ve konut masrafları dışında taksit ödemeleri veya borçları olduğunu %65,4`ü yıpranmış ve eskimiş mobilyalarını yenileme ihtiyacını ekonomik nedenlerle karşılayamadığını ve %17,4'ü konut masraflarının hanelerine çok yük getirdiğini beyan etti.

Maddi Yoksunluk Oranı %32,9`a Yükseldi

Finansal sıkıntıda olma durumunu ifade eden maddi yoksunluk; çamaşır makinesi, renkli televizyon, telefon ve otomobil sahipliği ile beklenmedik harcamalar, evden uzakta bir haftalık tatil, kira, konut kredisi, borç ödemeleri, iki günde bir et, tavuk, balık içeren yemek ve evin ısınma ihtiyacının ekonomik olarak karşılanamama durumu ile ilgili hanehalklarının algılarını yansıtmaktadır. Yukarıda belirtilen dokuz maddenin en az dördünü karşılayamayanların oranı olarak tanımlanan ciddi maddi yoksunluk oranı 2015 yılında %30,3 iken 2016 yılında 2,6 puanlık artışla %32,9`a yükseldi.

Kaymak Yiyiciler İki Avuç Oldu!

İşte araştırmanın sonuçları böyle; demek ki her ne kadar Türkiye, ülke olarak güçlü bir ekonomiye doğru ilerliyor olsa da, bu olumlu durum ne yazık ki hala halka yansımış değil. Eskiden bir söz vardı; “bu ülkenin kaymağını bir avuç azınlık yemekte” şeklinde. Doğru, ama bugün için eksik bir söz. Çünkü bugün artık iki avuç oldu o kaymak yiyiciler!