• DOLAR 34.447
  • EURO 36.303
  • ALTIN 2837.002
  • ...
Eski söylemle yeni bir dünya oluşturulamaz
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Mustafa Karakaş / Doğruhaber / ANALİZ

Kürdistan bölgesinde yapılacak olan referandum ile ilgili kafalar son derece karışık…

Sağ milliyetçi kesim ve basın referanduma şiddetle karşı çıkarken sol kesimden neredeyse hiç ses çıkmıyor. Sol kesimin suskunluğu bile bu meselede sağcıların doğru bir yerde durmadığının delili. PKK`nın karşı durduğu Türk solunun en hafifinden sustuğu bu süreçte hep biribirine karşı konumlanan bu iki kesim nasıl olur da aynı yerde durmaya başladı. Şüphesiz solun sessiz durmasının nedeni Barzani`nin muhafazakâr/dindar olmasından kaynaklanıyor. Yani sol durumu okuduğu için sessizleri oynarken sağ muhafazakâr kesim realiteyi okuyamadığı ve kendisine ait bir düşünce inşa edemediği için hem çok konuşuyor hem de çok hata yapıyor.

Evet Sağ/Muhafazakar kesim meseleden çok çok Fransız… Televizyonlara çıkan bazı yorumcuların PKK= Barzani ifadeleri yaşadıkları cehaleti bariz bir şekilde ortaya koyuyor. Oysa sol, Barzani ile PKK`nin farklı iklimlerin insanları olduklarını bildiği için yürekten karşı olmasına karşı ya cılız bir şekilde “hayır” diyor; ya da susuyor. Sağ/milliyetçi kesim ise bölgesel durumu okumaktan oldukça uzak bir zihinle, meseleye Kemalist bir bakışla bakıyor ve  tribünlere oynuyor

İSRAİL KARŞITLIĞINIZ NE KADAR SAHİCİ!

Sağ/Muhafazakar basın ve kesim tribünlere oynarken meseleyi İsrail karşıtlığı üzerinden tartışmak istiyor. Zira zemin kaygan ve işlerine geliyor. Bu şekilde hem kendini vicdanen rahatlatıyor hem de arkasına İslami kamuoyunu almayı hesaplıyor. Ne var ki bu İsrail karşıtlığının içinin boş olduğu hem israili ilk tanıyan ülkelerden olmamız hem de Mavi Marmara`da pasif hatta düşük profilde siyaset gütmemize rağmen mezkur basınımızın o dönemde tek bir eleştiride bulun/a/mamasından anlıyoruz. İsrail bu kadar şeytan ise (ki şeytandır ama sizin muradınız batıl) neden Mavi Marmara`dan sonra İsrail ile barışan iktidara ciddi muhalefette bulunmadınız diye sorduğunuzda karşınıza “maslahat” gerekçesi ile çıkacaklarıdır. Peki, sizin için “maslahat” caiz ise Barzani için neden caiz değil!

İSRAİL NEDEN REFERANDUMU DESTEKLİYOR?

Şüphesiz İsrail ümmetin nerede kanayan bir yarası varsa karşı tarafta konumlanmıştır. Çeçen cihadı sırasında Rusların yanında; Keşmir sorununda Hindistan`ın yanında duran israil burada; İslam dünyasının merkezi bir noktasında onlarca yıldır süregelen bir sorunun çözülememiş olmasını besin kaynağı haline getirmek istiyor. İslam ülkeleri ulus devletçi/mezhepçi yaklaşımı kıramayacakları için İsrail; Kürt kartına oynayarak aslında bölgede kaosa yatırım yapıyor.

Arapların, Farsların ve Türklerin “Kürdistan olmamalı” bandosunun Kürt halkında oluşturduğu kırılmayı iyi okuyamayan bölge ülkeleri gerçeği israili “Kürdistan kurulmalı” stratejisine itiyor. Sorun israilin istemesinden değil; komşu ülkelerin istememesinden kaynaklanıyor. İsrail; Irak, İran ve Türkiye`nin bu referandumu durduracağını, bunun da Kürtler ile ümmetin üç büyük parçası arasında ciddi bir duygusal kopuşa neden olacağını elbette hesaplıyor. Hülasa üç ülkenin bu yanlış politikalarımızdan dolayı “Kürdistan kurulursa da İsrail kazanacak; kurulmasa da İsrail kazanacaktır.”

Aslında olması gereken bu devletlerin politikaların ne kadar İslami olduğu gerçeğini tartışmak olmalıdır… Sana helal olan bir şey diğerine neden haramdır? Haram olma nedeni İsrail ile yakın olma ihtimali ise İslam dünyasında israilin bir dediğini iki etmeyen ülkeleri de hedef almanız daha ahlaki olmaz mıydı?

Kürdistan ile sınırlı üç ülkedeki halkların milliyetçi/sekter bir bakışla meseleye eğilmesi ve işin kolayına kaçarak “bu işin arkasında İsrail var” repliğine sığınması özellikle Kürt kamuoyunda inandırıcı bulunmuyor. Türkiye`nin İsrail ile ilişkileri(Mavi Marmara`ya rağmen) bozulmamışken; Irak hükümeti (israilin hamisi) ABD`nin bir karakolu durumuna indirgenmişken bu İsrail karşıtlığı pek inandırıcı görünmüyor.

PKK DA “HAYIR” DİYOR

Türkiye medyası basit akıl yürütmeleri ve algı oyunları ile oldukça tehlikeli bir dil kullanıyor. Referandum meselesinde gazetelerin ve milliyetçi basının dili hızla Kürt=İsrail`e doğru evriliyor/dönüşüyor. Bu zehirli dilin yarınlarımıza tehdit ettiğini görmemiz gerekir. Basının bu basit diline göre referanduma evet demek israile evet demek. Aynı mantıkla gidecek olursak; PKK bu referanduma “Hayır” diyor; o halde Kürdistan referanduma hayır demek kişiyi PKK`lı mı yapar? Hayır

KEMALİST BAKIŞIN SONUÇLARI

Aslında bu ülkedeki Kürt/Kürdistan düşmanlığının kodları Kemalist öğretiden kaynaklanıyor. Sistemin 6 okundan biri olan milliyetçiliğin müspet anlamının dışında yorumlanması ve ırkçı bir anlayış ile nesillere zerk edilmesi bu sonucu doğurdu. “Bir Türk dünyaya bedeldir”, “Türkün Türk`ten başka dostu yok” söylemleri bilinçaltına operasyonların yapılmasına neden oldu. PKK`nın saldırıları da Türk olmayanların düşman olduğu anlayışını güçlendirmede bir manivela olarak kullanıldı. Son yıllarda bu Kemalist bakışın zayıfladığı gerçeği ortada… Ne var ki bu virüsün özellikle 25 Eylül referandumu sürecinde yeniden hortladığı ve “bekamız tehlike altında”, ”bölünürüz” korku zırhlarına büründüğü ve toplumsal birlikteliği tehdit ettiği görülmelidir

TÜRKİYE NE YAPMALI

Referandum konusunda iktidar ciddi bir ikilem içinde… Bir yanda Türkiye`nin milliyetçi medyasının aşiret ağası diye küçümsediği Barzani ile olan yakınlığı; diğer yanda Kemalist ezberci kodların ”bölünürüz” paranoyası…

Devlet aklı Ortadoğu coğrafyasındaki savaşların orta vadede parçalanmalar getireceğini elbette görüyordur. Sorun ya da soru şurada: bu parçalanmaları Kemalist reflekslerle durdurma imkânı ve ihtimali ne kadardır? Bu refleks yerine farklı bir politik manevra yapmak mümkün değil midir? Kürdistan`ın kurulmasını ‘savaş nedeni sayan dil`in yerine başka bir dil; mesela Kürdistan`a Azerbaycan`a baktığımız gibi bakmak mümkün değil mi? Sovyetler yıkıldığında “sınırımızda bir Azerbaycan kuruluyor, bizim ülkemizde de Azeriler var, bizden toprak talep edebilirler” korkusunu neden yaşamadık? Kanaatimce önemli bir soru ve cevapta burada gizli…

Bu ülkedeki Kürt gerçeğinden korkup “yarın onlar da ayrılmak isteyebilir” korkusunu aşmanın yolu bu milliyetçi/sekter dili bırakıp, “senin egemenliğin, benim egemenliğimdir; bağımsızlık ananızın ak sütü gibi size helaldir ve yanınızdayız” demektir.

Devlet aklı yukarıdaki cümleleri kullanabilir mi? elbette kullan/a/maz… Oysa bir Kürdistan`ın geldiği gün gibi ortada… Bugün Barzani`nin devletleşme isteği elbette dış baskı ile bastırılabilir ama yarın(en fazla 5 yıl sonra) arkasına ABD-Rus ittifakını almış bir PYD projesi ile başa çıkmak çok daha zor olacaktır. Türkiye`nin Barzani ile bir masanın etrafında oturma, politika oluşturma şansı var iken olası bir PYD devleti ile bir masanın etrafında oturabileceği pek gerçekçi görünmüyor

SON KARAR 22 EYLÜLDE

Erdoğan referandum hakkında son kararlarının 22 Eylül`den sonra netleşeceğini söyledi. Milli Güvenlik Kurulu erkene alınacak ve Kürdistan referandumu burada ele alınacak. Açıkçası ben MGK`dan ezberlerin dışında yeni bir şey çıkacağını pek beklemiyorum. Kemalist öğretinin ezberlerine benzer bir yaklaşım çıkacaktır.

Hem Ortadoğu gerçeği hem de İslam dünyasının yaşadığı sarsıcı acılar Türkiye`yi daha fazla rol almaya, “islam dünyasına lider olma”ya doğru iterken referandum meselesini eski ezberler üzerinden sürdürmek ülkemizin kendi iddiasından vurulması anlamına gelecektir.

İslam dünyasına lider olacaksak bu işe “İslam ümmetinin yetimleriyiz diyen Kürtlerin” sorunlarına çözüm üretmekle başlamalıyız. Yok, bu yaranın tedavisi için merhem üretemezsek İsrail o yaraya hem parmağını sokar; hem de tedaviye hazırım diye nara atar.

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir