• DOLAR 34.278
  • EURO 37.667
  • ALTIN 2905.928
  • ...
`İhtisas Mahkeme Yetkilerini Gözden Geçirmek Lazım`
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
 İhtisas mahkemesine karşı çıkmak yerine bu mahkemelerin yargılama usullerini ve yetkilerini gözden geçirmenin daha sağlıklı olacağını dile getiren Ergin, bu mahkemeler için özel bir isim konulmadığını, fakat kamuoyunda `özel yetkili mahkemeler` veya `özel yetkili ağır ceza mahkemeleri` dendiğini hatırlattı.
 
`Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Kararları Işığında Koruma Tedbirleri ve İfade Özgürlüğü` başlıklı sempozyuma katılan Bakan Ergin, Türkiye`yi demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları konusunda lider konuma yükseltmek, diğer ülkelerin örnek aldığı en üst seviyeye ulaştırmak istediklerini söyledi. Mevzuat değişikliklerinin ve kurulan müesseselerin uygulama sonuçlarının daha da önemli olduğunu dile getiren Bakan Ergin, bu sürecin yürütülmesinde başta cumhuriyet savcıları ve hakimler olmak üzere uygulayıcılara önemli sorumluluk düştüğüne dikkat çekti. Uygulayıcıları bağlayan temel normların anayasa, yasa koyucunun iradesi, temel hukuk kuralları, uluslararası sözleşmeler ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi`nin yorumları olduğunu anlatan Ergin, CMK`nın 250. maddesi kapsamında kurulan ağır ceza mahkemelerinin tümüyle kaldırılmasının istendiğini hatırlattı.
 
Bakan Ergin, şöyle devam etti: "Bunlar özel yetkili ve mahkemedir. Burada bazı özel, istisnai yetkiler var ve bu yetkilerle donatılmış mahkeme ve savcılıklar var. Burada hemen şu soruları sorarak sonuca ulaşmamız gerekmektedir: Türk hukuk sisteminde başka ihtisas mahkemeleri var mıdır? Bunlar gerekli midir? Uyuşturucu ticareti, mafya ve terör suçlarına bakmak için ayrı ihtisas mahkemeleri kurulmalı mıdır? Bu suçlar genellikle organize şekilde mi işlenmektedir? Bu suçların soruşturulması ve kovuşturulması birden çok ilin alanına girmekte midir? Ülkemiz 30 yılı aşkın bir süredir terör belasıyla uğraşmaktadır. Ülkemiz mafya olarak isimlendirilen suç örgütlerinden çok çekmiştir. Bu örgütlerin topluma ve devlete yönelik tehditlerinin devam ettiği de bilinen bir gerçektir. Uyuşturucu kaçakçılığı konusunda da ülkemizin konumu bellidir. Ayrıca demokrasimize ve parlamentoya karşı 8-10 yılda bir yaşanan darbe ve muhtıra girişimleri malumunuzdur. Bu suçların toplum hayatında ve devlet işleyişinde oluşturduğu tahribatın boyutunu anlatmaya gerek yoktur. CMK`nın 250. maddesi kapsamındaki mahkemeler, esas itibariyle birer ihtisas mahkemesidir. Burada ihtisas mahkemesine karşı çıkmak yerine bu mahkemelerin yargılama usullerini ve yetkilerini gözden geçirmek daha sağlıklı olur kanısındayım."


OLUMSUZ ALGILARI GÖRMEZDEN GELEMEYİZ
Kamuoyunda bu mahkemelerin görev alanına giren suçların soruşturması ve kovuşturması sırasında yapılan uygulamalar sebebiyle ortaya çıkan bazı olumsuz algıların da görmezden gelinemeyeceğini belirten Sadullah Ergin, "Hukuk devletleri, devlet olmanın bir gereği olarak işlenen suçlarla etkin şekilde mücadele etmek zorundadır; ancak bu mücadele verilirken devletler kişilerin sahip oldukları hak ve özgürlüklerin zedelenmemesi, ihlal edilmemesi için gerekli dikkat ve özeni azami düzeyde göstermek zorundadırlar. Bu suçların soruşturulması ve kovuşturulmasında yasalarda düzenlenen temel hak ve özgürlükleri kısıtlayan hükümler, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hükümleri ve AİHM içtihatları göz önünde bulundurulmak suretiyle özenle ve dikkatle uygulanmalıdır. AİHM içtihatlarında da belirtildiği üzere yapılacak işlemlerde meşru amaç, orantılılık ve gereklilik kriterlerine uygun hareket edilmesidir." diye konuştu.
 
Temel hak ve özgürlük taleplerinin bireysel güvenlik ihtiyaçlarına dayandığını anlatan Ergin, suç örgütleri ve örgütlü suçla mücadelede temel hak ve özgürlüklerin korunması gerektiğini vurguladı. Temel hak ve özgürlüklere orantısız müdahalelerin hukukun asla tasvip etmediği bir husus olduğunun altını çizen Bakan Ergin, "Soruşturma sürecinde insan hakları ihlallerinin önlenmesi, delillerin zamanında ve usulüne uygun toplanması, kişi ve kurumların mağdur edilmemesi ve en önemlisi de toplumun yargıya olan güveninin tesis ve devamı için soruşturma işlemini yürüten Cumhuriyet savcılarının bu hususlarda azami ölçüde hassas davranması gerekmektedir. Güven veren adalet, başta tutuklama tedbiri olmak üzere temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasında yüksek hassasiyetin gösterilmesidir. Güven veren adalet, adaletin varlığının yanında görünür ve algılanır olmasını da gerektirir. Güven veren adalet, juristokrasiye değil hukuk devletine açılan içtihatların inşa edilmesidir. Güven veren adalet, insan hakları hukukunun artık insanlığın `kozmik vicdanı` haline gelmiş olduğunu fark etmektir." şeklinde konuştu.
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir