"60 bin Müslüman Bangladeş-Myanmar sınırında dağlarda mahsur"
Myanmar ordusu ve Budist çeteler tarafından, Arakanlı Müslümanlara karşı yapılan katliamlara tepki gösteren İHAK Başkanı Gülden Sönmez, şu an 60 bin dolayında Müslümanın Bangladeş-Myanmar sınırında dağlarda mahsur kaldığını söyledi.
İnsan Hakları ve Adalet Hareketi (İHAK) Başkan Yardımcısı Av. Gülden Sönmez, Myanmar ordusu ve Budist çeteler tarafından Arakanlı (Rohingya) Müslümanlara yönelik yapılan katliam ve soykırıma yönelik değerlendirmelerde bulundu.
Katliamların durdurulması için Müslüman ülke ve toplulukların, Arakanlı Müslümanların can güvenliğini sağlayacak çözümler üretmesi gerektiğini söyleyen Sönmez, İLKHA'ya yaptığı değerlendirmede, söz konusu katliamlara karşı Müslümanların hesap soracak merciye sahip olamadığını ifade etti.
Çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan binlerce Arakanlı Müslümanın açlık, ölüm ve tecavüzle karşı karşıya olduğuna dikkat çeken Sönmez, "Maalesef sistematik bir şekilde Myanmar yönetimi tarafından Arakan'daki Müslümanlar, soykırımla muhatap durumda. Çeşitli gerekçeler gösterilerek katliamların yapılmasının yanı sıra aslında günlük yaşam esnasında da hem evliliğin paralı ve izne tabi olması, habersiz evlenen kişilerin sonradan öğrenildiği taktirde 5 yıl gibi habis cezasıyla muhatap olması, çocuk doğumlarının paralı ve izne tabi olması, başından itibaren Müslümanlara kimlik verilmemesi, vatandaşlıklarının tanınmaması ve kadınlara yönelik tecavüz suçu bunları hepsini bir araya getirdiğimiz zaman soykırım suçu diye tarif ettiğimiz suçun işlendiğini, neredeyse burası için delillere ihtiyaç olmadan görürsünüz." dedi.
"Suçluların yargılandığı, hesabının sorulduğu bir mercie sahip değiliz"
Müslümanların bu katliamların önüne geçemediğini ifade eden Sönmez, "Ancak ne yazık ki dönem dönem bir taraftan katliam yapılırken, bir taraftan bu muamelelerle aslında Arakan'daki Müslümanların yok edilme ile karşı karşıya kaldıklarını görmemize rağmen biz bu suçluların yargılandığı, hesabının sorulduğu bir mercie sahip değiliz. Öte taraftan katliamların önüne de geçemiyoruz. Birkaç gündür yaşananlar aslında bunların bir örneği." şeklinde konuştu.
Myanmar ordusunun karakol saldırılarını bahane ederek, öldürme emrini kapsayan operasyonlara giriştiğini söyleyen Sönmez, "Birleşmiş Milletler ve Myanmar yönetiminin ortak koalisyonu bir rapor açıklamıştı. Bu rapor, aslında Myanmar yönetiminin arakandaki etnik problemlerle ilgili, onlar her ne kadar etnik diye tabir etseler bize göre Müslümanlara yönelik dini yönü olan bu katliamlarla, ihlallerle alakalı, Kofi Annan başkanlığında bir rapor yayınlandı. Bu rapor, açıklandığı gün karakollara saldırı oluşturuldu ve bunun üzerine Myanmar ordusu, öldürme emri veren bir operasyon başlattı." değerlendirmesinde bulunarak saldırıların arka planına dikkat çekti.
"60 bin civarında Müslüman Bangladeş-Myanmar sınırında dağlarda mahsur"
Yapılan vahşi operasyonlar neticesinde binlerce Müslümanın hayatını kaybettiğine değinen Sönmez, sözlerine şöyle devam etti:
"Bu operasyonlar sırasında bugüne kadar binin üzerinde Müslüman hayatını kaybetti. Yaklaşık 100 bine yakın Arakanlı köylerinden göç etmek zorunda kaldı. Bunlardan 20 bini Bangladeş'e, biliyorsunuz Bangladeş'e giriş izni yok, ama bir şekilde can havliyle giriş yaptılar ve 20 bin Müslümanın, ağırlıklı olarak kadın ve çocuk olmak üzere Bangladeş'e giriş yaptığı tespit edildi. 60 bin civarında Müslümanın da Bangladeş-Myanmar sınırında dağlarda mahsur kaldığı ve bir taraftan Myanmar askerine karşı canlarını korumaya, zor doğa şartlarında hayatta kalmaya çalıştıklarını biliyoruz. Ki bu geçiş esnasında Arakan'daki sınırın nehir olması hasebiyle boğulan, hayatını kaybeden birçok Müslüman da söz konusu."
"İnancımızın esaslarına göre kötü biri imtihan veriyoruz"
Yaşananlara gerekli tepkiyi gösteremeyen Müslümanların kötü bir imtihan verdiğini vurgulayan Sönmez, şunları söyledi:
"Nüfusumuza ve inancımızın esaslarına göre kötü biri imtihan veriyoruz. Çünkü Myanmar'da yaşananlar bilmediğimiz konu değil ve biliyoruz ki sistematik bir şekilde oradaki Müslümanlar peyderpey bir katliama maruz kalıyorlar. Kadınlara tecavüz ediliyor, küçük kız çocuklarına tecavüz ediliyor. Her türlü işkence yapılıyor."
"Çocuklarımız, Budizmi karıncayı bile incitmeyen, şiddet karşıtı, barışçıl bir din olarak tanıyor ve öğreniyor!"
Sönmez, "Bütün uluslararası güçler, Birleşmiş Milletler, dünyada en ağır insan hak ihlallerinin bu topluluğa yapıldığını raporlarla yayınlıyor. Bu, bugünün meselesi değil. Bu, peyderpey, adım adım gerçekleşen ve zaman zaman gündemimize gelen bir şey. Öte taraftan bizim çocuklarımız, Budizmi karıncayı bile incitmeyen, efendim şiddet karşıtı, tamamen sevgi, barışçıl bir din olarak tanınan bir inanç olarak tanıyor ve öğreniyor!" dedi.
"Elleri palalı Budist çetelerin Müslümanları katlettiğini biliyoruz"
Sönmez, oradaki Müslümanların Budist çetelerin saldırısına uğradığını belirterek, "Elleri palalı Budist çetelerin, Müslümanları katlettiğini biliyoruz. Böyle bir pozisyon karşısında ne devletler ne liderler ne de topluluklar olarak olması gereken şekilde bir tepki ortaya koyamıyorlar. Çok önemli bir kısmı ya duymuyor ya da duyduğunda görmezden geliyor." diye belirtti.
Sönmez, Müslümanların kendilerinin katledilmesini bir kadermiş gibi gördüğünü, ancak tek bir Müslümanın katledilmesi karşısında hepsinin ayağa kalkması gerektiğine vurgu yaptı.
"Artık Müslümanların katledilmesi, kanlarının dökülmesi gözyaşı dökmesi ya da sürgün olması, muhacir olması bir kadermiş gibi kabullenişimiz söz konusu." diyen Sönmez, şöyle devam etti:
"Oysa tek bir Müslüman, bırakın bin kişi bir Müslüman katledilse aslında bütün dünyayı ayağa kaldıracak şekilde Müslümanın, Müslümana kıymet vermesi gerekiyor. Müslümanın insana, mazlum bütün insanlara böyle bir kıymet atfetmesi gerekiyor ve bunu da pratiğe yansıtması gerekiyor. Biz bu yönden maalesef çok cılız kalıyoruz."
Çözüm noktasında bazı görüşlerin kamuoyuna yansıdığını hatırlatan Sönmez, sözlerini şu ifadelerle sonlandırdı:
"Bir görüş, oradaki Müslümanlara, İslam dünyasının bir çözüm üretip paylaşarak muhtelif yerlerde can, namus ve din güvenliği ile yaşamlarını sağlamak yönünden bir teklif tartışılıyor. Yani bu kayda değer tekliftir ve tartışılmalıdır. Öte taraftan mevcut hali hazırdaki insanların korunmasına yönelik tedbirlerin alınması, Bangladeş yönetimi ile ve yakındaki Asya ülkeleri, özellikle Endonezya, Malezya, Pakistan gibi Müslüman ülkelerle ortak bir komisyon oluşturularak bir şekilde sorunun çözümüne dair bir plan oraya konması ve bunun uygulanması. Bunların hepsi kanaatimce mümkün ve mutlaka Asya ülkeleriyle yapılması gereken bir şey." (Abdurrahman Tetik, Hüseyin Temel - İLKHA)