• DOLAR 34.228
  • EURO 37.94
  • ALTIN 2914.776
  • ...
24 Eylül Seçimleri Gölgesinde Almanya-Türkiye İlişkileri 1
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Haber Merkezi

Almanya Federal Cumhuriyeti'nde 24 Eylül 2017'de genel seçimler gerçekleştirilecektir. Esas olarak Hıristiyan Demokratlar ile Sosyal Demokratların yarışı olan seçimler öncesi Almanya siyasetinde güçlü olan tüm siyasi partilerin gündemlerinden birisi Türkiye hükümeti ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dır. Türkiye ile Almanya arasındaki ilişkiler uzun süredir gergin bir şekilde devam ederken özellikle son iki yılda atılan karşılıklı adımlarla gerilim artmış, tarafların politikaları ilişkilerde “kırılma" noktasına yaklaşmıştır.

Almanya'da, Mart 2016'da, bir komedyen tarafından Cumhurbaşkanı Erdoğan aleyhine hakaret içerikli bir şiir yayınlanması diplomatik bir krize yol açmış, Türkiye Almanya'ya nota vermiş ve Cumhurbaşkanı Erdoğan söz konusu komedyene Almanya mahkemelerinde dava açmıştır. Almanya kamuoyu tarafından sahiplenilen komedyen, Almanya Şansölyesi Angela Merkel tarafından eleştirilmiştir.

Bu krizin ardından daha derin bir soruna yol açabilecek bir başka adım yine Almanya tarafından atılmış, 1915 olaylarına ilişkin olarak Ermeni iddialarını içeren karar tasarısı 2016 Haziran ayında Almanya Federal Meclisinde kabul edilmiştir. Almanya'nın bu adımı Türkiye tarafından sert biçimde protesto edilmiş, Türkiye'nin Berlin Büyükelçisi Ankara'ya çağrılmıştır. Bahsedilen tasarının kabulü sonrası Türkiye, Almanya Savunma Bakanlığı müsteşarının DEAŞ karşıtı mücadele için İncirlik Üssünde bulunan Almanya askerlerini ziyaret etmesine izin vermemiştir.

FETÖ'nün 15 Temmuz 2016'da gerçekleştirdiği kanlı darbe girişimi Batılı ülkelerden gerekli tepkiyi görmemiştir. Türkiye haklı olarak bu duruma her fırsatta tepki göstermiş, Almanya da Türkiye'nin tepki gösterdiği ülkeler arasında yer almıştır. Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel'in G20 Zirvesi öncesi itiraf ettiği gibi Almanya darbe girişimine yeteri kadar tepki göstermemiştir. Almanya'nın durumunu diğer Avrupa ve AB ülkelerinden farklı kılan birtakım hususlar vardır ki bunların başında Almanya'nın Türkiye'den kaçan bazı asker ve diplomatlara siyasi sığınma hakkı vermesi gelmektedir.

31 Temmuz 2016'da, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Almanya'nın Köln kentinde düzenlenen darbe karşıtı mitinge telekonferans yoluyla katılmasına izin verilmemiştir. Bu süreçte Almanya, Türkiye'den kaçan FETÖ mensupları için bir sığınak olmuş, Türkiye'yle ilişkilere zarar verme pahasına bu kişilere sahip çıkmıştır. Öyle ki Almanya İstihbarat Başkanı 15 Temmuz'la ilgili, Türkiye'nin kendilerini darbe girişiminin arkasında FETÖ'nün olduğuna “ikna edemediğini" söylemiştir. Ayrıca “devlet tarafından kurgulanmamış olsa da" Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından “memnuniyet verici bir mazeret" olduğunu ifade etmiştir. Almanya, Türkiye'de casusluk suçundan hakkında yakalama kararı bulunan Can Dündar'a da sahip çıkmış, ona geçici pasaport vermiş, kendisini cumhurbaşkanlığı düzeyinde ağırlamıştır. Bu süreçte Almanya Türkiye'nin gönderdiği 4 bin 500 terör şüphelisinin dosyası hakkında herhangi bir işlem yapmamıştır. Almanya daha önce de benzer tutumlar sergilemişken FETÖ operasyonları sonrası köklü bir değişim beklemek gerçekçi değildir.

Türkiye'de 16 Nisan'da gerçekleştirilen anayasa değişikliği referandumu öncesinde Almanya, Türkiye hükümetinden yetkililerin Almanya'da kampanya yapmalarına izin vermemiştir. Referandum kampanya sürecini yurtdışına taşımak ayrı bir sorun alanı olarak ortada dururken referandumda “Evet" oyu verilmesi için propaganda yapılmasına izin vermeyen Almanya, “Hayır"  oyu verilmesi için çalışanlara müsamaha göstermiş, hatta devlet kanalından Türkçe “Hayır" propagandası yapmıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan yaşananlara karşı “Nazi benzetmesinde" bulunmuştur. Son günlerde Merkel açıklamalarında, 16 Nisan'da “Hayır" oyu kullananlara yönelik beyanlarda bulunmaktadır. Ülkesinin önemli youtuberlarıyla bir araya gelen Merkel, “Türkiye sadece Erdoğan'dan ve hükümetinden oluşmuyor. Ülkenin neredeyse yüzde 50'sinin referandumda 'Hayır' dediğini unutmamalı. Ve onların da bizden beklentileri var." demiştir.

Mayıs ayında Türkiye bir kez daha Alman parlamenterlerin İncirlik Üssü ziyaretine Almanya'nın FETÖ mensuplarına sahip çıktığı, PKK'nın Almanya'daki eylemlerine göz yumduğu ve müttefiklik iddiasıyla bağdaşmayan adımlar attığı gerekçeleriyle izin vermemiştir. Bu kriz, İncirlik'teki Alman askerlerinin Ürdün'e taşınması ile sonuçlanmıştır.

Türkiye, 5 Temmuz'da Büyükada'da yapılan baskında “insan hakları savunucularının korunmasına yönelik eğitim programı" adıyla toplanan 10 kişiyi gözaltına almış, birisi Alman vatandaşı olmak üzere 6 kişi tutuklanmıştır. Şubat ayında Die Welt Gazetesi muhabiri Deniz Yücel'in tutuklanmasından sonra ikinci bir vatandaşının daha “terör örgütüne destek olmak" gerekçesiyle tutuklanması Almanya'nın sert tepki göstermesine sebep olmuştur. Bu olaydan sonra Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel tatilini yarıda keserek Berlin'e dönmüş, Almanya yetkililerinden peş peşe açıklamalar gelmiştir. Merkel, kararı “kınadıklarını" söylemiş, kendi vatandaşları için verilen kararın tamamen haksız olduğunu iddia etmiştir. Gabriel ise olayı “tamamen asılsız", “planlanmış ve çok iyi hazırlanmış bir hareket" olarak nitelendirerek Türkiye'de yatırım yapan Almanya şirketlerini ve Türkiye'ye tatil için gidecek Alman turistleri uyarmıştır. Bu olaydan sonra Almanya, Avrupa Birliği (AB) çapında girişimlerde bulunmaya ve Türkiye'ye AB üyelik süreci kapsamında yapılan ekonomik yardımları engelleyecek adımlar atmaya başlamıştır.

Almanya'dan Türkiye ile AB arasında 1996 yılında tesis edilen gümrük birliğinin güncellenmesi görüşmelerinin başlatılmaması yönünde çağrılar gelmekte, Almanya hükümeti AB ülkeleri nezdinde bunun için girişimlerde bulunmaktadır. Söz konusu güncelleme için görüşmelere başlamak üzere AB'nin yürütme organı olan Avrupa Komisyonu, AB Konseyi'nden yetki talep etmesine rağmen gerekli yetki henüz verilmemiştir. AB'nin en büyük üyesi olarak diğer üyelerden Türkiye politikasına destek isteyen Almanya, AB'nin ortaya koyacağı ortak tavrın Türkiye hükümetinin AB “değerlerine" yeniden yöneltilmesinde etkili olacağını düşünse de bu konuda istediği desteği tam olarak bulamamıştır.

Gümrük Birliği'nin yenilenmesi Türkiye açısından çok önemlidir, çünkü mevcut haliyle Gümrük Birliği Türkiye'yi AB'nin ilgili karar alma mekanizmalarına katılmaktan alıkoymakta, gıyabında alınan kararlara uymak durumunda bırakmaktadır. Ayrıca AB'nin üçüncü ülkelerde yaptığı Serbest Ticaret Anlaşmaları Türkiye'nin zararına işlemektedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan Almanya'dan gelen bu açıklamalara sert tepki göstermiş, Cuma namazı çıkışı yaptığı değerlendirmede, Almanya'da yaşayan Türkiye kökenli Alman vatandaşlarına çağrıda bulunarak onlardan “Türkiye düşmanı" partilere oy vermemelerini talep etmiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu çağrısı Almanya yetkilileri tarafından tepki toplamış, Dışişleri Bakanı Gabriel olayı “ülkenin egemenliğine eşi benzeri görülmemiş bir müdahale" olarak lanse ederek “Almanya'da yaşayan herkesi buna karşı koymaya çağırıyorum" demiştir. Sosyal Demokrat Parti (SPD) başkanı Martin Schulz ise “Erdoğan ölçüyü iyice kaçırdı. Özgür ve demokratik Türkiye için savaşanlara daha çok destek olacağız." demiştir.

Almanya seçimlerinde en çok konuşulan konuların Türkiye Hükümeti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan olması Türkiye tarafından eleştirilmekte; Türkiye bunun seçimlere yönelik popülist adımlar olduğunu, 24 Eylül seçimlerinden sonra suların durulacağını, ilişkilerin tekrar rayına oturacağını düşünmektedir. Ancak kimi Alman yetkililer söz konusu politikanın seçimlere dönük bir hamle olmadığını, aksine bir devlet politikası olduğunu söylemekte, Türkiye'de bu yöndeki algının yanlış olduğunu vurgulamaktadır.

Strateji Düşünce ve Analiz Merkezi SDAM

Bu haberler de ilginizi çekebilir