"Uyardığımız halde molozları döktüler çöküntü oldu"
Şanlıurfa'da geçtiğimiz günlerde Balıklıgöl'de yaşanan göçükle ilgili esnaf, çalışmalar esnasında bir noktaya yığılan molozların göçüğe sebep olduğunu savundu.
Şanlıurfa turizminin en çok turist ağırlayan yerlerinin başında gelen Balıklıgöl Platosu'nda yaşanan sorunlar bitmek bilmiyor. Geçtiğimiz kış aylarında aşırı yağışların ardından altyapı yetersizliği nedeniyle balıkların bulunduğu göl kısmı çamurla dolmuştu. Günlerce süren temizlik çalışmalarının ardından söz konusu bölgede altyapı çalışmaları başlatılmıştı.
Altyapı çalışmalarının devam ettiği platoda bu defa göçük meydana geldi. Kimsenin hayatını kaybetmediği olayın ardından olay yerinde incelemelerde bulunan Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanı Nihat Çiftçi, göçüğün oluşmasını daha önce bölgede yalıtım işlerinin yapılmamasına bağlarken, esnaf ise bir noktaya yığılan molozların göçüğe sebep olduğunu savunuyor.
Çöküntü sebebinin dökülen moloz yığınları olduğunu belirten Mehmet Kılıç adlı esnaf, "İlerideki yığınları, molozları getirdiler, buraya döktüler. Dökünce de her halde 1992'de burası yapıldığı zaman o zamanki haline göre yapıldığından dolayı şimdiki müteahhit de bunu çözemedi, kaldırmadılar. Bir türlü kaldırmayınca da aniden çöktü. Can kaybı olmadı." dedi.
Meydana gelen çöküntü ve çevrede başlatılan imar çalışmaları nedeniyle işlerinin olmadığını dile getiren Kılıç, sözlerini şöyle tamamladı: "2-3 tane yolumuz açık. Onun dışında her tarafımız inşaatta. Esnafın çeki, senedi, ödemesi, kirası var. Hiçbirini ödeyemiyor. Her geçen gün içeri gidiyor. Bazı insanlar belki evine yeterince eşya götüremiyor veya kredi kartıyla gidip malzeme alıp evine götürüyor. Çöküntüden önce zaten inşaat vardı, çöküntüyle alakalı değil. Çöküntü yeni oldu. Bugün nereden bakarsan 15-20 gündür inşaat başladı. Artı, 5-6 senedir turizm bitti. Urfa'daki yetkililerin Balıklıgöl'e biraz daha duyarlı olmalarını rica ederim."
Araçların geçişi sırasında çarşı dükkânlarında sallanma meydana geldiğini söyleyen Hasan Eskiler, "Burada kazdıkları molozların hepsini buraya yığdılar. Buranın altı boşmuş, ondan sonra çöktü. Zaten arabalar geçtiği zaman burası sallanıyor. Otobüsler, minibüsler tünelden geçtiği zaman ŞURKAV Çarşısı komple sallanıyor. Bizim yetkililerden talebimiz, alttan güçlendirmeleri, o kolonları artık demirlerle bir şey yapıp, sağlam hale getirmeleri. Çünkü yolu güçlendirmedikleri sürece yarın buraya karo fayans da yapsalar, beton da dökseler sallantı olduğu zaman onların arası yine açılacak, aynı su gidip orası çökecek. Tek alternatif altının güçlenmesidir." ifadelerini kullandı.
Meydana gelen çöküntü ve çevrede başlatılan imar çalışmaları nedeniyle işlerinin olmadığını belirten Eskiler, "Zaten şimdi turizmin durgunluğu var burada. Bu olaylar da olduktan sonra bu çöküntüler, çalışmalar olsun, gerçekten esnafı yüzde yüz etkiliyor. Şu anda çoğu dükkân kapalı. Zaten bu yüzden adam siftah açamıyor. Adam geliyor, akşama kadar oturuyor. Yolların hepsi kapalı, 4 tarafını da kapatmışlar. Bakımdan dolayı zaten esnafın işi yok. Bunun kirası var, vergisi var. Özellikle yetkililere sesleniyorum: Bir an önce bu çöküntü olsun, bu kırık çıkıkların hepsi yeniden güzel bir şekilde onarılsın ve esnafa teslim edilsin. Özellikle işlerin bu durgunluğundan dolayı esnafa yardım edilsin." şeklinde konuştu.
Tadilattan çıkan molozun dökülmesinden sonra çöküntünün yaşandığını ve yetkililerin düzgün bir çalışma içerisinde olmadıklarını savunan Mehmet Ali Keskinbıçak, şunları söyledi: "Bizim bu çarşıyı tadilat yapıyorlar. Eski beton ya da fayans parçalarını buraya yığdılar. Ağırlıktan dolayı bu tünelin üstündeki şey dayanamadı ve çöküntü oldu. Çarşımız çok sağlam bir çarşı değil. Yüklü bir araç, bir şey çıkarsa burada çöküntü olacak yerler daha var. Yetkililer geliyor, 'Tamam tamam' demekten başka bir şey görmedik. Yani düzgün bir çalışma görmedik. Düzgün bir çalışma olsaydı 3 günde burası bitmiş olurdu."
Çöküntünün bayram arifesine denk geldiğini, bu nedenle de işlerinde aksaklık olduğunu söyleyen Keskinbıçak, "Zaten Urfa'nın belirli bir dönemi var. 3 ay boyunca Urfa'da yazın esnaf olarak iş yapamıyoruz. Çünkü mevsimlik işçilerin dışarıya gitmesiyle zaten Urfa boşalıyor. Şu anda Kurban Bayramı da geliyor. İşler açılacak, dışarıdaki mevsimlik işçiler geri gelecek. Tam o esnada bu inşaatı yapması bizi bayağı yordu. İşlerimiz aksıyor." dedi.
Keskinbıçak, çöküntü yaşanan tünelin üstünde Suriyeli işçilerin olduğunu ve bu işçilerin sigortasız bir şekilde çalıştırıldığını ileri sürerek, "Burası çöktüğü zaman burada çalışan işçilerin hepsi Suriyelidir. Sağlık güvenceleri yok. Tek tesellim bu çöküntü olduğu zaman bu çöküntünün üstünde işçilerin olmamasıydı. Resmi kurumda sigortasız işçi çalıştıran işçi ilk defa gördüm, o da Urfa'dadır. Böyle bir mağduriyetleri var. Adamlar 12 saat boyunca çalışıyorlar, günlük 40 lira alıyorlar ve hiçbir sağlık güvenceleri yok. Bu, çok büyük bir sıkıntı ve bunu resmi kurumlar yapıyorsa artık diğer insanları siz hesaplayın. Bir işçiye nasıl muamele yapılıyorsa bu büyük bir sıkıntı." ifadelerini kullandı.
Çöküntünün olduğu yerde çalışan işçileri uyardıkları halde moloz yığınlarını dökmeye devam ettiklerini ifade eden Erhan Karageçi, "Burada çalışma var, burada tadilat var. Tünele doğru su çekme olmuş, ondan dolayı tadilat yapılıyor. Ondan sonra buradaki bütün molozları yükleyip, getirip şuraya yığdılar. Yaklaşık 30 tonluk bir ağırlığı buraya yüklediler. Burası da o ağırlığa dayanmayarak burada bir çöküntü oldu. Allah'tan bir can kaybı olmadı. Burada ihmalsizlik var. Kendilerine 'Kepçeyi getirin, burayı alın.' diye söyledik, bizi dinlemediler." şeklinde konuştu.
Son olarak Karageçi, şu ifadeleri kullandı: "Suriyeliler de burada 40 TL'ye çalışıyor, bir sağlık güvenceleri yok. Kendileri de burada yükleme yapıyorlardı. Allah'tan molozları atarken, onlar üzerindeyken çökmedi. Yoksa bunun hesabını kim verecekti çok merak ediyorum. Bunlar mülteci, savaştan kaçtılar. Yağmurdan kaçtılar, doluya yakalandılar gibi oldu. Dünden beridir buradayım, şimdilik bir şey yok. Bir rahatlık var üzerinde. Biz burada olayın ciddiyetindeyiz, onlar pek farkında değil. Benim oğlum da buradaydı, Allah'tan düşmedi." (Osman Gülebak, Hüseyin Sayhar - İLKHA)