• DOLAR 34.611
  • EURO 36.58
  • ALTIN 2938.219
  • ...
ENUŞİREVAN VE…
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Doğruhaber 

Enuşirevan denilince herkesin aklına öncelikle adalet ve kalkınma gelir. İman üzere ölmediğine Peygamber Efendimizin üzüldüğü söylenir. Saltanatın ilk yıllarında; dönemin en zalim hükümdarlarındanmış. Millettin hem anasını hem evladını ağlatırmış. Evlada zulüm ederek anayı anaya zulmederek evladı…

Böyle bir devvame yani. Yine bir gün bir veziriyle ava çıkmış Enuşirevan. Birkaç keklik ve bıldırcın avlamıştır. Avcılar bilir, av yorucu bir iş. Bir dağ krosu adalet. Bizimkileri de yormuş ve bir ağacın gölgesinde oturmuşlar.

Karşılarındaki bir harabeye iki baykuş konmuş. Ötmeye başlamışlar. Enuşirevan vezirine dönerek: “Ya Leha keşke şu iki baykuşun birbirlerine söylediklerini anlayabilseydim” der. Zekâsı ve şehametiyle tanınan bir vezir kendisine verilen bu pası çok iyi değerlendirmiş. Bakın nasıl? “Hünkârım ben onların birbirlerine söylediklerini anlıyorum bana zarar vermeyeceğinin garantisini verirsen söylediklerini tercüme edebilirim” diye karşılık verir. Onun yaptığı zulme birinci elden şahitlik ettiği için kendini garantiye almak istedi.

Enuşirevan “Sen eman verilenlerdensin, sana hiçbir zararım dokunmayacaktır. Yeter ki şu baykuşun neler söylediklerini anlat” der. Vezir tercüme etmeye başlar. “Efendim sağdaki baykuş şu soldaki baykuşun kızını oğluna istiyor. Soldaki baykuş da “Kızımı veririm ama başlık parası olarak bir harabe istiyorum” diyor. Sağdaki de gülerek; “Başımızda Enuşirevan gibi bir hükümdar olduğu sürece sana bir harabe değil on harabe veririm” diyor. Benim onlardan anladığım budur” diyerek sözlerini bitirir.

Enuşirevan bu iğneleyici sözleri ve adresi hemen bildi. Veziri ona hayatını değiştirecek altın nasihatte bulunmuştu. Enuşirevan hiçbir şey söylemedi. Vezirinin söylediklerini derinden derine, inceden inceye düşünmeye başladı. El- Külliyeye döner dönmez hemen bir adalet, kalkınma, restorasyon ve termiym programı hazırladı. Hazırlamakla kalmadı, ülkesini kalkındırdı. Ve ismini Sasani tarihine altın harflerle yazdırdı. Bana da bu hikâyesini yazdırdı…

Ölüm vaki-i idi, fi-liy idi “Her nefis ölümü tadacaktır” gerçeği vardı. Enuşirvan hastalandı, ölüm döşeğine düştü. Dönemin Tıp Profesörleri onu iyileştirmek için her yolu denediler. Fakat hasta tedaviye cevap vermiyordu.

Enuşirvan; “Ben ilacımı biliyorum. Bana çocuklarımı çağırın” dedi. Çocukları gelince “ Yavrularım benim hastalığımın ilacı harabelerde yaşayan baykuş etidir. Gidin bana iki baykuş eti bulun” dedi. Çocukları; “Baba bundan daha kolayı ne var? Hemen getireceğiz” dediler. Ama kazın ayağı öyle değildi. Her yeri aramışlar. Ne bir baykuş ne de bir harabe bulabilmişler. Baykuş bulana ödüller vadedilmiş ama nafile. Üzgün bir şekilde babalarına dönmüşler. “Ne yazık ki baba bir zamanların baykuş furyası memleketimizde tek bir baykuş bulamadık.” Enuşirevan, bu habere çok sevinmiş bir oh çekip vefat etmiş. Çocukları vasiyeti üzerine tabutunu şehirde dolaştırmışlar. “Kimin hakkı babamızda varsa gelsin alsın” diye ilan etmişler. Tek bir Allah`ın kulu çıkmamış. Sevgili Enuşi ardından güzel bir nam bırakmış. Ona adil sıfatını kazandıran Adalet ona 49 yıllık bir iktidar vermiş.

Geçen gün Sabahın köründe koğuşumuzun havalandırma duvarına iki kumru kondu. Bu ceza evinde pek vaki olan bir şey değildir. Dikkatleri celb edecek şekilde ötüyorlardı. Enuşirvan gibi bende mantıqut-tayr (kuş dili) öğrenme, anlama arzusu oluştu. Onları dikkatlice dinlediğimde anladığımı fark ettim. Anlatayım;

  Erkek kumru, dişi kumruya âşıktı. Ona şiirler okuyor. Evlenme teklifi ediyordu. Şiirler dişi kumruyu iyice yumuşatmıştı. Kanatlarını gevşetmişti. Dişi kumru teklifi kabul etmişti. Ama şartları vardı. Ona önce kumruluğun değişmez değiştirilmesi teklif dahi edilmez anayasasının birinci ikinci ve üçüncü maddelerini hatırlattı.

1) Benden boşanırsan bir daha hiç kimseyle evlenmeyeceksin

2) Senden önce ölürsem sen de ölene kadar kimseyle evlenmeyeceksin

3) “Seni kumrular gibi seviyorum” sözüne halel getirmeyeceksin.

Erkek kumru bunu tereddütsüz kabul etti. Dişi kumru diğer şartlarına geçti.  

-Yuvamızı bir cezaevi çatısında veya duvarının üzerinde yapacaksın, dedi. Garipsedi erkek kumru biraz. Sonra toparlandı.

-Tamam da Türkiye cezaevi cenneti. Nasıl bir tip istersin? E tipi mi? F tipi mi? D tipi mi? L tipi mi? M tipi mi? R tipi mi? Kompleks cezaevi mi? Diyerek izahat istedi.

Dişi kumru:

- Dindarların bulunduğu bir cezaevinde koğuşlarının karşısındaki bir duvarın üzerinde olsun, dedi. Erkek kumru Beni İsrail merakıyla:

-Türkiye`de dindarların bulunduğu cezaevleri ve koğuşları çoktur bana biraz netleştir. İnşaallah yuvamızı yapacak yer buluruz.

Dişi kumru:

-İçinde ezan okunan bir koğuş olsun, dedi. Erkek kumru;

-Dindarların bulunduğu ve içlerinde ezanların okunduğu koğuşlar da çoktur. Lütfen istediğin yuvanın yerini iyi anlat, dedi

Dişi kumru, bunu sen istedin dercesine;

-Mahkumları da haksız yere tutuklu bulunmuş olsun, dedi.

Erkek kumru tin çölünden buralara gelmiş gibiydi:

- Dindarların bulunduğu cezaevleri, içinde ezan okunan ve mahkumlarının da haksız yere ömür tükettiği koğuşlar da çoktur. Bana net bir şey söyle dedi.

Dişisi hayalindeki yuvaya biraz daha renk verdi.

-Mahkumları da haksız yere cezaevinde dört duvar arasında en az 20 yıl geçirmiş olsun. Adaleti beklemekten saçları beyazlamış olsun. Çocukları, babaları bir türlü gelmeyince evlenmiş olsun. Kendileri dede, eşleri nine olsun. Simurg kuşuna dönen, ismi olup cismi olmayan, kaf dağının ardındaki adalet onları kanserleştirmiş, türlü hastalıklara duçar etmiş olsun. Bir çoğu ameliyatlardan geçmiş olsun. Çoğunun müzmin hastalıkları nedeniyle sürekli kullandığı ilaçlar olsun....

Yahudi ruhlu kumru kuşu duygulandı da duygulandı. Dişi kumrunun sözünü kesti. Böylesi basit bir talep nedeniyle de sevinçliydi.

- Sana Türkiye`de bu tarifelere uyan en az beş cezaevinde yuva yapmaya söz veriyorum. 1- D. Bakır D tipi – 2- Batman M tipi – 3- Bolu F tipi – 4- Kandıra T tipi ve F tipleri – 5- Antalya L tipi

Dişi kumrunun sıradaki isteği de ilginçti. Anlaşılan mukaddes Aile kurumunu ayaklar altına alan evlilik programlarını çok izlemişti

-Haberin olsun, demedi demeyesin. Ben uyuşturucu bağımlısıyım deyince erkek kumru onun sözünü kesti ve araya girdi

-Valla geçen şu bir kaç yıl içerisinde hepimiz bağımlı olduk. Ben de kullanıyorum, dedi

Ben de araya gireyim, Türkiye`de milyonlarca bağımlı genç-çocuk hatta bağımlı doğan bebekleri duymuştum da hayvanların da uyuşturucu kullandığını ilk kez duymuştum. Ve görünen o ki bu gidişle hayvanlar arasında da yayılacak. Dişi kumruya dönelim

-Senden mehir olarak hint keneviri ekeceğimiz bir dönüm tarla istiyorum dedi. Bu istek erkek kumruya vız geldi.

- Türkiye`de adalete halel gelmişse de kalkınmada epey yol kat ettik. Uyuşturucu üretimi ve tüketimi yüzde bilmem kaç bin artmış. Uyuşturucu ithal eden bir ülke iken ‘Elhamdülillah` ihraç eden bir ülke olduk. Asımın nesli mi? Sarhoş bir nesil, bağımlı bir nesil gümbür gümbür geliyor. Bağımlı ile bağımsızlık birbirlerine ne kadar da uzak kavramlar. Ama birbirleriyle ne kadar da bağlantılı kavramlar, paradoks mu oldu? Diye kısa bir yorum yapan erkek kumru şunu ekledi

-Kalkınmanın bir semeresi olarak şurada biraz aşşağıda “Ilısu barajı” yapılacak. Bölge şenlenecek. Kenevir tarları da artacak. Sana 10(on) dönüm hint keneviri ekeceğimiz tarla vereceğim. Dişi kumru;

-Takdir edersin ki evlendiğimizde bir aile bütçemiz olacak parayı benim hesabıma yüksek faizli bir bankada yatıracağız... bu istek de erkeğe basit geldi.

-Tew lı mine. Bu da ne ki, metal yorgunluk, teneke dalgınlık ve trallık yaşayan gözlerine Ak düşmüş östaki boruları tıkanmış kadroların yönettiği ülkede Reis`in bile artık (öyle diyelim) faizcilerle tefecilerle başedemediği faizden kurtuluşun çok zorlaştığı bir memlekette yuvamıza en yakın bir bankada paramızı değerlendireceğiz

Dişi kumru diğer isteğine geçti.

-“Kumri Tekstil” adında benim adıma bir tekstil fabrikası açacaksın, dedi. Erkek kumru itiraz eder gibi oldu ama dedi,

-Biz tekstil fabrikası açarsak zarar ederiz ülkede çıplaklık almış başına gidiyor. Her geçen gün elbise giyenlerin sayısı düşüyor, diye de ekledi. İtirafı dişi kumrunun da kafasına yattı.

-Tamam, o zaman içki fabrikası kuralım diyerek isteği değiştirdi. Keskin zekâ ürünü bu yatırım düşüncesi erkek kumruyu memnun etti. Bu iyi bir sektör. Ülkede yılda bilmem ne kadar metreküp içki tüketiliyor. Muhafazakârlık oranı artıyor, diyorlar, düz orantı olarak içki tüketimini de artıyor. Ne biçim İslam ülkesi anlamadım gitti dedi erkek kumru.

Dişi de sadece yumurtlayan bir kuş olmadığını göstermek istedi.

-Müslümanlar yavaş yavaş İslam değerlerine ters düşen değerleri özümsüyor da farkında değil. Değiştireme görevi olan Müslüman değişiyor. Müessir olması gerekirken müteessir olmuş. Muharrik olması gerekirken Müteharrik olmuş. Müslümanlara bir “Öze dönüş programı” gerekiyor.

Benim de şu kumrulardan anladığımın özeti buydu. Külliyenin karşısındaki 31 Metrelik anıta konmaları, burada söylediklerini orada da söylemeleri için onları uçurttum.

Gönül isterdi ki, reis de  bir gün vefat ettiğinde sevgili Enuşi gibi ismi adalet ile anınla, tabutu kimin hakkı varsa gelsin alsın, denilerek dolaştırıla, tek bir hak sahibi çıkmaya, kâfiri, dinsizi, imansızı ölümünün ardından toprağı bol olsun ışık içinde yatsın diye, Müslümanı Allah rahmet etsin diyerek rahmet okuya, saltanatı 49+1 yıl süre, tarihin sahifelerinde değil, altın sahifelerinde yer ala, Mazlumun bed duasını almaya.

 İnsan gafleti nedeniyle hayatında birçok değeri gözden kaçırır. Mesela 20 yıldır. Ezberimde olan ve devamlı şu ayeti okurken sanki Kuran-ı Kerim`de ilk kez görüyorum gibime geldi: “(Ey insanlar) Biz sizi birbirinizle imtihan ettik. Bakalım sabredecek misiniz? (Furkan-20)  İnsanlarla imtihan olmak. Sanki şu dünya okulunda ilk kez böyle bir imtihanı böyle bir dersi görüyordum. Birbirimizle imtihan olmak. Hele sınav süresinin uzunluğu yok mu? Sormayın.

Belki birileri gaflete gelerek çok okunan şu ayeti gözden kaçırmıştır. Allah rızası için bu ayeti dikkatinize sunmak istiyorum

“Allah adaleti iyiliği ve akrabaya yardım etmeyi emreder. Fuhşu, hayâsızlığı, kötülüğü, bağyi, zorbalığı  yasaklar. Allah aklınızı başınıza alasınız diye size böyle öğüt veriyor.” (Nahl-90)

Allah öğüt veriyor, insanlar öğüt veriyor. Yukarıda geçtiği üzere hayvanlar (kumrular) bir şekilde öğüt veriyor. Olmuyorsa olmuyor. Ha iyisi mi? Mantıqut-Tayr öğrenip bir süre hayvanlar âleminde dolaşmak

Allaha emanet.

Mehmet Ziya Gümüş / Cezaevi

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir