Hafız amcalarından etkilenip hafız oldu
Dünya ikinciliği ve Türkiye birincilikleri bulunan Hafız Adem, Mehmet ve Fatih Bilir kardeşlerin yeğeni Musa Bilir, amcalarından etkilenip hafız olduğunu söyledi.
Küçükken hafız dedesinin her sabah namazında sesli olarak okuduğu ve hafız amcaları Mehmet, Fatih ve Adem Bilir'in okuduğu Kur'an-ı Kerim'den etkilenen Musa Bilir, 10 aylık bir eğitiminin ardından 17 yaşında hafız oldu.
16 yaşında iken hafız olmak için İstanbul'a giderek aynı zamanda amcalarının da hocası olan merhum Cuma Sepetçi Hoca'dan eğitim alan Musa Bilir (25), 10 ay gibi kısa bir sürede hafız oldu. 2013 yılında imam hatip olarak göreve başlayan Bilir, çeşitli camilerde görev yaptıktan sonra Ülgan Konukoğlu Camii'nde devam etti.
Küçük yaştan itibaren Kur'an kursları ile bağlantısı olduğunu ve hafız dedesi ile amcalarının okuduğu Kur'an-ı Kerim'den çok etkilendiğini belirten Bilir, hafız olmaya o zaman karar verdiğini ve hafız olduğu için de çok mutlu olduğunu kaydetti.
Aslen Hataylı olduğunu, 4 yıldır Gaziantep'te imam hatip olarak görev yaptığını belirten Bilir, "Rabbim bizlere bu şerefli görevi yükledi. Bizi vekil olarak tayin etti. Biz de inşallah elimizden geleni yapıyoruz. Biz Allah'a şükürler olsun geniş bir aileyiz. Benim babam 12 kardeştirler. 12 kardeşin içerisinde 4 tane hafız var. Bunda dedemin çok büyük bir etkisi var. Çünkü dedem yılın tamamında çok büyük bir Kur'an aşığı olmasıyla birlikte her gün sabah namazından sonra sesli bir şekilde bir cüz Kur'an-ı Kerim tilavet ederdi. Böylece her gün bütün aileye böyle Kur'an dinletirdi. Kur'an sevgisi daha küçükken böyle ilmek ilmek ruhumuza işlenmişti. Allah'a şükürler olsun Rabbim bizleri bu yola seçmiş. Böylece şu an ailemizde hafız sayısı tam 10'u buldu." dedi.
Hafızlık sürecinde Kur'an-ı Kerim'i sevdirmenin çok önemli olduğuna işaret eden Bilir, sözlerine şöyle devam etti:
"10 aylık gibi bir sürede hafızlığımı tamamladım"
"Biz de amcalarımızın yaptığı işi hafızlık boyutunu sadece yaşanan boyutu ile biliyorduk. Hafızlık için de Kur'an kursuna gidene kadar bilgi olarak bilmiyordum. Kur'an kursuna girdiğimde anladım ki 3 hâfız amcam bir de hâfize halam var. Kendi kendime 'Bu Kur'an-ı Kerim 600 sayfa ezberlenir mi?' dedim. Ama Rabbim nasip etti. Sevdirilmiş olarak gittiğimiz için çok kolay oldu. 10 aylık gibi bir sürede hafızlığımı tamamladım."
"Hayatta Kur'an-ı Kerim'i okumaktan başka zevk aldığımız ve bize huzur veren hiçbir şey yoktur"
Bilir, "Amcalarının en büyük gayesi Kur'an-ı Kerim'i daha çok sevdirebilmekti. Daha çok yaşanması için hizmet edebilmekti. Amcalarımın 'Hayatta Kur'an-ı Kerim'i okumaktan başka zevk aldığımız ve bize huzur veren hiçbir şey yoktur' sözleri beni çok etkiledi. Bundan dolayı ben de sürekli amcalarımı örnek alırdım. Çünkü Kur'an-ı Kerim'i okudukları gibi bize de sevdirir ve okuturlardı. Bunun tabi çok büyük bir etkisi oluyor." ifadelerini kullandı.
Hafızlığın, Allah'ın yeryüzünde bir insana verebileceği en büyük şeref olduğunu belirten Bilir, "Kur'an-ı Kerim'i ezberleme döneminde kimi arkadaşımız 2, kimi 6, kimi 10 ayda ve kimisi de bir yılda ve 3-4 yılda hafız oluyordu. Kur'an-ı Kerim'de önemli olan sadece ezberlemek değildir. Sadece hafızaya alarak bir hafız yetiştirme modeli çok hatalıdır. Ülkemizde bu, uzun yıllar uygulandı. Bundan dolayı da 'Kur'an-ı Kerim ne diyor, hafızlık müessesi nasıl bir müessesedir?' bugün bu gibi hakiki boyutları ile anlatılmadığı ve yaşanmadığı için hafız sayısı arttı. Fakat ahlaki yozlaşma da arttı. Bizim Cuma Sepetçi Hocamız; 'Hafız adam seçilmiş adamdır. Sokakta sizin yaşınızda milyonlarca genç var. Ama Allah sizleri seçti. Hazreti Kur'an'ın huzuruna oturttu. Sizlere sokaklarda boş yere dolaşmayı değil de en güzel yıllarınızı Hazreti Kur'an'ın dizinde yaşamayı nasip etti.' diyerek bizlere hafızlığın asıl amacını aşılamayı tercih ederdi." şeklinde konuştu.
"Kur'an-ı Kerim'i sadece ezberlemek yetmez"
"Kur'an-ı Kerim'i sadece ezberlemek yetmez" diyen Bilir, "Biz hepimiz Hazreti Muhammed'e iman etmekle birlikte ortada bir zincir halkası var. Bu zincir halkası Kur'an-ı Kerim'in korunma zinciri halkasıdır. Nasıl ki bir anti virüs programı bir bilgisayarı en güzel bir şekilde korumaya çalışıyorsa, Allah da aynı şekilde bir anti virüs programını kurarak, buna hafızlık müessesi ismini vererek başına da Hazreti Cibril'i, Efendimiz Hazreti Muhammed'i koymuş, arasına da bugüne kadar farklı kişileri dâhil etmiştir. İşte bizler de bu şuuru hafızlarımıza aktaramadığımız, hafızlığın asıl boyutunun ezberlendikten sonra yaşanması için Kur'an-ı Kerim'i yaşayarak muhafaza etmek için çabalanmasını, gayret edilmesini öğretmediğimiz için sadece 'ezberlet sokağa bırak' şeklinde gençlerimizi kaybediyoruz. Bizim asıl yapmamız gereken ise Kur'an-ı Kerim'in bilincini hafızlıktan önce gençlerimizin beynine, zihnini ve kalbine yerleştirip sonra hafızlığı öğretmektir." diye konuştu.
Kur'an ahlakı ile ahlaklanmak için Kur'an-ı Kerim'in okunduğu gibi yaşanılması gerektiğini ifade eden Bilir, şöyle konuştu:
"Allah bizlere Kur'an-ı Kerim'i sadece okuyalım diye değil anlayıp yaşayalım diye göndermiş"
"Allah bizlere Kur'an-ı Kerim'i sadece okuyalım diye değil, anlayıp yaşayalım diye göndermiş. Kur'an-ı Kerim Peygamberimizin en büyük mucizesi olduğu için aileler için çok önemli dipnotlar yer alır. Onlar tamamen bir aileyi kurtarmak için bire bir ilaçtır. Kur'an-ı Kerim'de 'babalar suresi' yer alır. Lokman süresi 'babalar süresidir.' Bir ebeveynin Hazreti Lokman'ın evladına vermiş olduğu öğütleri ve oradaki rol modeli alıp aile hayatında uyguladığı zaman yüzde yüz başarıyı elde edebilmek için kesinlikle doğru yolu izlediklerini o süreyi okurken de tekrar iman edeceklerdir. Kur'an-ı Kerim'i Arapçasından ziyade tefsiri ile birlikte 'Rabbimiz acaba bize ne diyor, bizlere aile hayatı için ne gibi tavsiyelerde bulunuyor?' Kur'an-ı Kerim'in dilinden dinleyip ve anlayıp yaşamaya gayret etmektir. Böylece de bir aile saadeti yakalayabilmektir."
Bilir son olarak, amcalarının vesilesi ile birçok kişinin Kur'an-ı Kerim ile tanıştığını, hafız olduğunu, 5 bin kişilik köylerinde hafız sayısının 100'ü aştığını da sözlerine ekledi. (İbrahim Koçyiğit-İLKHA)