Esnaflığı bırakıp kaligrafi sanatını öğreniyor
Esnaflığı bırakıp küçüklüğünden beri ilgi duyduğu kaligrafi sanatını öğrenmeye çalışan genç, bu süreçte yaşadığı bütün zorluklara rağmen azimle bu sanatı öğrenmeye çalışıyor.
Esnaflığı bırakıp 2010 yılından itibaren Şanlıurfa İli Kültür Eğitim ve Araştırma Vakıf (ŞURKAV) tarafından Rızvaniye Külliyesi'nde açılan el sanatları kursuna katılan Seyyid İsmail Özbek, bütün zorluklara rağmen sevgi duyduğu kaligrafi sanatını hem öğrenmeye hem de öğretmeye çalışıyor.
Kaligrafi sanatını öğrenirken yaşadıklarını anlatan Özbek, bu sanatı öğrenmek isteyen gençlerden sabırla bu işi öğrenmelerini istiyor.
Küçüklükten beri sanata olan merakından dolayı hat sanatına ilgi duyduğunu belirten Özbek, ilk zamanlar resme olan merakının zaman içinde internetten kaligrafi yazılarına bakarak yazmaya dönüştüğünü söyledi.
Rızvaniye Külliyesi'nde hat sanatının yapıldığını duyunca hemen gidip kaydını yaptırdığını ifade eden Özbek, hocasının verdiği ilk dersi sabaha çalıştığını belirtti. Özbek, "Öyle, o şekilde başlamış olduk hat sanatına. O günden bugüne ciddiyetle, aşkla hem yazmaya hem de sevdirmeye çalışıyoruz. Etrafımızdaki sanatın maneviyatını, ciddiyetini yani sanatın insan hayatı üzerinde ne tür değişiklikler yaptığını anlatmaya çalışıyoruz. Biz talebelere, çevreye 'İnsan neyle uğraşırsa uğraşsın bir sanatı da olsun.' deriz." dedi.
Hat sanatının çok zor olduğunu anladıktan sonra bir tereddüt dönemi yaşadığını dile getiren Özbek, daha sonra iyice düşünerek, bu sanata devam etme kararı aldığını belirtti.
"Hat sanatı sanatların en güzeli ve en zoru. Ben ilk başladığım zaman büyük bir aşkla başladım." diyen Özbek, sözlerine şöyle devam etti: "Tabi, hattatların kaç yılda yetiştiğini falan ben bilmiyordum, yani kısa sürede olduğunu sanıyordum ama demek ki yıllar sürüyormuş. Hocalarımızın bir ara kendi aralarında konuşurken 'Hat sanatında 5 yılda, 10 yılda bir insan ancak bir yerlere gelebilir.' sözlerini duyunca eve döndüm. Kendi kendime, 'Ben o kadar uğraşamam ki.' dedim. Ondan sonra bırakırsam ne yapacağım? Yani o zaman esnaflık yapıyordum. Damlaya damlaya göl olur, sabrederim deyip tekrardan kalemi elime aldım."
Daha önceleri hayatın birçok alanında kullanılan hat sanatının şimdilerde daha çok camilerde uygulandığını belirten Özbek, "Hat sanatı genellikle eski Osmanlı Dönemi'nde çeşmelerde, kitabelerde, mezar taşlarında, özelikle cami süslemelerinde, cami kapılarının girişlerinde, kubbe yazılarında... Halen bu gelenek devam etmekte ama eskisi gibi çeşmeler, mezar taşları olmasa da camilerde devam etmekte. Bazen de tablo halinde eserler icra edilip, alıcısına, müşterisine, sanatseverine sunuluyor." ifadelerini kullandı.
Kolay bir sanatın olmadığını, bütün sanatların zorluğunun bulunduğunu sözlerine ekleyen Özbek, "Hat, sanatların en zorudur ama az önce bahsettiğim gibi en güzelidir. Talebeler başladıkları zaman tabi ki biraz zorluk çekerler. Kamışla, mürekkeple yazıldığından dolayı normal bir kalem gibi değil. 'Ben yapamam derler' ama biraz azmetseler belli bir seviyeye gelseler, en azından 5-6 ay, bir yıl üzerinde dursalar sevecekler ve devam ettirecekler. Şu anki talebelere tek söyleyeceğimiz azimle, sabırla, aşkla devam etsinler." şeklinde konuştu. (Osman Gülebak, Hüseyin Sayhar - İLKHA)