Zulüm Sarayındaki Mücevher
Biliyordu ki, kocanın karısı üzerinde hakkı vardır; ancak bu hak Allah (c.c)`ın hakkının üzerinde değildir. Bu şuurla kocasına karşı gelmeyi Allah (c.c)`a karşı gelmeye tercih etmişti. İmanı kocasının zulmü karşısında susmasına daha fazla izin vermemişti.
Allah`ın adıyla! “Allah iman edenlere de firavunun karısını misal gösterir. Hani O; ‘Rabbim, bana katında (Cennette) bir ev yap. Beni firavundan ve onun yaptığı işlerden koru. Beni zalimler güruhundan kurtar` demişti.” (Tahrim /11)
Hayatımızı şekillendiren, hayatımıza yön veren, bize rehberlik edecek olanları da anan yüce kitabımız Kuran-ı Kerim; kadınlara/erkeklere iman noktasında örneklik teşkil eden Hz. Asiye`yi bu ayette anmıştır. Allah-u Teâlâ`nın andığı ve Peygamber (s.a.v)`in de hakkında “Erkeklerden çok insanlar olgunluğa erişmişlerdir. Kadınlardan ise mükemmel olan Firavun`un karısı Asiye ve İmran kızı Meryem`dir.” (1) Buyurduğu örnek kadınlardan birisidir Hz. Asiye…
Firavun; Mısır hükümdarı! Asiye (r.anha), Firavun`un en sevdiği eşi... Firavun, zulüm ve zorbalıkta haddini aşmış hükümdar; Asiye ise şefkat ve merhamet dolu bir eş… Firavun kaba ve acımasız; Asiye nazik ve ince… Firavun sarayı; küfrün en uç noktaya geldiği mekân ama aynı zamanda nübüvvetin de doğuş mekânı… Firavun sarayı; iman etmişlere yapılan işkencelerin yegâne şahidi…
İşte böyle bir zaman ve mekânda Hz. Asiye`ye hediye olarak Hz. Musa (a.s) takdim edilmişti. Hz. Asiye, Allah (c.c)`ın inayeti ile Musa (a.s)`yı görmüş ve daha o zamandan O`na sevgiyle bağlanmıştı. Asiye (r.anha), anne olamamaktan gelen üzüntü ve kederini Musa (a.s) ile gidermişti. Tüm şefkatiyle O`nu Firavun`un zulmünden korumuş, Onun en güzel şekilde büyümesinde başrol olmuştu. Aslında İlahi irade Musa (a.s)`yı koruması için Hz. Asiye`nin kalbini görevlendirmişti bir nevi. Ve O, bu görevi en güzel şekilde yerine getiriyordu.
Firavun bilmeden de olsa Hz. Musa`yı kabul ederek zulüm üzerine kurulmuş sarayını vahyin merkezi, nübüvvetin mekânı yapmıştı. Hz. Musa Firavun`un sarayında, Firavun`un getirttiği öğretmenler ile en güzel şekilde eğitim alıyordu. Her alanda kendini geliştirmiş ve artık rüşdüne erişmiş bir delikanlı olmuştu.
“Musa rüşdüne erip olgunlaşınca ona hikmet ve ilim verdik. Biz iyileri işte böyle mükâfatlandırırız.” (Kasas / 14)
Musa (a.s)`ya artık risalet görevi verilmişti. Allah-u Teâlâ O`na zulmü yıkma zamanının geldiğini vahyetmişti. Ve Firavun`un sarayında yetişen nübüvvet tohumu artık filizlemişti. Şimdi de Firavun`un karşısına dikilip ona kul olduğunu hatırlatıyordu. Firavun kendi eliyle büyümesine izin verdiği çocuğun Peygamber olduğu iddiasıyla tahtını sarsmaya geldiğini görünce çılgına dönmüştü adeta. Hz. Musa ve kardeşi Harun, Firavun karşısında imanlarının verdiği cesaretle, korkusuzca dikilmişlerdi. Onun yüzüne hakkı haykırıyorlardı. Ona yerin ve göğün yaratıcısının Allah azze ve celle olduğunu, kendisinin ise yalnız aciz bir kul olduğunu söylüyorlardı. Yaptığı zulmün hesabını Allah (c.c)`a vereceğini dile getiriyorlardı.
Hakikat Peygamberini bu yaşına kadar koruyan, görevini hakkıyla yerine getiren narin ve şefkatli kadın Hz. Asiye de tüm bu olan biteni perde arkasından seyrediyordu. En başından beri kocasının zulmünden rahatsız olan Asiye (r.anha) Musa (a.s)`nın getirmiş olduğu hakikati duyar duymaz O`na iman etmişti. Adeta kurtuluş reçetesi eline verilmiş gibi sevinmişti; çünkü o da kocasının sahte ilahlığını kabullenemiyor ve bu ilahlık adı altında yaptığı zulümleri görmeye dayanamıyordu.
Firavun`un zulüm kokan sarayının sütunları vahyin gelişiyle bir bir çatırdamaya başlamıştı. Saraydaki sihirbazlardan, saray hizmetkârlarına kadar herkes Musa (a.s)`nın Rabbine iman etmiş ve Firavun`un sahte ilahlığını yüzüne vurmuştu. Ancak Firavun iman edenleri salıvermemiş tam aksine onlara akla gelmeyecek derecede işkenceler etmiş ve onları öldürtmüştü. Şu da bir gerçektir ki iman edenler de asla imanlarından taviz vermemiş ve Rablerine verdikleri sözde durarak şehadete doğru yol almışlardır. “Mü`minler içinde Allah`a verdikleri sözde duran nice erler vardır. İşte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir; kimileri de (şehitliği) beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde sözlerini değiştirmemişlerdir.” (Ahzab / 23)
Firavun en yakınlarının iman etmesiyle sarsılmıştı. Ancak onu daha da sarsacak bir gerçek vardı ki, o da biricik eşinin iman etmiş olmasıydı. Firavun, kızının hizmetçisinin de Allah (c.c)`a iman ettiğini öğrenince hizmetçiyi öldürttü. Yaptığı cinayeti zevkle Asiye (r.anha)`ye anlatmaya başladı. Hz. Asiye kocasının vahşetine dayanamayarak “Yazıklar olsun sana ey Firavun! Sen, yüce Allah`a karşı buna nasıl cür`et edebildin?” Diye haykırdı. (2) Firavun bu söz üzerine neye uğradığını şaşırdı. Artık eşinin de Musa (a.s)`nın Rabbine iman ettiğini öğrenmişti ve çılgına dönmüştü.
Asiye (r.anha) biliyordu ki, kocanın karısı üzerinde hakkı vardır; ancak bu hak Allah (c.c)`ın hakkının üzerinde değildir. Asiye (r.anha) bu şuurla kocasına karşı gelmeyi Allah (c.c)`a karşı gelmeye tercih etmişti. İmanı kocasının zulmü karşısında susmasına daha fazla izin vermemişti.
Hz. Asiye`nin iman etmesi üzerine Firavun, cellâtları çağırmış ve kendisinin ilah olduğunu kabul ettirene kadar ona işkence yapılmasını emretmişti. Onu çölün kızgın kumları üzerinde kazıklara bağlatmış ve ona akla gelmeyecek işkenceler yaptırmıştı. Kırbaçlar, açlık ve susuzluktan kıvranan Hz. Asiye`nin narin bedeni üzerinde durmadan şaklatılıyordu. Bu manzara karşısında arş sarsılıyordu adeta. Ancak ne var ki Firavun ve onun cellâtlarının kalpleri taş kesilmişti. Hatta taştan da daha katı…
Tüm bu işkenceler arasında Hacer misali bir teslimiyet ile imanından vazgeçmedi Asiye (r.anha)… Bu azgın küfür okyanusunda avuçlarını Allah (c.c)`a açtı Asiye. Rabbine yakardı var gücüyle. “Rabbim, bana katında (Cennette) bir ev yap. Beni zalimler güruhundan kurtar.” (Tahrim / 11)
Bu muhteşem iman abidesi kadının duasını kabul buyurmuştu Rabbi. O`na lütufta bulunmuş ve cennette kendisi için beyaz inciden yapılmış olan köşkü göstermişti.(3) Şahit olmuştu bu lutfe Asiye (r.anha) ve bu şahitlik üzerine tebessüm ederek can vermişti. Rabbine doğru, kendisine hazırlanan köşke doğru yol almıştı.
Asiye; içinde yaşadığı küfür tufanında tek başına mücadele eden model kadın…
Asiye; mücevherleri, sarayları, dünya nimetlerini ahiret karşılığında elinin tersiyle itebilmenin en güzel timsali…
Asiye; her türlü ahlaksızlığın hüküm sürdüğü zaman ve mekânda, imanın gücü ile saf ve nezih kalabilmenin sembolü…
Asiye; her türlü tesirden, her türlü zorluk ve engellemelerden kopup kendini yalnız ve yalnız Allah (c.c)`a adamanın üstün örneği…
İşte zamanımız kadınlarına güzel bir örnek; Hz. Asiye… Kadın olarak zayıf bir insan! Tek başına Firavun gibi zorba bir eşin sarayında, onun karısı olarak işte böyle bir iman ve böyle bir Müslümanlık sergiliyor. Doğrusu o kendi zamanında yeryüzündeki hükümdarların en büyüğünün hanımıydı. Bir kadının isteyeceği, gönül bağlayacağı her şeyin en güzelini bulabilirdi Firavun sarayında. Peki, tüm bunlara rağmen neydi Asiye`yi bunlardan vazgeçiren? Tüm bu dünya nimetlerine sırt çevirmesine neden olan şey neydi? Aslana karşı bir ceylan iken Asiye, ona aslanın karşısında durma cesareti veren şey neydi? O`nu günümüze kadar getiren ve bize örnek gösterilen yönü neydi?
Elbette ki imanıydı… O, bu imanıyla yücelmek istemiş. Dünya hayatının aldatıcılığını kavramış ve geçici güzellikler yerine ebedi mutluluğu seçmişti. Kendisine verilen bu süslü ve şatafatlı hayattan Allah (c.c)`a sığınmış ve imanın tadına vararak teslim olmuştu. İşte bu imanı sayesinde Allah (c.c) tarafından anılıyor ve Mü`minlere misal olarak veriliyor. Veriliyor ki yarın; “Ya Rabbi zamanım yoktu, imkânım yoktu, zalim bir müdürüm vardı, zorba bir eşim vardı, fırsat vermedi, kulluk yapamadım” gibi mazeretler öne sürülmesin!
İşte ey Asiye`ler, bakalım ve görelim imkânsızlıklar içinde kıvranan nasıl davranmış? Zalimler arasında tek başına mazlum olarak mücadele veren ne yapmış? Bu mücadele karşısında neler kazanmış? Bizler şu anda ne yapıyoruz?
Şimdi sıra günümüz Asiyelerinde… Nice Asiyeler var; kocaları küfre hizmet eden fakat kendileri evlerinde Allah (c.c)`ı anan ve Allah (c.c)`ın emirlerine göre yaşayıp iffetini koruyan… Nice Asiyeler var kendileri iman elbisesine bürünmüşken; eşleri ise Firavun misali imanlarına düşman olan… Zamanımız Asiyelerine örnektir Hz. Asiye! Asiyevari sabır ve sebat eden kadınlar elbette ki ya eşlerine örnek olup onların imanlarına vesile olacak ya da Hz. Asiye gibi sabırları karşılığında Allah (c.c)`ın kendilerine hazırlamış olduğu köşklere nail olacaklardır…
Rüveyda Önen
Dipnotlar:
1-Buhari enbiya 34
2-İbnü`l Esir c.1 s.169
3-İbnü`l Esir 1/170