"Söz konusu Kudüs olunca Müslümanların tek ses olması gerekiyor"
Siyonist işgalcilerin Mescid-i Aksa`da Müslümanları katledip Harem-i Şerif`i ibadete kapatmasını değerlendiren Molla Bahri Kılıç, bütün Müslümanların, söz konusu Kudüs gibi mukaddes değerler olunca tek ses olması gerektiğini söyledi.
Siyonist terör şebekesinin Mescid-i Aksa'da Müslümanları şehit etmesi, Müslümanların Harem-i Şerif'te cuma namazı kılmasını engellemesine tepkiler gelmeye devam ediyor.
Küdüs'e destek çağrısında bulunan bölgenin tanınmış âlimlerinden Molla Bahri Kılıç, bütün Müslümanların Kudüs gibi mukaddes değerler söz konusu olunca tek ses olması gerektiğini vurguladı.
İşgalcilerin Mescid-i Aksa'da haydutça eylemlerini asla kabul etmediklerini belirten Kılıç, bütün Müslümanları ve İslami cemaatleri Kudüs'e ve Mescid-i Aksa'ya sahip çıkmaya çağırdı.
Filistin başta olmak üzere İslam coğrafyasında yaşanan sorunların Müslümanların ümmet şuurunu kaybetmesinden kaynakladığını belirten Kılıç, Batılı emperyalistlerin hilelerine karşı Müslümanları birlik ve beraberliğe çağırarak, "Bu konuda tek ses olmamız lazım. İlim ehlinin sorumluluğu vardır." dedi.
Son bir asırdır Müslümanlar için mukaddes olan değerlerin gittikçe anlamsızlaştığı ve sıradanlaştığı bir sürecin yaşandığını dile getiren Kılıç, "Özellikle ülkemizde son 20 yıldır Müslümanlar için mukaddes olan tüm değerlerin tartışılır bir hale getirildiği, sözüm ona bir kısım ilahiyatçıların da başını çektiği bir süreç var. Allah'ın zatını tartışmadan tutun da peygamberin, iman esaslarının ve tüm mukaddes değerlerin tartışılmaya açıldığı, bunun doğal sonucu olarak da insanlar nazarında dün uğrunda herkesin çok rahat bütün varlığını feda ettiği mukaddes değerlerin sıradan bir durum olduğu noktasına geldiğini üzülerek görüyoruz. Aslında bu bizi derinden yaralayan bir meseledir." ifadelerini kullandı.
Kudüs ve Mescid-i Aksa'nın sadece Filistinli Müslümanların sorunu olmadığını ifade eden Kılıç, sözlerine şöyle devam etti: "Nasıl ki Beytullah ve Ravza tüm Müslümanların ilgi odağı, mukaddes değeri ve kutsiyeti olması gerekiyorsa Kudüs de öyledir. Kudüs, tarihte ilk defa Arap Müslüman Hz. Ömer tarafından fethedildi. Sonra ikinci defa Kürt Müslüman Selahaddin Eyyubi tarafından tekrar hürriyetine kavuşturuldu. Son olarak Türk Müslüman Sultan Abdulhamit Han Kudüs'ü himaye etmiştir. Bugün kardeş halkların bu duyarlılığı tarihten bu yana taşımaları gerekirken meseleyi sadece sloganla, bir kamuoyu oluşturmakla tutmak Siyonistleri cesaretlendiren bir durum oluyor."
"İmani değerlere dönmek zorundayız"
Müslümanların bir an önce öz değerlerine dönmeleri gerektiğini vurgulayan Kılıç, "Bu sorunun çözülmesi için bizim öze dönmemiz gerekiyor. Günahlarımızdan, isyan ve tuğyanımızdan vazgeçmemiz gerekiyor. Bizim Kudüs için hamasi nutuklar konuşmak, videolar yayınlamak, duyarlılık gösterme noktasında belki kamuoyu açısından bir değeri vardır. Ama kesinlikle tefrikadan, günahlardan ve isyanlardan dönmedikçe bunların hiçbirisi çözüm olmayacak. Meşhur bir Arap atasözü var: Müminin hayatında takva kayboldu mu galibiyet güçle olacak. Yahudi bunu çok iyi biliyor. Galibiyet; silah, sayı ve teçhizat konusunda güçlü olanla olacak. Biz imani değerlere dönmek zorundayız. Günahlarla aramıza bir set çekmek zorundayız. Şunu çok iyi bilmemiz gerekiyor: Benim işlediğim her bir günah yüzünden bir Filistinli Müslüman dayak yer. Bir Afrikalı Müslüman kardeşim aç kalır. Bu bilinçle hareket etmemiz gerekiyor. Peygamberimiz bizi bir vücudun azalarına benzetmiştir. Gözümüz ve kulağımız ağrıdığında bütün vücudumuz rahatız olur. Nasıl ki gözümüzün ve kulağımızın ağrısında el ve ayağın 'Beni ilgilendirmez' deme lüksü yoksa dünya Müslümanlarının da problemlerini bu pencereden değerlendirmemiz gerekiyor." şeklinde konuştu.
"Bir takım programlar icra etmemiz lazım ama bununla yetinmek doğru değil"
Kılıç, sözlerine şöyle devam etti: "Bir taraftan bizler Yahudi'nin 'böl, parçala ve yut' propagandasının bilincinde olduğumuzu dile getiriyoruz. Diğer taraftan aynı oyuna aidiyet ve mensubiyet noktasında tabela, vakıf ve derneği öne çıkararak ümmet aidiyetini zedeliyoruz. Bu durum bizleri hem uluslararası toplumun nazarında küçük düşürüyor hem de Allah'ın katında saygınlığımıza halel getiriyor. Dolayısıyla bugün elbette Kudüs'ün hürriyetine kavuşması ve oradaki Müslümanların gönül rahatlığıyla ibadetlerini yapabilmesi için bizim bir şeyler yapmamız gerekiyor. Bir araya gelmemiz, yürüyüş yapmamız, cuma kıldırmamız, duyarlı olunması için birtakım programlar icra etmemiz elbette lazım ama bununla yetinmek kesinlikle doğru değil."
"Biz kendi özümüze döneceğiz." diyerek değerlendirmesine devam eden Kılıç, "Allah da Kur'an-ı Kerim'de 'Bir toplum kendisini değiştirmedikçe Allah onları değiştirmeyecektir.' diyor. Bakın, ülkemizde son yıllarda çok ciddi manada İslami zeminin kaydığını görüyoruz. Ramazan ayı içerisinde bir anket yapıldı. İnanç noktasında değer kaybediyoruz. Yüzde 99'u Müslüman dediğimiz bu ülkede yüzde 85'i Allah'a inandığını ve yüzde 15'i inanmadığını söylüyor. Elbette bu anketlerin yüzde yüz doğru olduğunu söylemek istemiyoruz ama tehlikenin ayak seslerini ne yazık ki bunlar bize gösteriyor. Artık meselenin ne kadar ciddi boyutlara çıktığını görelim. Hadislerin itibarsızlaştırıldığı ve dinin sıradan bir hale getirildiği bir kaygan zeminde gençlerin imana duyarlılığı ve buna paralel Müslümanların mukaddes değerlere sahipliği elbette zayıflayacaktır. Bu durum da küfrü cesaretlendirecektir. Yahudi'nin anlayacağı dil Müslümanların dinine bağlı ve imanın gereklerini icra etmesidir. Günahkâr bir toplumun onlara karşı direncinin olmadığını ve olmayacağını onlar çok iyi biliyor. Kirlenmiş Müslümanlarla yol yürünmeyeceğini onlar çok iyi biliyorlar." dedi.
İslam topraklarında yapılan zulümlere dikkat çeken Kılıç, bu durumdan kurtulmanın yolunun Müslümanların birlik ve beraberliğinden geçtiğini vurgulayarak, şunları söyledi:
"Dolayısıyla dün Kudüs'ün ve Filistin'in özgürlüğüne kavuşturulması noktasındaki o İslami orduların ve muvahhit Müslümanların bugün de olması gerekiyor ki bu sorunlar bitsin. Bizim günahlarımız, Allah'a isyanlarımız, tuğyanımız kâfirleri cesaretlendiriyor. Müslümanların da zilletini çoğaltıyor. Bunun da bitmesi için en olmazsa olmaz temel ve doğru çözümümüz biz tövbe edeceğiz, istiğfarda bulunacağız, temiz bir sayfa açacağız. Dünya Müslümanlarını kardeşimiz bileceğiz, sorunlarını kendi sorunlarımız bileceğiz. Allah o zaman lütfu ile bize yardımcı olacaktır. Biz de bu sıkıntılardan kurtulmuş olacağız."
Müslümanların ümmet aidiyetini ve mensubiyetini öne çıkarması gerektiğini vurgulayan Kılıç, özellikle söz konusu Kudüs ve Mescid-i Aksa gibi kutsal değerler olunca bütün Müslümanların tek ses olması gerektiğini ifade etti.
"Söz konusu İslam olunca BM, Amerika ve Avrupa tek ses oluyor"
Kılıç, "Bizim tabelalarımız, vakıflarımız, derneklerimiz bir araç olmalıdır. Her bir Müslüman bugün bu sistemin içerisinde dinine hizmet noktasında bunlara ihtiyaç duyuyor. Ama bunlar amaca dönüştüğü zaman bizim için ciddi problem teşkil ediyor. Müslümanların bir halifesinin olması lazım. Müslümanlar sahipsiz, yetim, öksüz ve imamesi kopmuş tespih taneleri gibi darmadağın. Bugün Siyonistlerin İsrail'i, Hristiyanların Roma'sı ve papası var. Özellikle söz konusu İslam olunca BM, Amerika ve Avrupa tek ses oluyor. Ama bugün bu noktada Müslümanların siyasi bir otorite boşluğu dağınıklığa sebep oluyor. İlim ehlinin bunu seslendirmesi ve çoğaltması lazım. Bugün itibariyle siyaseten mümkün olmuyorsa da en azından tüm İslami grupların duyarlılık noktasında, imani noktada, özellikle mukaddes değerlerimiz noktasında, meşrebimiz farklı olabilir, farklı alanlarda dini hizmette bulunabiliriz ama bu konuda tek ses olmamız lazım." ifadelerini kullandı.
Bu konuda ilim ehlinin sorumluluğu olduğunu da sözlerine ekleyen Kılıç, "O sorumluluk bilinci önce dağınıklığı toplamaktır. Dağınık Müslümanların bir araya getirilip, dışarıya karşı bir güç birliği oluşturmaları inanın Müslümanların izzet ve şeref noktasında bir adım ileriye gitmelerine sebep olacaktır. Eğer biz küçük aidiyetlere takılıp kalırsak, küçük mensubiyetleri büyük aidiyetlerin önüne koyarsak bugün Filistin'in başına gelen Allah korusun yarın her birimizin, dünya Müslümanlarının yaşadığı coğrafyalarda da bu iş çoğalacaktır." şeklinde konuştu. (İbrahim Koçyiğit - İLKHA)