Birinci yılında `15 Temmuz Milleti`nin direnişi
Takvim yaprakları 15 Temmuz`a doğru evrilirken, imanlı bir milletin birinci yılına giren destansı direnişi de tekrar hafızlarda canlanmaya, film şeridi gibi gözler önüne gelmeye başladı.
Türkiye için dönüm noktalarından olan 15 Temmuz gecesi yaşanan darbe girişiminin, halkın daha önce benzeri görülmemiş direnişiyle akamete uğratılmasının ardından bir yıl geçti. Nesiller boyu unutulmayacak, özgürlüğün rengini taşıyan bu direniş, küresel emperyalist güçlere karşı güçlü bir mesaj veriyordu.
Ekranları başında İstanbul Boğaz Köprüsü'nün uluslararası güçlerin yerli işbirlikçileri eliyle işgal edilişini gören Türk, Kürt, Arap, Çerkez ve daha nice imanlı yürekler, gelecek nesillere büyük miras olacak izzetli bir direnişin örnekliğini sergiledi.
Türkiye'nin tüm bölgelerinde sokaklara, meydanlara çıkan halk, karanlığın aydınlığı boğmaya çalıştığı bilekleri, ayakları bağlayan prangaları keserek, esaretin getireceği zilletten kurtuldu.
İstikbalin istiklal şafağına uzanacak o gece büyük bir mücadele gösteren imanlı yürekler; kadınıyla, erkeğiyle, genci ve yaşlısıyla direnişin rengini dillerindeki tekbir ve salavatlarla haykırıyordu.
Meydanlarda darbeye direnen halk mermilere hedef olurken camilerde, mescitlerde sela okuyan kimi imamlar da cuntacıları alkışlayan güruhun saldırılarına maruz kalıyordu.
Bir taraftan sokaklardaki halk tankların paletleri altında ezilirken öte taraftan jetler parlamento binasını bombalıyordu. Her taraftan büyük bir kuşatmanın başladığı 15 Temmuz gecesi, tarih boyu unutulmayacak direniş hikâyelerine tanıklık ediyordu.
Canlar, Boğaz Köprüsü'nde sineleri yakan mermilere hedef olurken, gelecek nesillere de mesaj veriyordular. Zillet içinde yaşamaktansa izzetli bir direnişle şehadete uzanmayı işaret ediyordular.
Atatürk Havalimanında darbecilerin hedefi olan Mahir Ayabak tıpkı Yasin Börü gibi daha 16'sında toprağa düşerken sadece annesinin değil tüm bir milletin yüreğini yaktı. Esnaf Celal Demir 68'inde, Akif Kapaklı 63'ünde, Sevgi Yeşilyurt isimli ev hanımı 51'inde, inşaat işçisi Mehmet Karaaslan, Fas uyruklu Jadoid Merroune ve daha niceleri istikbali esir vermemek için kendini feda etti.
Kimileri bu direnişin rengini demokrasiyle boyamaya kimileri de milliyetçi kulvarlara sokmaya çalışsa da dillerdeki tekbir ve salavatlar, minarelerde yankılanan salalar, meydanlardaki direniş nöbetlerinde ikame edilen cemaatle namazlar, aslında İslam milletinin şerefli duruşunu yansıtıyordu.
Meydanlardaki direnişin rengi 'İslam'dı ve ona olan 'iman'dı. Yaklaşık bir asırdır zulmün her çeşidini doğusuyla batısıyla yaşamış bir milletin, artık 'yeter' ve 'dur' dediği 15 Temmuz gecesi yeni bir milat olmuştu.
Yeni istiklal harbi diye nitelendirilen 15 Temmuz gecesi, yerli işbirlikçilerin alt edilerek uluslararası güçlerin mağlup olduğu bir zafer gecesiydi. Millet kendisine düşeni yapmış, bu uğurda binlerce bedeni uçaklara, tanklara, mermilere siper etmiş ve bunun neticesinde 248 canını toprağa vermişti. Halk, 2 bin 196 kişinin de yaralandığı o unutulmaz gecenin sonrasında artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmaması istiyor.
Adaletle hükmedilen; asker, polis ve bürokrasi vesayetinin olmadığı, farklılıkların zenginlik olarak içselleştirildiği bir ülke ve yönetim sistemi talep eden "15 Temmuz Milleti", büyük bedeller verdiği mücadelenin heba olmamasını ümit ediyor.
Hükümetten bu anlamda güçlü ve tavizsiz adımlar beklenirken, bu sürecin adil vasıflı idareyle götürülmesi talep ediliyor. Karanlık odalarda örgütlenip milletin geleceğine yön vermeye çalışan bir grubun tasfiyesi, aynı odalarda beslenmiş farklı kliklerin yeniden örgütlenmesine zemin olmaması için gerekli tedbirlerin alındığını uman "15 Temmuz Milleti", bir daha geçmişte yaşadığı acı dolu günlere dönmek istemiyor. (Zeki Aras, Mustafa Bikeç - İLKHA)