• DOLAR 34.463
  • EURO 36.327
  • ALTIN 2937.634
  • ...
"Bakan, gelip kendi görsün"
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Geçtiğimiz günlerde bir dizi açılış yapmak üzere Şanlıurfa'ya gelen Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik ile Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, ortak basın toplantısı düzenlemişti. Çiftçilerin Sulama Birliği ile ilgili sorunlarının sorulması üzerine Bakan Erdoğlu, bu sıkıntıyı geçen yıl hallettiklerini söylemişti.

Eroğlu'nun söz konusu açıklamasını değerlendiren çiftçiler, kendisine çağrıda bulunarak, yaşadıkları mağduriyeti yakından görmelerini talep ettiler.

Küçük bir kurumda yolsuzluk olduğu zaman müfettiş görevlendiren devletin, trilyonlarca paranın harcandığı sulama projelerine ilgisiz kalmasına bir anlam vermediklerini belirten çiftçiler, yetkililere bu konuda harekete geçme çağrısında bulundular.

Tarlayı icar tuttuktan sonra Sulama Birliği'nin su gelecek diye kendilerine ümit verdiğini ama sonunda ektikleri ürünün kuruduğunu ifade eden Muhammed Can Toprak, sorunun çözümü için başvurdukları yetkililerin kendilerine Bozova ilçesinin borcu olduğu için suyun kesildiğini aktardığını bildirdi.

Geçtiğimiz günlerde bazı gazetecilerin, yaşadıkları mağduriyeti kente gelen bakanlara ilettiğini ama bakanların sorun yokmuş gibi davranmasına tepki gösteren Toprak, "Gazeteci arkadaşlarımız sağ olsunlar, gelip çekim yaptılar ve yerinde gördüler. Bunu zaten 'Çatak'ta bin 500 dönüm ekili tarla susuzluktan kuruyor.' diye Sayın Bakana iletmişler. Bakan da çıkıp 'Biz orayı hallettik.' diyor. Nereyi halletmişsin sen? Neyi haletmişsin? Kaymakama gittik, 'Benim yetki alanım dışındadır.' dedi. Bakana iletiyoruz, 'Hayır, biz orayı halletmişiz.' deniliyor. Kim halletmiş burayı? Halletmişlerse bu nedir? Biz keyfi mi bu haberleri yapıyoruz? Keyfi mi bu kadar çoluk çocukla eziyet çektik, masraf ettik?" dedi.

"Ektiğimiz bu kadar sebze ve meyvenin heder olmaması lazımdı"

Sorunun çözümü için bir milletvekilinin Dicle EDAŞ'a gittiğini ancak kurumun, milletvekiline 'Sen bizim muhatabımız değilsin. Git, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı gelsin.' dediğini ileri süren Toprak, şunları söyledi:

"Böyle bir zalime bu kadar insanın kaderi bırakılır mı? Devlet bundan aciz mi? Niye böyle vatandaşı mağdur ediyorlar? Bizim burada suçumuz, günahımız ne? Ben çoluk çocuğumla gelmişim, burada 3 ay hizmet etmişim. Hiçbir yetkili derdime derman olmadan ben elimi çekmişim tarladan. Bu gördüğünüz ekinlerin hepsi kuruyup, heder olacak. Yani bunlar artık benim dışımda olacak şeylerdir. Bu milli servettir, herkesin yararına yapılan şeylerdir. Bu tek kişinin faydalanması için değil. Yani bugün böyle ektiğimiz bu kadar sebze, meyve, bunların hepsi vatandaşın yararınaydı. Bunların böyle heder olmaması lazımdı. Üstelik sorulduğunda beyefendinin zoruna gidiyor."

Hem Türkiye'ye katkı sunmak hem de ailesinin geçimini sağlamak için 140 dönümlük yonca ektiğini söyleyen Ömer Çiftçi, bütün çabalarına rağmen kimseye seslerini duyuramadığını belirtti.

Yaşadığı mağduriyet nedeniyle ciğerinin yandığını dile getiren Çiftçi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın istihdam çağrısını hatırlatarak, "Biz burada 100 aileyiz, 10 kişiden bin kişi yapar. İstihdam yapıyoruz işte. Dişimizle, tırnağımızla çalışıyoruz. Ne olmamızı istiyorsunuz? Bizden ne bekliyorsunuz? Yani biz başka bir yola mı başvuralım?" ifadelerini kullandı.

"Bakan, gelip kendi görsün"

Bakan Eroğlu'nun, yaşadıkları mağduriyet hakkında "hallettik" demesine tepki gösteren Çiftçi, sözlerine şöyle devam etti:

"Böyle bakanlık mı olur? Orada oturup da ahkâm kesen bakan ayrı, milletin derdine koşan bakan ayrıdır. Sayın Cumhurbaşkanıma rica ediyorum, bu son olsun. Ankara'ya kadar da gelebiliriz, kapılarında yatabiliriz. Biz ekmek için uğraşan insanlarız. Biz namusumuzla ekmeğimizin peşindeyiz. Bizlere, çoluk çocuğumuza acısınlar. Varımızı yokumuzu, her birini borç etmişiz. 30-40 milyar para ya... Bugün bu acı bir şeydir. Yani bizim bir su borcumuz yok. Borcu olandan bana ne? Bizim ne günahımız var kardeşim? Ona 'Gelsin suyu bıraksın. Peşin istiyorsa peşin verelim, taksitle istiyorsa taksitle verelim.' diyoruz. Biz gereken her şeye hazırız ama bakan gelsin yerinde görsün."

Şubat ayında sebze ekimi için bir tarlayı icar tuttuğunu ve şu anda susuzluktan kuruyan fidelerin hepsini şehirdeki evinin damında küçük kutucuklarda bin bir zahmetle yetiştirdiğini anlatan Sinan Halat, 30 dönümlük tarlaya ektiği fideleri daha sonra taslarla suladığını söyledi.

Üniversite okuyan 3 çocuğunun yaz tatilinde gelip, sebze ile meşgul olmasını ve böylece okul harçlıklarını kazanmasını düşündüğünü söyleyen Halat, suyun bırakılması için başvurduğu bütün kapıların yüzüne kapandığına değindi.

Sulama Birliği'nden sorumlu kişinin, sorunu çözmek için kendilerinden ayrıca 2 bin TL topladığını bildiren Halat, bu kadar zararın üstüne o paralarının da kendilerine iade edilmediğini ifade etti.

"Sayın Bakanın halletmiş olduğu tarla bu hale gelmiştir"

Bakan Eroğlu'nun açıklamasına tepki gösteren Halat, "Biz hiç kimsenin yüzünü görmüş değiliz. Halledilmiş diye de bir şey yoktur. Gelsin, kendi gözüyle görsün. Bu malı böyle yetiştirmiş, tasla çapayla bu hale getirmişiz. Bu patlıcandır, bu da domatestir. Sayın Bakanın halletmiş olduğu tarla bu hale gelmiştir." şeklinde konuştu.

Şanlıurfalı milletvekillerinin, halkla iç içe olup, sorunlarını çözmek yerine seçimden seçime kente geldiğini belirten İlyas Halat, çiftçinin sorunlarının çözülmemesine tepki gösterdi.

"Seçimden seçime halkın yanına gelip de oy istemekle olmuyor"

Halat, "Acaba Devlet Su İşlerinin görevi nedir? Bir dairede bir iş aksadığı zaman devlet oraya 2 müfettiş gönderir ve sorun neyse orada hallolur. Devlet Su İşleri burada işini aksattığı halde devlet, bu milletin mağduriyetinin neden kaynaklandığını neden araştırmıyor? Bir borç varsa kimindir, ne içindir, buraya ne için su bırakılmıyor diye hiçbir çalışma, hiçbir icraat yok. DSİ'nin mesela tüm tarla içindeki pompaları arızalı, arızalı olan pompaların tamiratına dahi gelen yok. Bu kadar sorumsuz bir ilçede ve şehirde yaşıyoruz. Bunlara bir çözüm bulunması gerekiyor. Sadece seçimden seçime bu halkın yanına gelip de oy istemekle olmuyor. Buradaki bütün sorumluluk iktidardır, iktidarı sorumlu buluyoruz. Bir dahaki seçimlerde inşallah gelirler. Zaten seçimlerde yüzde 72 ile en büyük oyu veren Şanlıurfa'dır. Her halde bu da bize ödüldür." dedi.

Ekmiş olduğu 95 dönüm kavun, karpuz ve bibere su bile veremediğini dile getiren çiftçilerden Mustafa Acar, bütün ürünlerinin susuzluktan heba olup gittiğini ifade etti.

Ekmiş olduğu ürünlere şimdiye kadar yaklaşık 28 milyar TL masraf ettiğini belirten Acar, bu tarlalarda borca çalıştırdığı işçilerin bile parasını nasıl vereceğini bilemediğini söyledi.

Başvurdukları bütün kapıların bir bir yüzlerine kapandığını anlatan Acar, şunları söyledi: "Valiye gidiyoruz. Vali, 'Benim işim değildir.' diyor. Kaymakamlığa gidiyoruz, 'Benim işim değil, bu benim yetkimin dışında.' diyor. Devlet Su İşleri ise yerinde oturmuş, bu gibi işleri seyrediyor ve çiftçiler için su için yararlı bir şeyler yapmıyor. Pompalar arızalı, vatandaş ne kadar şikâyetçi oluyorsa kimse aldırış etmiyor, vatandaşın derdine derman olmuyor. Eğer vatandaşın derdine derman olmuş olsaydı zamanla en azından bu civarda 5 bin kişi istihdam edilirdi, çalışırdı. Bugün bir tek fert bile bu sulama alanında çalışmıyor ve memleketi bırakıp Mersin'e, Adana'ya, Bursa'ya, Konya'ya, oraya buraya çalışmaya gidiyor. Evin önündeki tarlayı, işi bırakıp oralara çalışmaya gidiyor."

Küçük bir kurumunda yolsuzluk olduğu zaman müfettiş görevlendiren devletin, trilyonlarca paranın harcandığı bu sulama projelerine ilgisiz kalmasına anlam vermediğini ifade eden Acar, yetkililere bu konuda harekete geçme çağrısında bulundu. (Osman Gülebak, Hüseyin Sayhar - İLKHA)






























 

Bu haberler de ilginizi çekebilir