• DOLAR 34.466
  • EURO 36.336
  • ALTIN 2936.433
  • ...
FETÖ Raporu Açıklandı! KOMİSYONUN  KAFASI KARIŞIK
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

MUHSİN ŞENOL- İSTANBUL

FETÖ'nün darbe girişimini araştıran komisyon, raporunda FETÖ ile ilgili önemli tespitlere yer verdi. FETÖ`nün röntgeninin çekildiği raporda darbenin durdurulmasında çok önemli bir yere sahip olan İslami cemaat ve yapıların da ‘tehdit oluşturur` algısının yansıtıldığı değerlendirme vicdanları yaraladı. 15 Temmuz darbe girişimi sırasında İslami cemaat, tarikat ve yapılar, tabanlarını harekete geçirmek suretiyle, darbenin durdurulmasında canlarını ortaya koyarak önemli bir mücadele vermişti. Hazırlanan raporda, bunlar görmezden gelinerek FETÖ`ye karşı verilecek mücadelede diğer cemaatlerin de tehdit oluşturur algısının oluşturulması tepkilere yol açarak, ‘komisyonun kafası karışık` yorumlarına sebep oldu.

RAPOR`DA CEMAATLERİN DARBE KARŞITLIĞI GÖRÜLMEDİ

Raporda, ‘tarikatlar ve tekkeler yasaklanırken, İslam dinini gerçek kaynaklarından öğretecek alternatiflerinin kurulmamasının, Türkiye'ye ve benzeri süreçleri yaşayan ülkelere özgü cemaat adı verilen bir olgunun doğuşuna neden olduğu` ifade edilerek yasaklayıcı zihniyet onaylanırken, İslami yapıların neredeyse tümü aynı kefeye konularak yanlış oldukları yansıtıldı. Raporda ayrıca, ‘Modernleşmenin yol açtığı değişimler karşısında resmi din eğitiminin bıraktığı bazı boşlukları iyi kullanan cemaatlerin, büyüyerek varlıklarını sürdürmeye devam ettiği` vurgulandı. Raporda, FETÖ üzerinden tüm cemaatlerin çalışmalarının tehdit oluşturur algısı kamuoyunda tepkilere yol açtı. Nitekim 15 Temmuz darbe girişiminde cemaat ve tarikatlar tabanlarını harekete geçirmiş ve bu darbenin önlenmesinde önemli bir görev üstlenmişlerdi.

‘Birçok dini oluşumun, her geçen gün daha da güçlenerek sivil faaliyetler yürüttüğü`ne işaret edilen raporda, ‘kanunun yasaklamaları ve sınırlandırmaları bu yapıların faaliyetlerini durdurabilmiş değilse de mevcut durum, bu yapıların kimi faaliyetlerini şeffaf olmayan yollarla yürütmeye zorlayabildiği` belirtildi. Bu ifadelerle sivil toplum kuruluşlarına yönelik yasakların arttırılması teşvik edilirken, yasakların doğurduğu sonuçların da ayrıca belirtilmesi çelişki olarak yorumlandı.

FETÖ MAĞDURİYET ALANLARI ÜZERİNDEN BESLENDİ

FETÖ'nün Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu raporunda, örgütün kendisini sürekli mağduriyet alanları üzerinden beslediğinin unutulmaması gerektiği vurgulanarak, "Görevden uzaklaştırma ve işten çıkarmalarda yeni mağduriyet alanları yaratmamak, suçlu ile masum olanları ayırmak için azami özen gösterilmelidir." uyarısında bulunuldu. Raporun "çözüm ve yeniden yapılanma önerileri̇" bölümünde, 15 Temmuz'da karşı karşıya kalınan olayların, Türkiye'nin kamu hayatında değişiklik yapılması gerektiğini ortaya koyduğu belirtildi. Bu değişikliğe kamu personel sistemi yeniden ele alınarak başlanılması gerektiği ifade edilen raporda, şöyle denildi: "Kamu kurumlarına eleman alınması, görevin gerektirdiği ehliyet ve liyakat kuralına bağlanmalı, görevde yükselmeler için de bu kriterler geçerli olmalıdır. FETÖ`nün kamu kurum ve kuruluşları ile stratejik birimlere sızmasına, buralarda kümeleşmesine imkân sağlayan olgunun merkezi sınav sorularının çalınması olduğu dikkate alınarak bu sınavların güvenliği mutlaka sağlanmalıdır. Askeriye, adliye, MİT, polis teşkilatı, mülki idare, dışişleri bakanlığı gibi kurum ve kuruluşlara alınacak personel için yapılacak güvenlik soruşturmasında sadece adli sicil kaydının var olup olmadığına bakılmakla yetinilmemeli, bu kurumların görev alanlarının gerektirdiği hususlara da bakılmalıdır."

"KAMU KURUMLARINDAKİ ÖRGÜT MİLİTANLARI TAMAMEN AYIKLANMALI"

Raporda, başta emniyet, jandarma, MİT ile TSK olmak üzere, tüm kamu kurumlarındaki örgüt militanlarının tamamen ayıklanması gerektiğine işaret edilerek, "Ancak örgütün kendisini sürekli mağduriyet alanları üzerinden beslediği, işlediği büyük suçları küçük mağduriyetler üzerine bina ederek meşrulaştırdığı unutulmamalı; bu hassasiyetle görevden uzaklaştırma ve işten çıkarmalarda yeni mağduriyet alanları yaratmamak ve suçlu ile masum olanları ayırmak için azami özen gösterilmelidir." değerlendirilmesinde bulunuldu.

"ÜSTÜN YETENEKLİ ÖĞRENCİLERE ÖZEL YATIRIM YAPILMALI"

FETÖ örgütünün başarılı, üstün yetenekli öğrencileri özellikle hedef haline getirdiği dikkate alındığında, bu çocuklara yönelik özel yatırımların yapılması ve bir tür beyin göçüne engel olunması gerektiği belirtilen raporda, din eğitiminde Milli Eğitim Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı`nın ortak projeler geliştirmesi, yaz ve sömestri tatillerinde öğrenciler için isteğe bağlı amaç nitelikli projelerin geliştirilmesinin faydalı olacağı vurgulandı. Örgütün önemli çalışma alanlarından birisinin de merkezi sınavlarda soruları çalma yönündeki teşebbüsleri olduğu aktarılan raporda, hem sınavları hem de sınavları idare eden birimleri sürekli olarak dışarıdan denetleyen yapıların oluşturulmasının önemine vurgu yapıldı. Raporda, FETÖ tarzı örgütlenmeler ve demokrasiye yönelik her türlü müdahalenin önlenmesinde tespit edilen sorunlarla bunlara ilişkin alınması gereken önlemler de yer aldı. Eğitim konusunu ayrı bir başlık olarak ele alan raporda, FETÖ'nün, insan kaynağının oluşumunda eğitimi bir yöntem ve araç olarak kullandığına, ilk ve temel yapılanmasını eğitim üzerine kurduğuna işaret edildi.

"GÜLEN, PEYGAMBERLER TARİHİNİ KENDİ HİKÂYESİ GİBİ FORMATLADI"

Örgüt lideri Fetullah Gülen'in, bir din adamı kisvesi ile tanındığı ve ilk örgütlenme sürecinde de bu kimliğinden yararlandığı, gizli amaçları için dini terminolojiyi istediği gibi yorumladığı, özellikle peygamberler tarihini bizzat kendi hikâyesi gibi formatladığı, oluşturduğu din algısını duygusal istismar içeren bir tarzda insanlara sunduğu belirtildi.

Raporda, şu tespitlere yer verildi: "Örgüt, genç beyinleri ve körpe dimağları istismar etmiş, çarpık bir din algısını, paralel eğitim ortamlarında dinin hakikatlerini bilmeyen gençlere empoze ederek bu gençlerin hayallerini sömürmüştür. Birtakım rüya, menkıbe ve abartılı hikâyelerle sahte gözyaşları eşliğinde gençlerin kalplerine ve beyinlerine taarruz edilmiştir. Sahte bir karaktere bürünerek, takiyyeyi din, tedbiri bir yöntem, kibri tevazu olarak pazarlayan bir örgüt sözde vaaz ve nasihatlerle insanların inanç değerlerini emellerine alet etmiştir. Sinsi bir devşirme sistemi oluşturarak çocukları ailelerinden, beyinleri Türk milletinin geleceğinden çalmıştır. Örgüt, özellikle aile bağlarını zayıflatmak için öğrencilere Ramazan Bayramı dışında izin verilmemesi, Kurban Bayramı'nda izin istemenin davaya ihanet olarak görülmesi, sömestr ve yaz tatillerinde kurs ve kamp düzenleyerek öğrencilerin aileleriyle daha az vakit geçirmelerinin sağlanması gibi birçok yöntemi kullanmıştır. Örgütün eğitim alanında bu kadar yoğun ve kapsamlı bir şekilde örgütlenebilmesi, aslında eğitim sistemimizde var olan zafiyet alanlarını sonuna kadar kullanarak sömürmesiyle mümkün olmuştur."

"DERSLERİN DAHA NİTELİKLİ HALE GELMESİ"

Eğitim alanında oluşan açığı ve yeni toplumsal talepleri iyi gören, bunları fırsata çeviren örgütün hangi toplumsal ihtiyaçlardan ve nasıl beslendiği üzerinde iyi düşünülmesi gerektiği, bu çerçevede öncelikli olarak ele alınması gereken alanın eğitim olduğu kaydedildi.

Raporda, şu değerlendirmelere yer verildi: "Din eğitiminde, 4-6 yaş din eğitiminden, Kur'an kurslarına, imam-hatip liselerinden ilahiyatlara, diyanet eğitim merkezlerinden yüksek dini ihtisas merkezlerine varıncaya kadar birçok din eğitimi kurumunda yaşanan çeşitli problemlerin giderilmesi aciliyet arz eden acil işlerdendir. 'Din eğitiminin tamamen ya da kısmen ortadan kaldırıldığı dönemlerde ve bu dönemleri müteakip geçici bir tedbir olarak ortaya çıkan ve bir türlü kent müessesesi haline getiremediğimiz Kur'an kurslarımızla, sadece Kur`an'ın okunuşunu öğrettiğimiz, mana ve hikmetini, hakikatini öğretemediğimiz müesseselerimizle dinin hakikatini, İslam`ın rahmet yüklü mesajını yeryüzüne yayabilir miyiz?' şeklindeki sorunun cevabı şüphesiz ki olumsuzdur. Buna cevap teşkil edecek adımların atılması ve gerekli açılımların getirilmesi kaçınılmazdır." Birçok velinin, çocuğunu, Kredi Yurtlar Kurumu veya Türkiye Diyanet Vakfı gibi resmi öğrenci yurtlarında yer bulamadığı için mecburen örgüte teslim etmek zorunda kaldığına işaret edilen raporda, bu ihtiyacın henüz giderilemediği, bu açığın en kısa sürede öncelikle resmi kurumlar ve güvenilir sivil toplum kuruluşları tarafından karşılanması gerektiği vurgulandı.

 

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir