Aklın Şerefi
Aklın Şerefi
Aklın şerefini açığa çıkarmak, ispatı zor olmayan konulardandır. Daha önceden ilmin şerefinin bilindiği bir durumda, aklın şerefini bilmek için herhangi bir zorlamaya hiç de ihtiyaç yoktur. Çünkü ilmin kaynağı akıldır. Çünkü ilim, akıldan doğar. Akıl, ilmin esası ve temelidir. İlim ile akıl arasındaki ilgi meyve ile ağaç arasındaki ilgiye benzer. Güneş ile ışık, göz ile görmek arasındaki nispet gibidir.
Dünya ve ahiret saadetinin vesilesi olan akıl, nasıl olur da şerefli olmaz veya böyle bir akıldan nasıl şüphe edilebilir? Hayvanların temyiz kabiliyeti kısa ve kusurlu olduğu halde, onlar da akla ihtimam gösterirler, akla kıymet verirler. Cüsseli, azgın ve kuvvetli bir hayvan bile, bir insanı gördüğü zaman ona hürmet eder ve insanın kendisine galip geleceğini hissettiği için insandan korkar. Küçük bir insanın koskoca hayvanlara galip gelmesi, hileli yolları idrak etmesinden ileri gelmiyor da neden ileri geliyor?
Bu sırrı anlatmak için Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:
“Kavmi içinde güngörmüş, tecrübe sahibi bir kimse, ümmeti içindeki bir peygamber gibidir.”
Bu kıymet, insana servetinin çokluğundan veya cüssesinin büyüklüğünden yahut kuvvetinin fazlalığından ötürü verilmiş değildir. Aklının meyvesi olan tecrübesinin fazlalığından verilmiştir.
Sabit oldu ki; aklın şerefi, bilinmesi zaruri olan şeylerdendir. Gayemiz; aklın şerefi hakkında varit olan hadis ve ayetleri zikretmek olduğu için bu kadarla yetinip esasa geçelim:
Allah Teâlâ (c.c) Kur'an-ı Hâkim`de Akla nur adını vererek şöyle buyurmuştur:
“Allah, göklerin ve yerin nurudur. Müminin kalbinde nurunun sıfatı; sanki bir hücre ki içinde bir lâmba var. Lâmba da cam bir mahfaza içindedir. O cam mahfaza sanki (parlayan) inci gibi bir yıldız...” (Nûr/35)
Allah Teâlâ tarafından yine kendisinden istifade edilen akla ruh, vahy ve hayat isimleri verilmiştir:
“(Ey Rasûlüm!) İşte sana böyle emrimizden bir ruh (akıl) vahyettik.” (Şûrâ/52)
“Hiç, (evvelce) küfürle ölü olup (sonra) kendisini hidayetle dirilttiğimiz ve ona, insanlar arasında yürüdüğü bir nur (iman) verdiğimiz kimse, karanlıklar içinde (küfürde) kalmış olan ve ondan bir türlü çıkamayan kimse gibi olur mu?” (Enam/122)
Kur'an'ın neresinde nur ve zulmet kelimeleri zikrediliyorsa, orada nurdan ilim ve zulmetten cehalet kastedilir.
“Allah iman edenlerin yardırıcısıdır. Onları karanlıklardan aydınlığa (nura) çıkarır.” (Bakara/257)
Yani onları cehaletten kurtarıp ilme, akla kavuşturur.
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
“Ey insanlar! Rabbinizi biliniz ve anlayınız. Birbirinize aklın kemâlini tavsiye ediniz. Çünkü size emredilenler gibi size yasak edilenleri de akılla bilirsiniz. Biliniz ki rabbinizin nezdinde sizi kurtaracak aklınızdır. Biliniz ki akıllı insan; Allah'a itaat eden insandır. Bu kişinin görünüşü çirkin, zahirî kıymeti düşük, dünya mertebesi düşük ve üstü başı perişan olsa bile... Ve yine biliniz ki cahil; Allah'a isyan eden kişidir. Velev ki görünüşü güzel, kıymeti halkça büyük, dünya mertebesi yüksek, giyinişi güzel, konuşkan ve beliğ olsa bile... Allah nezdinde maymunlar ve domuzlar, Allah'a isyan edenden daha akıllıdırlar. Dünya ehlinin sizi büyütmesine itibar etmeyin ve böyle şeylerden kaçının. Çünkü esas zararda olan ehl-i dünya'dır.”
Hz. Peygamber başka bir hadisinde şöyle buyuruyor:
“Allah'ın yarattığı şeylerin ilki akıldır. Aklı yarattıktan sonra 'Yüzünü çevir (gel)' dedi, akıl da yüzünü çevirdi. 'Arkanı dön (git)' dedi, o da arkasını çevirdi. (Akıl, Allah'ın dediğini olduğu gibi kabul etti). Bu teklifleri kabul ettikten sonra Allah Teâlâ ona şöyle hitap etti: İzzet ve celâlim hakkı için senden daha kıymetli bir mahlûk yaratmadım. Seninle halkı muahaze eder, seninle verir, seninle sevap kazandırır ve seninle cezalandırırım.”
Hz. Enes'ten şöyle rivayet edilir; Bir topluluk, Rasûlullah'ın yanında mübalâğa edecek derecede bir kişiyi övdü. Bunun üzerine Allah'ın Rasülü 'Övdüğünüz kişinin aklı nasıldır?' diye sordu. Onlar 'Ey Allah'ın Resulü! Biz kişinin yaptığı ibadet ve gösterdiği çeşitli hayırları sana söylüyoruz, sen ise onun aklını soruyorsun, bu nasıl oluyor?' deyince,
Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
“Ahmak kişinin cehaletiyle işlediği günah, fâcirin fıskıyla elde ettiği günahı kat kat geçer. Yarın kıyamet gününde Allah'a en yakın derecelere her âbid, aklının miktarı nisbetinde yükselecektir.”
Hz. Ömer'den rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
“Hiç kimse akıl gibi büyük bir fazileti elde etmiş değildir. Akıl, sahibini hidayete erdirir, felâketten kurtarır. Kişinin aklı tamam olmadıkça imanı tamam, dini müstakim olmaz.”
Yine Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
“Kişi güzel ahlâkının sayesinde; gününü oruç, gecesini ibadetle geçiren kimsenin derecesine varır. Fakat kişinin aklı tamam olmadıkça güzel ahlâkı tamam olamaz. Aklı tamam olunca da imanı tamam olur. O imanın sayesinde de rabbine itaat ve düşmanı olan İblise de isyan eder.”
Ebu Said el-Hudrî, Rasûlullah'tan şu hadisi rivayet etmiştir:
Her şeyin bir dayanağı ve direği vardır. Müminin dayanağı ve direği ise akıldır. Kişinin ibadeti aklının nispetinde olur. Siz ateşte bulunan fâcirlerin şu sözünü hiç işitmediniz mi? 'Biz işitir veya akıl eder olsaydık, şu azgın ateşe atılanlar arasında bulunmazdık'. (Mülk 10)
Hz. Ömer, Temim ed-Dârî'ye şöyle sorar:
- Sizde riyaset nedir?
- Akıldır.
- Doğru söyledin. Çünkü ben Allah'ın Resul`üne de sana sorduğum gibi sordum. O da senin verdiğin cevabın aynısını verdikten sonra şöyle buyurdu: "Ben Cebrail`e 'Riyaset nedir?' diye sordum, "Akıldır' diye cevap verdi"
Berra b. Azib şöyle anlatır: Bir gün Hz. Peygambere çok sual sorulduğunda şöyle buyurdu:
“Ey insanlar! Her şeyin bineği vardır. Kişinin bineği de akıldır. Sizden hüccet ve delili en iyi bilen, aklen en üstününüzdür.”
Hz. Aişe'den (r.a) şöyle rivayet edilmiştir:
- Ey Allah'ın Resulü! Dünyada insanlar ne ile birbirlerinden üstün olabilirler?
- Akıl ile...
- Ahirette ne ile üstünlük sağlanabilir?
-Akıl ile...
- Peki, ahirette herkes yaptıklarıyla mükâfat veya ceza görmez mi?
- Ey Aişe! Acaba insanlar Allah'ın kendilerine vermişolduğu akıldan fazla mı amel ederler? Bu bakımdan herkese ne kadar akıl verilmişse, onun nispetinde hayırlı hareketleri olur ve hayırlı hareketleri nispetinde de mükâfat alır.”
İbn Abbas'dan (r.a) rivayet edildiğine göre, Allah'ın Resulü şöyle buyurmuştur:
“Her şeyin bir aleti ve hazırlığı vardır. Müminin âleti ise akıldır. Her şeyin bineği vardır. Kişinin bineği ise akıldır. Her şeyin direği vardır. Dinin direği ise akıldır. Her kavmin bir hedefi vardır, âbidlerin hedefi ise akıldır. Her kavmin bir davetçisi vardır, ibadet edenlerin davetçisi ise akıldır. Her tüccarın bir sermayesi var, Allah yolunda çalışanların sermayesi ise akıldır. Her hane halkının bir idarecisi var. Sıddıkların hanelerinin reisi ise akıldır. Her harabe olan yerin bir tamircisi vardır, ahireti imar eden ise akıldır. Her kişinin bir zürriyeti ve nesli vardır, ona nispet edilir ve o da o nesille yâd edilir. Fakat Sıddıklarını, nispet edilen ve yâd edilmelerine vesile olan nesilleri akıldır. Her kavmin bir çadırı vardır, Müslümanların çadırı ise akıldır.”
(İhyau Ulumi`d-Din)