• DOLAR 34.447
  • EURO 36.303
  • ALTIN 2837.002
  • ...
"Kudüs, tüm Müslümanların harem-i izzeti ve namusudur"
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen Uluslararası Kudüs Vakıfları Forumu’na katılarak bir konuşma yaptı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen "Uluslararası Kudüs Vakıfları Forumu"nun açılışında yaptığı konuşmada, "Ümmetin ilk kıblesi, peygamberler şehri olan Kudüs; tüm Müslümanların harem-i izzeti ve namusudur." dedi. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kudüs’ün, her üç semavi din için de kutsal bir şehir olduğunu belirterek, bütün insanlık tarihinin adeta özü, özeti olduğunu vurguladı.

Filistin’in millî şairi merhum Mahmut Derviş “Kadim surlar içinde yürüyorum, Kudüs’te; bir zaman diliminden, diğerine…” dizeleriyle Kudüs’ün bu vasfını çok güzel anlattığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

“Şair Nuri Pakdil de Kudüs’ün zamanı ve mekânı aşan önemini kelimelere şöyle döker, ‘Tûr dağını yaşa ki bilesin nerde Kudüs, ben Kudüs’ü kol saati gibi taşıyorum, ayarlanmadan Kudüs’e, boşuna vakit geçirirsin buz tutar gözün görmez olur.’ Evet… Kudüs’te zaman, bizim bildiğimiz vakitlere göre değil, kendi mecrasında akar. Kudüs aşktır, hasrettir; insanlığın gözünün nuru, gönlünün sürurudur. Kudüs, yeryüzünde arşı alaya en yakın yerdir. Çünkü Kudüs, İsra’nın ikinci durağı, Mirac’ın ise ilk basamağıdır. Ümmetin ilk kıblesi, Peygamberler şehri olan Kudüs, tüm Müslümanların harem-i izzeti ve namusudur. Peygamber Efendimizin Kudüs’le ilgili mesajları, işte bu kadar açık ve nettir. Bunun için Kudüs’ün işgal altında bulunduğu, haçlıların kirli ayaklarının esareti altında olduğu her gün Müslümanlara zül gelmiştir. Kudüs tekrar özgürleşene kadar Selahaddin Eyyubi’nin gözüne rahat bir uyku girmemiştir. Kudüs’ün ikinci fatihi Selahaddin Eyyubi, seferde ordusuyla olmadığı zamanlarda bile çoğunlukla çadırda yatardı.”

"Filistinli kardeşlerimizin hak ve adalet mücadelesine büyük önem veriyoruz"

Kudüs’e sahip çıkmanın, ona gereken hürmeti, hassasiyeti göstermenin her Müslümanın görevi olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kudüs davasının, sadece Filistinlilerin davası olmadığını söyledi. Erdoğan, “Hatta çok ilginçtir, Kanuni biliyorsunuz Yafa Kapısı’nın orada yazılı olan, La ilahe illallah, Muhammed'ün Resulullah ifadesini yazdırmıyor oraya. Peki, ne yapıyor? O üç dini ifadeyle bir kucaklama olsun diye ‘La ilahe illallah, İbrahim Halilullah’ yazdırıyor, hepsini kucaklamak, bu çok ilginçtir, çok enteresandır. Batı duvarının dışına Yahudilerin ibadet edebilmesi için uygun bir alan açan Mimar Sinan’ın hassasiyetini, dün olduğu gibi bugün de sürdürüyoruz. Birinci Dünya Savaşı’nın güney cephesindeki en büyük mücadelelerimizi, Mekke, Medine ve Kudüs’ü korumak için verdik. Çanakkale’de ve Kut’ül Amare’de kazandığımız zaferlere rağmen, işgali durduramadık. İlk Haçlı Seferlerinden beri uğrunda oluk oluk kan döktüğümüz Kudüs, maalesef, o günlerden beri huzur yüzü görmedi. Gerek inancımızdan gerekse tarihimizden tevarüs ettiğimiz sorumlulukla Kudüs’e, Kudüs davasına, Filistinli kardeşlerimizin hak ve adalet mücadelesine büyük önem veriyoruz” ifadelerini kullandı.

"Kudüs, bir vakıf hazinesidir"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “İslam İşbirliği Teşkilatı Dönem Başkanı olarak, bu hedefe katkı sağlamaya özellikle ihtimam gösteriyoruz. Vakıf müessesi bu amaçlarımızı gerçekleştirmek için biçilmiş kaftandır. Çünkü bizim medeniyetimiz bir vakıf medeniyetidir. Vakıflar, ‘İyilik ve takvada yarışınız’ ilahi emrinin tecessüm etmiş hâlidir. Aynı zamanda vakıflar, binlerce yıllık toplum hayatımızın kilit taşıdır. Tarih boyunca maruz kaldığımız onca saldırıya ve yıkıma rağmen ayakta kalabilmemizde, vakıf geleneğimizin çok büyük katkısı vardır. Vakıf müessesinden en çok istifade edildiği yer, şüphesiz Kudüs’tür. Kudüs, bir vakıf hazinesidir. Kudüs’ün tarihine baktığımızda Hz. Ömer’den Selahaddin Eyyubi’ye, Osmanlılardan günümüze kadar vakıfların izini görürüz. Suriye’de de böyle değil miydi? Orada da öyleydi, ama şimdi Suriye bütün o vakıf eserler ne oluyor yerle yeksan oluyor. Gerek hayır işlerinde, gerek Mescid-i Aksa’nın İslami karakterinin korunmasında vakıfların çok büyük rolü bulunuyor. Çeşitli aile vakıfları da, muhtaçlar ve Doğu Kudüs’ün İslam karakterinin muhafazası için hizmet ediyor. Kudüs’teki tarihî vakıflarımızı, geçmişteki hatıraları yâd etmenin ötesinde, bizi geleceğe taşıyacak kurumlar olarak görüyoruz.”

"Filistin meselesinde yıllardır ‘üstünlerin hukuku’ işliyor"

Müslümanlar olarak Kudüs’ü, Mescid-i Aksa’nın mutlaka sık sık ziyaret edilmesi gerektiğini belirten ı Erdoğan, “Müslüman ülkeler arasında en fazla Türkiye’den ziyaretçi gitmiştir. Ama çok ziyaretçi gitti diye havaya girmeyelim, giden ziyaretçi sayısı ne biliyor musunuz? 26 binde kalmıştır. Ben buradan milletime çağrıda bulunuyorum; yüz binler niçin Türkiye’den Mescidi Aksa’yı ziyarete gitmesin? Hiç bahane yok, gitmeli. Bu tablonun bize yakışmadığını kabul etmeliyiz. Oradaki kardeşlerimize vereceğimiz en güçlü destek Kudüs’teki varlığımız olacaktır. Filistin meselesine adil bir çözüm bulunmadan, bölgemizde barış ve istikrarın sağlanması mümkün değildir. Bunun için öncelikle uluslararası hukuka ve alınan kararlara saygı gösterilmesi gerekiyor. Hiç kimse, hiçbir ülke hukukun üstünde değildir, olamaz. Ancak Filistin meselesinde yıllardır ‘üstünlerin hukuku’ işliyor. İsrail, çeşitli güçlerden aldığı cesaretle, hukuk tanımazlığını ısrarla ve inatla sürdürüyor. Aleyhine alınan onca karara rağmen, işgale, zulme, şiddete ve Kudüs’ü ‘Müslümansızlaştırmaya’ devam ediyor. İsrail yönetiminin mevcut uygulamalarının, eskiden Amerika’daki, yakın zamana kadar Güney Afrika’daki siyahilere uygulanan ırkçı ve ayrımcı politikalardan ne farkı vardır? Batı Şeria’nın dört bir tarafını zehirli bir sarmaşık gibi saran, Filistinli kardeşlerimizin hayatını zindana çeviren Yahudi yerleşimlerinin, hangi hukukta yeri vardır? Gazze’ye hâlen uygulanan kısıtlamaların, vicdanda, adalette, insanlıkta yeri olabilir mi? Elbette yok… Peki, İsrail yönetiminin bu gücü nereden geliyor? Çünkü işlediği suçların tüm dünyanın gözü önünde gerçekleştiği ve bu katliamların karşılıksız kalacağını biliyor. Hep söylüyorum, sahilde top oynarlarken İsrail bombalarıyla parçalanan masum çocuk bedenlerinin hesabının hiçbir şekilde kendisinden sorulmayacağını iyi biliyorlar. En temel insan haklarını ayaklar altına alan uygulamaların herhangi bir yaptırımla karşılaşmayacağını da çok iyi biliyorlar.” şeklinde konuştu.

"Cezasız kalan her suç, faili daha da azgınlaştırır"

“Cezasız kalan her suç, faili daha da azgınlaştırır” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Filistin’de İsrail’in işlediği suçların giderek daha artmasının sebebinin bu olduğunu dile getirdi. İşlenen cinayetlerin, katliamların ve zulmün uluslararası hukuk içinde hesabı sorulmadan, bölgede barış ve istikrar arayışlarının akim kalmaya mahkûm olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları kaydetti: “Çözümün yegâne yolu; 1967 sınırları içinde, başkenti Doğu Kudüs olan, bağımsız ve egemen bir Filistin devletinin kurulmasıdır. Bunun için de İsrail üzerinde baskı oluşturulması gerekiyor. Son dönemde Barış Süreci’nde yaşanan gelişmeleri ihtiyatlı bir memnuniyetle izlediğimizi ifade etmek isterim. Filistin'in Devlet Başkanı Sayın Mahmut Abbas'ın liderliğinde yürüttüğü diplomatik çabaları destekledik; desteklemeye de devam edeceğiz. Bununla birlikte, Kudüs’ün statüsünü ilgilendiren meselelerde herkesin gerekli dikkati ve itinayı göstermesi gerekiyor.”

ABD’nin İsrail nezdindeki Büyükelçiliğinin Kudüs'e taşınması tartışmalarının yanlış olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Kesinlikle gündemden düşmelidir. Bu konuda gerekli uyarıları en üst düzeyde yaptık, yapıyoruz. Bu mesele bazılarına basit bir tabela değişikliği gibi gelebilir. O Kadar basit değil, böyle düşünenler, kutsal topraklardaki dengenin ne kadar hassas olduğunu, değil bir tabelayı, bir taşı dahi yerinden oynatmanın ne denli büyük etkileri olacağını görmezden geliyorlar. Bir diğer önemli konu, ilk kıblemiz Mescid-i Aksa'ya yönelik taciz ve saldırılardır. Burada çok tehlikeli bir tırmanışa şahit oluyoruz. Sadece 2016 yılında 14 binden fazla radikal İsrailli, silahlı güvenlik görevlileri eşliğinde, Mescid-i Aksa’ya girmiştir. Mescid-i Aksa ve Kubbet-us Sahra'nın içinde bulunduğu Harem-i Şerif, 144 dönüm alanıyla sadece Müslümanlara ait, bir bütündür ve ebediyete kadar da böyle kalacaktır. Kudüs’ün karakterini değiştirmeye yönelik bu tür provokasyonlara asla rıza göstermeyeceğiz” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail’in, Harem-i Şerif’in kutsiyetini ve bütünlüğünü tehdit eden taciz, kazı ve imar faaliyetlerine bir an evvel son vermesi gerektiğine dikkat çekerek, “Ben Sayın Olmert döneminde Sayın Bakanımız Nabi Beyle orada bir çalışma yaptırttım ve bu çalışma arkeolojikti. Bununla ilgili bir kitap da hazırlattım ve bu kitabı dünyanın değişik yerlerinde ilgili bütün birimlere gönderdik, yine göndermeye devam edeceğim” ifadelerini kullandı. (İLKHA)  









Bu haberler de ilginizi çekebilir