Cehalet bir hastalık, şifası ise sormaktır
Burada söz konusu edilenler, kalp, ruh ve bedenin hastalığı ve şifası hakkında geçerlidir.
Örneğin Rasûlullah (sav) cehaleti bir hastalık saymış, onun devasının âlimlere sormak olduğunu belirtmiştir.
Nitekim Ebû Dâvûd "Sünen" inde Câbir b. Abdullah'tan şöyle rivayet etmiştir:
"Bir yolculuğa çıktık. Bizden birine bir taş isabet etti ve başını yardı. Adam sonra ihtilâm oldu.
Arkadaşlarına:
"Benim için teyemmüm ruhsatı bulabiliyor musunuz?" dedi.
Onlar:
"Suya güç yetirdiğinden senin için bir ruhsat göremiyoruz" dediler.
Adam gusletti ve hastalanıp öldü.
Peygamber'in (sav) yanına gelince bu hâdise ona anlatıldı. Rasûlullah (sav):
"Öldürdüler. Allah onları öldürsün! Bilmiyorlardıysa sorsalardı ya! Cehaletin ilacı sormaktır. Onun teyemmüm etmesi ve yarasının üzerine bez sarıp üzerine mesh etmesi, sonra bedeninin diğer kısmını yıkaması yeterliydi."
Peygamber (sav) burada cehaletin bir hastalık, şifasının ise sormak olduğunu haber vermiştir.