Mevlana Celaleddin Rumi diyor ki;
Mevlana Celaleddin Rumi diyor ki;
Görmek ve körlük de çeşit çeşittir. Vah yazık o göze ki zerreyi görür de güneşi görmez. Uzaktakini tanır da yakındakini bilmez. Önemsizin farkındadır, önemli olandan gafil. Mahluk da halıka göre zerreden bile kemdir. Yaratılmışı görüp yaratanından gafil olmak! İşte gerçek körlük budur.
Her şeyin değeri ödenen bedel kadardır. Kişinin gözünde atadan dededen kalan, yolda belde bulunan şeyin değeri olmaz. Zira bir şeyi ucuza alan ucuza verir. Cahil çocuk yolda bulduğu incinin kıymetini ne bilsin. Bu yüzden bir hazine değerindeki o inciyi gider de bir somun ekmeğe değişir. İncinin kıymetini denizin dibine dalan dalgıca, ya da inci satıcısına sor sen.
Kimi koşar görünür ama yerinde durmadadır. Kimisiyse dururken de koşmadadır. Gemideki adam yerinde durmada ama gemi onu maksuduna uçurmada. Gemiyi rüzgar götürür, sen de gönül yelkenlisini aşkın rüzgarlarıyla doldur ve durduğun yerde mahbuba doğru koş.
Koyunun kasaba rakip olması ne mümkün. Kasap, korkmak bir yana koyunun çokluğuna sevinir. Önemli olan yetki ve yetenektir, sayı değil. Yıldız sayısız da olsa güneşin karşısında duramaz. Hak ve Hak erlerinin karşısında da başkalarının gücü koyunun kasap karşısındaki gücü kadardır.
İlim, geçerliliği ve gücü bakımından Hazreti Süleyman`ın mührüne benzer. Süleymanı Süleyman eden ve ülkesini çekip çeviren o mühürdür. Dünyada da her iş bilgiyle döner. O halde bu âlem bir bedense sen ilmi o bedenin canı say.
Akıllı her şeyi bulacağı yerde arar. Binlerce kutular da açsan, inciyi sadef kutusundan başka yerde bulmana imkan yok. O halde ilim ve bilgi incisini de sen o bilgiye sadef olmuş gerçek bilginlerden öğren. Sadefin kapağını kaldırmadıkça boş mu dolu mu olduğunu bilemezsin. Bilgi incisine hamile olan bilginlerin ağzı da sadef gibi mühürlüdür. Sen o mührü kaldır ki inci açığa çıksın.