Papa katliam için özür diledi
Fransız ihtilalinin çocuğu olan ırkçılık, 20. yüzyılın sonunda Afrika kıtasında tarihin gördüğü en büyük vahşetlerden birinin yaşanmasına neden oldu. 1 milyona yakın Tutsi ve kiliselere sığınan binlerce kişi katledilirken Vatikan derin bir uykudaydı. Ardan geçen bunca yıldan sonra Vatikan, katliamdaki vurdumduymaz tavrından dolayı ilk kez özür diledi.
Mustafa Karakaş - Haber/Analiz
Papa Francis, beyaz adamın taşıdığı ırkçılık dolayısıyla 20. yüzyılın sonlarındaki en büyük katliamlarından biri olan Ruanda katliamı için özür diledi. Papa, Ruanda Başkanı Paul Kagame ile görüşmesinin ardından yaptığı açıklamada, Vatikan'ın, bazı Katolik rahip ve rahibelerin, nefret ve vahşete göz yumduğunu ve dini görevlerine ihanet ettiklerini söyledi.
Ruanda Katolik Piskoposluğu`ndan yapılan açıklamada, "Papa, Tutsiler'e karşı yapılan soykırım için kendisinin, Kutsal Makam`ın (Papalık) ve Kilise'nin derin üzüntülerini ve bunun kurbanları ile bu trajik olayların sonuçlarına katlanmaya devam edenlerle dayanışmasını ifade etti" denildi.
Bu özrün, 'belleklerin temizlenmesi' ve 'barış dolu bir geleceğin teşvik edilmesine' katkıda bulunmasını dileyen Papa, bu konudaki hataların kabul edilmesinin eksikliğinin, Kilise`nin imajına zarar verdiğini de ekledi.
KATLİAMDA ‘BEYAZ PARMAK`
Dünya Savaşı'na kadar Almanların sömürüsünde olan savaştan sonra Belçika`nın sömürgeleştirdiği Afrika ülkesi Ruanda`da Belçika, kontrolü sağlamak için milliyetçilik mikrobunu yaydı. Ruanda toplumunun yüzde 9`una karşılık gelen ve ince yapıları ile göze çarpan Tutsilerin toplumun yüzde 90`ını oluşturan Hutulardan daha üstün olduğu fikrini yaymaya başladı. Devlet kademelerine Tutsiler getirildi. Belçika hükümetinin Tutsi ve Hutuların ortak olan dil-gelenek-kültür geçmişlerini yok sayan bu yapay ırkçı tutumu Hutular ile Tutsiler arasında fitneye neden oldu. Beyaz adamın teorisine göre Tutsiler yüksek ırk olan ari ırkı ile aşağı ırk olan zenciler arasında bir geçiş ırkı oldukları için Hutulardan daha üstün ama beyazlardan daha aşağı idiler. Bu teorinin etkisi ile Hutular beyaz adamın Afrikadaki uzantısı saydıkları Tutsilere karşı korkunç bir öfke duymaya başladı. 2. Dünya savaşından sonra kurulan Ruanda devleti de Hutuların yönetiminde kurulunca bu öfke ayrımcılığa ve yer yer öldürmelere dönüştü.
Asıl büyük kıyım ise 6 Nisan 1994'te Ruanda Devlet Başkanı ve Hutu milliyetçisi Juvenal Habyarimana'yı taşıyan uçağın düşürülmesi ile başladı. Ayaklanan Hutu milliyetçileri 1994 yılının Temmuzuna kadar geçen 100 gün içinde tam 1 milyona yakın Tutsi ve ılımlı Hutu`yu katletti.
RUANDA KATLİAMINDA KİLİSENİN ROLÜ
Kurbanların pek çoğu rahipler, rahibeler ve din adamlarının ellerinde hayatlarını kaybederken, katliamdan kurtulanlar ve Ruanda hükümeti, pek çok insanın sığındıkları kiliselerde öldürüldüğünü söylüyor.
Katolik Kilisesi, yıllarca hükümet ve kurtulanların iddialarını yalanlamış ve katliama katılan kilise çalışanlarının münferit hareket ettiğini iddia etmişti. Papanın bu açıklaması ve özrü ile Vatikan ilk kez suçunu itiraf etmiş oluyor.
KATLİAMDA BATININ TAVRI
ABD sözde katliamın durdurulması için 270 asker gönderdi. Gönderilen askerlerin göstermelik olduğu zaten gönderilen asker sayısından anlaşılıyor.
Katliamın asıl müsebbibi olan Batılı ülkelerin yaşanan bu vahşet karşısındaki duygusunu en iyi açıklayan söz dönemin Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterrand`a ait: "O ülkelerde bir soykırım yaşanması o kadar da önemli bir şey değil" (Le Figaro, 12 Ocak 1998)