Sırtını Abd`ye Dayamak Ve Kürtlerle Savaşmak!
Mustafa Karakaş/ANALİZ
1096`da başlayan Haçlı seferleri Türklerin, Kürtlerin ve Arapların tarihi direnişleri ile her seferinde püskürtüldü. Selçuklulardan Eyyubilere, Osmanlılardan Suriye`deki küçük emirlik ve beyliklere kadar kimler haçlılarla savaşmadı ki!
Son yüzyılda, İslam dünyasının inancı kenara atan ve milliyetçilikle harmanlanmış siyaset tarzı, Haçlıların bir kez daha iştahını kabarttı. Irak ve Suriye`de BAAS; Türkiye`de Kemalizm, Kürtleri yok saydı, aşağıladı, katliamlardan geçirdi.
Bu yok saymalara, asimilasyonlara İslam dünyasının tepki göstermemiş olmasını lider merkezli oluşlarına; liderlerin de İslam`dan nasipsiz olmalarına yormak gerekir. Milliyetçilik üzerine kurulu olan devletler (Türkiye-Irak-Suriye) Kürt kardeşlerini inkâr edince sol/sosyalist/seküler örgüt ve güçler sanki bu faşist uygulamaların kaynağı İslam`mış gibi bir manipülasyon ile Kürdistan topraklarında propaganda yürüttü. Oysa bu 3 ülkede de sahih bir İslam inancının yeşermesi için mücadele edenler de ciddi kıyımlardan geçtiği halde varlıkları ve çektikleri acılar görmezden gelindi.
Son yıllarda bölge ülkelerinin geçmişteki yanlış ve baskıcı politikaları PYD çatısı altında örgütlenen Kürtleri bir başka yanlışa itiyor: ABD ile omuz omuza vermek.
Emperyalist ABD`nin tarihini PYD`nin yöneticileri de çok iyi bilirler. Buna rağmen bu işbirliğinin sebebi nedir? Kürtlere ne gibi bir katkı sunacaktır?
Bir örgütün hem “APO, 1999`da ABD ve israil öncülüğünde uluslararası bir komplo ile Türkiye teslim edildi” deyip hem de ABD ile ortak hareket etmesi Kürt halkına ne gibi kazanımlar sağlayacak.
Hem Apo`yu Kürtlerin lideri sayacaksınız (zinhar bu iddianıza biz katılmıyoruz) hem de Kürtlerin lideri dediğiniz Apo`yu teslim eden bir devlet ile işbirliğinde bulunmayı Kürtlere fayda diye pazarlayacaksınız? Büyük bir çelişkidir bu!
Peki, durum nedir? ABD, Irak ve Suriye topraklarında kendi yükünü taşıyacak bir örgüt bulamamıştır ve ihaleyi PYD`ye vermiştir. Zira Suriye`de savaşan tüm örgütler ideolojik bir alt yapıya sahiptir. Bu ideolojik alt yapı ABD ile işbirliğine yeterli izni vermiyor(elbette aralarında kendi ideolojilerine aykırı davranan grupçuklar vardır). ABD`nin PYD`yi seçmesi onun seküler (laik) bir örgüt olmasında aramak lazım. Çünkü ABD bölgenin, özellikle de Kürtlerin (ki Kürtlerin dinlerine sadakatleri bilinir) dinden uzaklaştırılması hedeflenmektedir.
MÜNBİÇ BİR ARAP ŞEHRİDİR
ABD`nin, Rusya`nın, İran`ın, DEAŞ`ın dolaylı veya direkt Suriye`de ne işi var diye sorgulamanın yanında PYD yapılanmasının da Münbiç`te ne işin var diye sorarız? Kürtlerin, Rakka`ya düzenlenecek operasyonda ‘sen neden varsın` diye sorması gerekmez mi? Hem Münbiç hem de Rakka Arap şehirleridir, orayı DAEŞ`in ya da Esed`in ya da başka bir gücün yönetmesi PYD`yi niye ilgilendirsin ki. DAEŞ`in Kürt toprağı olan Kobani`ye saldırısı nasıl ki bir işgal hareketi idiyse bir Arap şehri olan Münbiç`in PYD`nin yönetiminde olması işgal değil midir?
ABD`nin PYD`ye bölgede bir devlet kurdurtmak istediği bir realite… Fakat velev ki kurulursa dahi bu devlet Kürt devleti olmaktan oldukça uzaktır. Zira on binlerce Barzani yanlısı Rojava`dan sürülmüştür. Rojava`daki Kürtlere PYD`li olmak dışında bir seçenek bırakılmamıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki tek parti uygulamaları neredeyse bire bir kopyalanmış, halkın iradesine ket vurulmuştur. Türkiye, Irak ve Suriye devletlerinin Kürdün iradesine ket vurduğu yılları taklit etmekten başka bir şey değildir.
Ortadoğu düzleminde ABD ile dost/müttefik olan kim kazandı ki PYD bu kavgadan kazançlı çıksın. Saddam kazandı mı? 60 yıldır ABD`nin müttefiki olan Türkiye bu ittifak dolayısı ile bir şey kazandı mı? Asla! PYD de kazanmayacaktır.
Türkiye`nin PYD`ye baskısı sonrasında Rusya`nın ve ABD`nin devreye girmesi ile Münbic`e bağlı birkaç köy Esed rejimine bırakıldı. Muhtemelen önümüzdeki günlerde Münbic`in tamamı rejime terk edilecek. İş bu noktada can alıcı bir soru sormak gerekir. Bölge ülkelerinin baskısından dolayı Münbic`in köylerini terk eden PYD neden Kürdistan Yönetimine bağlı olan Şengal`den çıkmamaktadır? Her sıkıştığında dile getirdiği Kürtler arasında savaş anlamına gelen “Brakuji`ye neden yol açmaktadır?” Nitekim hafta içinde Peşmerge`ye saldırması ve hala Şengal bölgesinde yığınak yapması Kürtlere ne gibi bir fayda sağlayacaktır? Yine toprağa Kürt kanı, evlere Kürtçe feryatlar düşmeyecek midir?
SAVAŞIN KAZANANI YİNE KÜRTLER OLMAYACAK
Peki, bu savaşın kızışması ile ne olacak? Yüzlerce yıldır Rojava`da ve Suriye`nin Arap bölgesinde yan yana, iç içe yaşayan Kürtler ile Araplar arasında maalesef husumet başlayacaktır. Keza Türkmenler ile sorunlar yaşanacaktır. Türkiye`de PYD için sokaklara dökülecek yüz binlerin, milyonların olmadığını bilmeleri gerekir ve siyaset üretirken ABD`nin kalıcı olmadığı, bu topraklardan gideceği hesabı asla unutulmamalıdır.
Denilebilir ki sadece ABD ile değil; Rusya ile de Esed ile de İran ile de ittifaklar kuruyor. Bundan dolayı sorun yaşamaz.
Evet kısa vadede birden fazla denklem olduğu için PYD Osmanlı`nın 150 yıl kullanageldiği “denge!” siyasetini başarılı bir şekilde sürdürdüğünü düşünebilir fakat bölgesel kaos bu şekilde sürmeyecektir. PYD`den son yapılan “arkamızda Amerika var” açıklaması tarihsel realiteye uymamaktadır. Zira ne ABD ne Rusya bu topraklara kök salamaz, Suriye`de kalıcı olarak duramaz. ABD`nin çekilmesinden sonra PYD`nin yanlış stratejik tercihlerinden dolayı Kürtler ABD`yle işbirliğinde bulunmuş bir halk etiketi ile bölge halklarının düşmanlığını çekebilir.
Bölgede tüm ülkelerin ABD ve Rusya ile işbirliğine girdikleri bir vakıa iken neden PYD bunu yapmasın sorusu mantıklı gibi görünse de hem çevresel faktörler hem de ABD ve Rusya ile işbirliğine girenlerin halklar değil; siyasi yöneticiler olması bölge ülkelerinin işini kolaylaştırırken, PYD için aynı durum dezavantaja dönüşüyor. Zira PYD`nin neredeyse her açıklamasında kendi örgütsel duruşunu “Kürtler şöyle istiyor, Kürtler böyle istiyor” şeklinde kamuoyu ile paylaşması bölge halklarının zihninde sanki ABD ile işbirliğini Kürtler istiyor gibi yanlış bir algıya neden olmaktadır. Bu durum da Kürt karşıtlığının beslenmesine neden olmaktadır.
Hülasa Esed`in ülke birliğini sağlamasından sonra PYD elindeki bölgeleri rejime terk etmek zorunda kalacağına göre Münbiç`te de Rakka`da da(Kürtlerin yaşadığı topraklar değildir) lejyoner olmanın gereği yoktur. Bölge halklarının hissiyatı dikkate alınmalı ve çoğunluğu Arap olan şehirlerin DAEŞ`ten alınması operasyonlarında PYD rol almamalıdır.