"28 Şubat sürecinde öğretmenler de ikna odalarına alındı"
28 Şubat post-modern darbesi sonrası görevine son verilen öğretmen, hukukun lağvedildiği o dönemde yaşadığı haksızlıkları anlattı.
28 Şubat 1997 yılında gerçekleştirilen ve "post-modern darbe" olarak adlandırılan karanlık sürecin üzerinden tam 20 yıl geçti. İslami şiarlara karşı savaşın ayyuka çıktığı dönemde sırf başörtülü olduğu için birçok memur ve öğretmenin görevine son verilirken, binlerce başörtülü öğrencinin üniversite öğrenimine de son verildi.
Zulüm sadece başörtü takan bayan memur ve öğrencilere değil, mağdurların eş ve çocuklarına da yaşatıldı. Eşi başörtülü olduğu için birçok kamu görevlisi, asker ve polis de mesleklerinden ihraç edildi, işten çıkarıldı.
Darbenin 20`inci yılında başörtülü olduğu gerekçesi ile görevinden uzaklaştırılan öğretmen Remziye Şakir, yaşadığı mağduriyeti İLKHA`ya anlattı.
13 yıllık zaman diliminden sonra göreve döndüğünü ifade eden Remziye Şakir, 28 Şubat darbesinde hedefin toplumu İslam`dan uzaklaştırmak ve Müslümanları özellikle kamu kurumlarından soyutlamak olduğunu belirtti.
Üniversite öğrencileri gibi öğretmenlerin de başörtülerini çıkarmaları için ikna odalarında baskıya uğradığını dile getiren Remziye Şakir, o dönemde İslami duruşundan dolayı birçok kişinin toplumdan dışlanarak mağdur edildiğine vurgu yaptı.
Cunta zihniyetinin baskısını göreve başladığından itibaren gördüğünü ifade eden Remziye Şakir, o dönemde toplumun birçok kesiminde mağduriyetler yaşandığını söyledi.
Şakir, “Tabi biz de kendi çapımızda bazı sıkıntı ve sorunlar yaşadık. Ben öğretmenlik görevime Mardin`in Mazıdağı ilçesinde başladım. Mazıdağı Kaymakamının tayininin çıkması dolayısıyla kaymakamlık görevine bir yüzbaşı bakıyordu. Ben ilk sıkıntımı bu yüzbaşının tutumundan dolayı yaşadım. Kaymakamlık görevine vekâleten bakan bu yüzbaşı başörtümden dolayı görevime başlatmadı. Bir süre sonra yeni kaymakamın gelmesi ile beraber görevime başladım. Görevime başladıktan sonra idare ve öğretmenlerden büyük bir tepkiyle karşılaştım.” dedi.
Sürekli soruşturma, uyarı ve kınama cezası aldığını söyleyen Şakir, bu baskılardan dolayı tayinini Mazıdağı`ndan, Diyarbakır`ın Bismil ilçesine aldığını belirterek, Bismil`de de büyük sıkıntılarla karşılaştığını söyledi.
“Başörtüsü yasağından dolayı 13 yıl öğretmenlik yapamadım”
Bismil`de görev yaptığı dönemde İlçe Milli Eğitim Müdürünün kendisini çağırıp başörtüsünü çıkarması gerektiğini sözlerine ekleyen Şakir, o dönemi anlatmaya şu ifadelerle devam etti:
“Kendi okulumun müdürü ve başka okul müdürleri de benimle sürekli bu konu hakkında konuşuyordu. Hani ‘ikna odaları` diyoruz ya, genç kardeşlerimizin üniversitede yaşadıklarını ben de meslek hayatımda yaşadım. Başka okullardan müdürler beni çağırıp ‘Hoca hanım bu böyle olmaz, bizim meydanı onlara bırakmamamız gerekir, başımızı açarsak daha çok kesime hitap ederiz.` gibisinden konuşuyorlardı. Ben de bu yapılanlara karşı başörtümü çıkarmam durumunda sürekli kendi açımdan bir bunalım yaşayacağımı düşündüm. Değerlerimden taviz vermem durumumda kendime karşı bir güvenimin kalmayacağını düşündüm. Bu şekilde yapılan baskılardan kurtulmak için bir köye tayin istedim. Tabi onun da bazı sıkıntıları vardı, ulaşım ve köyde yaşama gibi. 2 yıl boyunca gittiğim köyde görev yaptım. Dönem bitince de tekrar kendi okuluma geliyordum. Dönem başında tekrar o okula tayin istiyordum. O köy uzak ve yıllardır müfettişin gelmediği bir köydü. O köyü araştırarak sürekli tayinimi oraya istedim. Görevimin ikinci yılımda müfettişler okula geldi. O zaman tutanak tutarak bana ‘Siz başınız açın, biz arkamızı döneceğiz. Yeter ki siz başınızı açın, biz o şekilde tutanak tutarız.` diyorlardı, ama ben başörtümü çıkarmadım. Müfettişler tutanak tuttuktan birkaç ay sonra görevden alındığıma dair bir belge geldi. Bu şekilde öğretmenliğime son verildi ve 13 yıl boyunca boşta kaldım.” ifadelerini kullanarak haksız uygulamalara dikkat çekti.
“Sorunlar yaşandı ama toplum bunu pek fazla göremedi”
28 Şubat post-modern darbesinin çok farklı bir darbe olduğunun altının çizen Şakir, “Bu gerçek anlamda bir darbe gibi görünmüyordu, ama toplumda büyük bir kesim bu mağduriyetleri yaşadı. Bizim açımızdan sorunlar yaşandı ama toplum bunu pek fazla göremedi. Çünkü bu kanlı bir darbe değildi. Başkaları çok daha büyük mağduriyetler yaşandı. O dönem sıkıntıların en büyük sebeplerinden biri de toplumda bir destek yoktu ve bu mağduriyeti yaşayanların bir birlikteliği yoktu. Aileden destek olan ya da olmayanların sürekli ikna çabaları da başka bir sorundu. Yaşanılanların bu gün gündemde tutulması ile mağduriyetler halk tarafından görülecektir.” dedi.
13 yıllık sürecin ardından görevine geri döndüğünü söyleyen Remziye Şakir, “Elhamdülillah bazı mağduriyetlerimiz giderildi, ama tam anlamıyla henüz giderilmiş değil. 13 yıllık bir kaybım vardı, bu geçmişteki sürenin telafisi yapılmadı. Üniversitelerde mezun olamayanlar bir daha göreve başlamadı. Çok zor bir dönemdi kimileri için, bizim için de öyle oldu. ‘Bin yıl sürecek` dediler aslında, 10-15 yıllık bir süreç ile son buldu.” ifadelerini kullandı.
Başörtü anayasal güvence altına alınmalı
Başörtüsünün anayasal güvence altına alınması gerektiğine vurgu yapan Şakir, “Şu an itibariyle yönetimde olanlar belki biraz bu konuda hassastır. Ama istenildiği gibi bir çalışma yapılamadı. Tabi yine de belli bir seviyeye getirdiler. Fakat onların yönetimden gitmesi halinde eskisine oranla daha büyük sorunlar, sıkıntılar yaşanacaktır. Bunun anayasal güvence altına alınmasıyla, bundan sonraki dönemlerde bu tür sıkıntıların yaşanmayacağına inanıyorum. Bu konuda çalışmalarını bekliyorum. Tabi topluma düşen görevler de vardır. Toplum da üzerine düşen görevleri yaparsa medya, sivil toplum kuruluşları olsun sürekli halkı bilinçlendirse, böyle bir kamuoyu oluşturma bu konuda bir adım atılabilir. Bunun için toplum bütün kesimine görev düşüyor.” diye belirtti.
“Mağduriyetlerin giderilmesi gerekiyor”
28 Şubat sürecinin mağduriyetlerinin tam anlamıyla giderilmediğini belirten Şakir, son olarak şöyle konuştu: “Belli bir noktada mağduriyetler giderildi diyebiliriz, ama bütün bir kesim için değil. Henüz 13 yıllık bir kaybım giderilmiş değil. Bunun dışında öğrenci olup da okullarını bitiremeyenler sonradan devam edemedi. Mesela kız kardeşim de okuyamadı bu tür engellerden dolayı. Kimi üniversiteyi bitirdi, KPSS engelliyle karşılaştı. Aradan yıllar geçmiş, bilgiler unutulmuş, taze bilgiler ile sınava giren insanlarla, unutulmuş bilgilerle yaşı ilerlemiş insanların aynı başarıyı elde etmesi zordur. Bu açıdan da mağduriyetleri giderilmeyenler oldu. Bunun dışında farklı ülkelere gidip okuyan ama yine burada engellerle karşılaşan, her ne kadar okusa da belli bir yere gelse de yine kayıplar olmuştur. Bunların tamamıyla giderilmesi ve bu aşamada ne kadar haklar iade edilse de gerçekten o acıların telafisi yoktur. Bütün bu mağduriyeti yaşayanların mağduriyetlerinin giderilmesi gerekiyor.” ifadelerini kullandı. (M. Hüseyin Temel, Emrah Deniz – İLKHA)