28 Şubat darbesiyle emekleri ellerinden alındı
28 Şubat sürecinde başörtüsü nedeniyle mağdur edilenler yaşadıklarını unutamazken, o süreçte yapılan tüm baskılara rağmen inançlarından asla taviz vermediklerini söylediler.
Türkiye tarihine ‘post modern darbe` olarak geçen 28 Şubat sürecinde, başörtüsü nedeniyle mağdur edilen Gülten Aktaş, Neriman Tok Çokgezer, Fisun Sevinç, Nursel Alkaç ve Esra Şahin Çakıçı yaşadıkları zorlukları İLKHA`ya anlattı. Mağdurlar, o dönem kendilerine yaşatılan tüm baskı ve zorlamalara rağmen başörtülerinden ve inançlarından asla taviz vermediklerini ifade ettiler.
28 Şubat sürecinde kimya mühendisi olan ve o süreçte bir imam-hatip lisesinde de 15 yıl eğitimcilik yapan Gülten Aktaş, başörtülü olduğu için görevinden uzaklaştırma maksadıyla zorla kendisini emekliye ayırdıklarını söyledi.
O dönem, eşinin hayatta olmadığını ve çocuklarına bakmak zorunda olduğunu aktaran Aktaş, emekliye ayrıldıktan sonra boşta kaldığını ve sıkıntılı süreçler yaşadığını söyledi.
Aktaş, "Benim gibi birçok öğretmen ve öğrenci büyük mağduriyetler yaşadı. Birçok kişi, yıllar sonra mesleklerine dönebildiler. Belki telafi edildi lakin bizim gibi arkadaşların onlarca yıl kayıpları oldu. Biz yıllarımızı kaybettik. İnsanî kayıpları telafi etmek mümkün değil ama resmi olarak birçok kişinin mağduriyeti giderildi. Unutmamak lazım ki hak ihlallerini yapanlar, hakları iade etmiyor. Hakları yiyenler başka bir kesim, hakları iade edenler başka bir kesim." dedi.
"28 Şubat bir okuldu"
28 Şubat sürecinde yaşanan tüm baskı ve zorlamalara rağmen toplumun İslamî olarak daha da bilinçlendiğine vurgu yapan Aktaş, "28 Şubat bir okuldu bence. 15 Temmuz sürecinde darbenin engellenmesinde bu okuldan mezun olmanın büyük bir etkisi var." diye belirtti.
"Bizi sürekli takip ediyorlardı"
Başörtülü olduğu için o dönem baskılara daha fazla dayanamayarak istifa etmek zorunda kaldığını söyleyen Neriman Tok Çokgezer, yaşadıklarını şöyle anlattı:
"28 Şubat sürecinde ben öğretmenliğe yeni başlamıştım. İlk atamam Bayburt`ta bir köy okuluydu. O dönemde bize hiç hissettirilmeden yapılmaya çalışılan ama aslında biraz da gözdağı vermek amacıyla bazı şeyler yapılıyordu. Biz okula arabayla çıktığımız zaman bizi gözetleyen kişiler vardı. Arkamızdan, tim şeklinde bizi takip ediyorlardı. Biz teneffüse çıktığımız zaman onlar da araçtan çıkar, bize görünürlerdi. Bazen okul müdürünün yanına girme bahanesiyle okula gelir, bizim sınıfta nasıl eğitim verdiğimizi kontrol ederlerdi. Aynı şekilde eve geliş-gidişlerimiz de kontrol edilirdi. Bizi takip edenler o ilin polisi, askeri değildi, başka illerden takip için getiriyorlarmış."
5 yıl sonra mesleğine geri döndüğünü ve şu an bir okulda müdür olduğunu belirten Çokgezer, 28 Şubat döneminin unutulmaması gerektiğini vurguladı.
"Başörtülü fotoğrafım nedeniyle sürgün edildik"
Eşiyle aynı okulda görev yaptıkları 28 Şubat sürecinde, müfettişlerin alışılmışın dışında sürekli teftişe geldiklerini aktaran Fisun Sevinç, bundaki amaçlarının da kendisinin sınıfa başörtülü girip girmediğini öğrenmek olduğunu belirtti.
Sevinç, "Eşimi de başka bir nedenden dolayı şikâyet ettiler. O müdürlük yapıyordu. Benim başörtülü fotoğrafımı sicile yapıştırınca suçlu bulundu. Bizi başka bir köye sürgün ettiler. Orada da rahat vermediler. Defalarca derslere alınmadım." ifadelerini kullandı.
"Kızıma bir ayakkabı dahi alamıyordum"
Baskılar nedeniyle meslekten uzaklaştırıldığını ifade eden Sevinç, o dönem yaşadıkları zorluklara gözyaşları içerisinde şöyle anlatmaya devam etti: "2000 yılında meslekten atıldım. 2007 yılında ise mesleğe geri döndüm. O dönemde gelirimize göre ev almıştık. Meslekten ayrı kalınca evin taksitleri bir tarafa kızıma bir ayakkabı dahi almakta zorlanıyorduk. Bazen pazara dahi gidemiyorduk. Meslekten atılmak için kötü bir şey yapmamıştık. Şu an mesleğe dönemeyen, cezaevinde olanlar için de biran önce adaletin yerini bulmasını istiyorum. Mesela benim 7 yıllık bir kaybım oldu bunun telafisi nasıl olacak?"
Üniversite okuduğu yıllarda bazı hocaların başörtüsü konusunda sorun çıkarmadığını ancak bazılarının da büyük zorluk çıkardığını anlatan Nursel Alkaç da birçok arkadaşının lavabolarda başörtülerini çıkartarak derslere girmek zorunda kaldıklarını aktardı.
"Erbakan gelsin seni kurtarsın"
Üniversiteyi bitirdikten sonra Kayseri`ye öğretmen olarak atandığını söyleyen Alkaç, "İlk günkü heyecanım tarifsizdi. O gün ilk defa okula gittiğimde müdürün odasına tanışmak için gitmiştim. Müdür bana, 'Merhaba, hoş geldin' gibi sözler bile söylemeden, ‘Erbakan gelsin seni kurtarsın!" dedi. Devamında hakarete varan sözler de söyledi. Zaten dayanamayıp ağlamıştım. Biliyorduk sorunların olacağını ama böylesi bir muameleyi düşünmemiştim. Zaten mesleğe başlamamın üzerinden bir ay geçmeden mesleğim son buldu." ifadelerini kullandı.
"İnancımız gereği bu mücadeleyi verdik"
Alkaç konuşmasını şöyle sürdürdü: "15-16 yıllık bir mağduriyetten sonra şu an 2 yıldır öğretmenlik yapıyorum. O dönemde bunun karşılığını Allah`a havale ederek, inancımız gereği bu mücadeleyi verdik. Başörtüsünü inancımız gereği takmıştık. İdeolojik bir şey olmuş olsaydı belki vazgeçerdik fakat bu inancımız gereğiydi. Bir suç işlenmeden meslekten uzaklaştırılmıştık."
"Gençlik hayallerimizin üzerine kocaman bir setin indiği bir dönemdi"
28 Şubat döneminde imam-hatip lisesi okuduğunu hatırlatan Esra Şahin Çakıçı ise, "28 Şubat sürecinde kendi okulumdan mezun olamayanlardan birisiyim. Bursa Yeşil İmam Hatip Lisesi'nde okuyordum. Son sınıfın ikinci döneminde Sivas İmam-Hatip Lisesi'ne okumaya devam ettim ve oradan mezun oldum. 28 Şubat döneminde bizim gençlik hayallerimizin üzerine kocaman bir setin indiği bir dönemdi. Yine biz o hayallerimizi bir şekilde yeniden yeşillendirmeyi başarabildik." şeklinde konuştu. (Mustafa Bikeç- İLKHA)