Yarım Kalan Sure
Zâtü'r-Rika gazvesinin olduğu sıralardı. Gece olmuştu. Efendimiz (asm) konaklama emri vermiş:
“Bu gece bizi kim bekleyecek?” buyurmuştu.
Muhacir ve Ensar'dan iki kişi cevap verdiler:
“Biz ya Rasulallah, biz bekleriz.”
İki kişi kendi aralarında sırayla nöbet tutacaklardı. İlk önce ensardan olan nöbetini tutacak, vakti gelene kadar da muhacir uyuyacaktı. Muhacir bir yere kıvrılıp yatınca, ensardan olan sahabe namaza durdu. Bu esnada savaş esnasında karısı ölen bir müşrik intikam almak için oraya gelmişti.
Namaz kılan sahabeyi görünce nöbetçi olduğunu anladı. Sadağından bir ok çıkarıp nöbetçiye fırlattı. Ok, namaz kılan sahabeye saplandı. Sahabe namazını bozmadı, devam etti. İkinci bir ok daha geldi. Namaz yine bozulmadı. Üçüncü ok ise sahabeyi güçten düşürmüştü. Döndü ve uyumakta olan diğer nöbetçiye seslendi.
Nöbetçi uyanır uyanmaz dostunun vurulmuş olduğunu gördü. Yerinden fırladı. Etrafa bakındı. Okları fırlatan müşrik, diğer nöbetçinin uyandığını görünce korktu ve kaçtı. Muhacirlerden olan sahabe, etrafta kimse olmadığını görünce yaralı dostuna döndü ve:
“Neden ilk ok atıldığında uyandırmadın beni.” dedi.
Kanlar içerisinde kalan sahabe:
“Okuduğum surenin ortalarındaydım. Sureyi yarıda kesmek istemedim. Eğer nöbete bir zarar gelmeyecek olsaydı, cansız düşene kadar okumaya devam ederdim.” dedi.