Diyanet Elmalılı`ya sansür uygulamış
Elmalılı Hamdi Yazır`ın tefsiri üzerine bir çalışma yapan akademisyen Necmi Atik, Diyanet İşleri`nin Elmalılı`nın rızasını almadan ve yazdığı önsözü de tamamen çıkararak söz konusu eseri bastığını tespit etti. Atik, o dönemki Diyanet`in bir yıl sonra ise önsözü sansürleyerek ve eklemeler yaparak tefsirle birlikte yeniden bastığını söyleyerek, Sansürlü tefsir orijinal sanılıp yıllarca basılmıştır dedi.
Elmalılı Hamdi Yazır'ın “Hak Dini Kur'an Dili/Yeni Mealli Türkçe Tefsir” için yazdığı mukaddimeye (önsöz) dönemin Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından sansür uygulandığı ortaya çıktı. 1935 yılında tefsirin ilk baskısından tamamen çıkarılan önsöz bir yıl sonra yapılan baskıya ise siyasi nedenlerle sakıncalı bulunan paragrafları atılarak eklendi. Diyanet İşleri'nin 1936 yılındaki sansürlü ve eklemeler yapılan baskısı kaynak alınarak farklı yayınevleri tarafından da defalarca basıldı. Elmalılı Hamdi Yazır'ın Diyanet'e baskısı için gönderdiği tefsirin Osmanlıca orijinal nüsha bugüne kadar ortaya çıkmazken, 1936 yılındaki baskının Osmanlıca orijinal nüshadan gelişigüzel Latinize edilmiş olduğu tespit edildi. Oysa yapılan anlaşmada Diyanet İşleri Başkanlığı mukaddime istemiş ve bu istek “Baş tarafa mühim bir mukaddime ile hakikat-ı Kur'ân'ın ve Kur'ân'a muteallık bazı mesâil-i mühimmenin izâhı” maddesiyle sözleşmeye eklenmişti. Yine yapılan araştırmada Elmalılı'nın rızası alınmadan tefsirin basıldığı ortaya çıktı.
SANSÜRLÜ HALİ DEFALARCA BASILDI
Elmalılı Hamdi Yazır konusunda doktora tezi hazırlayan akademisyen Necmi Atik, Elmalılı'nın arşivinden hem tefsirin hem de önsözün orijinal metnine ulaştı. Elmalılı Hamdi Yazır'ın farklı yayınevlerinden basılan tefsirleriyle Elmalılı'nın arşivinden çıkan kendi el yazısı tefsiri ve önsözü karşılaştıran Atik, “Söz konusu tefsir, Türkiye'de neredeyse herkesin başucu kitabı. Baskısı defalarca yapılan ve yapılmakta olan Elmalılı'nın tefsirine kaynaklık eden nüsha orijinal nüshalar değil de, Latinize edilerek 1936'daki Diyanet'in çıkardığı sansürlü baskıdır. Yaptığımız araştırmada şimdilik Fatiha tefsirine bakabildik, Fatiha suresinde bir sansür ve eklemeler tespit edemedik ancak önsözden cümleler hatta paragraflar atılmış” dedi.
ÜÇ ORİJİNAL NÜSHA VAR
Atik, Elmalılı'nın tefsirinin farklı yayınevlerinden çıkan baskılarını örnek alarak inceledi. Atik, 2015'te Aziz Mahmut Hüdayi Vakfı bünyesinde hizmet veren İlmi Araştırmalar Merkezi (İLAM) tarafından Osmanlıca aslından ilk kez basılan tefsir dışında diğer tefsirlerin önsözlerinin sansürlü ve eklemeli olduğunu gördü. Bunun sebebinin, kim veya kimler tarafından Latince harflere aktırıldığı bile tespit edilemeyen ve 1936 yılında Diyanet İşleri baskısının orijinal kaynak olarak ele alınmasından kaynaklandığını söyleyen Atik, Elmalılı Hamdi Yazır'ın “Türkçe İbadet” makâlesi hariç, sansürsüz tefsirinin 2015 yılında Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'in desteğiyle orijinal İLAM nüshasının ilk kez Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Osmanlıca aslıyla basıldığını belirtti.
TÜRKÇE İBADET ENDİŞESİ
Atik, Elmalılı Hamdi Yazır'ın tefsir ve meal yazma süreciyle ilgili ise şu bilgileri verdi: “1925 yılında Kuran'ı Kerim'in tercüme ve tefsirine karar verildi ve bu iş için Akif Mısır'da Elmalılı da İstanbul'da çalışmalara başladı. Akif 1931-32 yıllarında Türkçe ibadet mevzusu hükümet tarafından gündeme getirilince hazırladığı Kur'an mealini 'düzelteceğim' bahanesiyle Diyanet'ten geri aldı, ve anlaşmasını feshetti. Bunun üzerine meali hazırlama görevi de Elmalılı'ya verildi. Elmalılı hazırladığı mealin Türkçe ibadet için kullanılacağı endişesiyle bunun önüne geçmek için duruma açıklık getiren bir önsöz kaleme aldı.”
RIZASI ALINMADAN BASILMIŞ
Diyanet İşleri'nin Elmalılı'nın rızasını almadan yazdığı önsözü tamamen çıkararak 1935'te bastığını dile getiren Atik, “Elmalılı, tefsirinin önsözüne 'sadece öğrenmek içindir, asla ibâdet dili yapılamaz' notunu yazar. Bu not tefsirden çıkarılır. Önsözünün çeşitli yerlerinde de Türkçe Kur'ân olamayacağını, Türkçe ibadetin doğru olmadığını açıklayan ifadeler kullanır. Elmalılı'nın bu ifâdelerinin tefsirde yer aldığı sürece tefsirin basılamayacağı Diyanet İşleri'ne, Meârif Vekâleti tarafından bildirilir. Hükümetin, Türkçe ibadet politikasına ters düşen her şey Latinize edilirken önsözden çıkartılır, çıkartılanlar arasında Elmalılı'nın 'Kur'ân'ın tercümesi ve tercüme ile namazın caiz olup olmayacağı' makâlesi de vardır. Bu makâle Elmalılı'nın terekesinde yaptığımız araştırmalar sırasında ortaya çıkarılmıştır. Makâlesinde Elmalılı, Türkçe Kur'ân'ın ve Türkçe ibâdetin olamayacağını bütün delilleriyle ortaya sermektedir” diye konuştu.
Türkçe ibadet caiz diye makale yazdırılır
Yine yapılan araştırmada Elmalılı'nın makâlesi tefsirin önsözünden çıkartılarak, hükümet tarafından Şerafettin Yaltkaya ve İsmail Hakkı İzmirli'ye Türkçe ibâdetin caiz olduğunu içeren “Kur'ân'ın Türkçe tercümesiyle namazda okunması” başlığı altında bir makâle hazırlatıldığını ve bunun tefsirin önsözüne konulmak istendiğini dile getiren Atik, “ Dönemin Diyanet İşleri buna rıza göstermez ve Mearif Vekâleti'nin kendi işlerine karışmamasını ister. Diyanet İşleri, Elmalılı ile hükümet arasında şıkışıp kalmış bir görüntü içerisinde güya orta yolu bulmaya çalışır ve Elmalılı'nın rızası dışında, hükümetin isteklerini yerine getirerek tefsiri basar” diyerek tefsirin ilk kez hangi şartlarda basıldığını anlattı.
Türkçe ibadet olmaz diye şerh düşer
Akademisyen Necmi Atik Cumhuriyetin ilanından 10 yıl sonra Türkçe ibadet konusunda yaşananlara dikkat çekerek Elmalılı'nın neden böyle bir önsöz yazdığını şöyle anlattı: “Hükümet, 'Türkçe İbadet' veya 'Millî Din' projesi çerçevesinde, İstanbul Göztepe Camii'nde, Dârulfunûn İlâhiyât Fakültesi'nde ve benzeri yerlerde Türkçe ibâdet girişimleriyle kamuoyu yoklamaya başlar. 1931-32 yıllarında, Türkçe ibadet bizzat Mustafa Kemal'in kontrol ve denetiminde yapılmaya başlanır. Kur'ân, camilerde cemaate Türkçe olarak okutulur. Yerebatan Camii'nde, Sultanahmet Camii'nde, Ayasofya Camii'nde ve Süleymaniye gibi büyük camilerde Kur'ân Türkçe okutulur, hutbeler tamamen Türkçe verilir, namaz Türkçe kıldırılır. Ezan, kâmet ve salât ü selam Türkçeleştirilir. Hükümetin bütün bu girişimlerine Elmalılı karşıdır ve Türkçe ibadetin asla olamayacağını her fırsatta dile getirir. Hatta tefsirin önsözüne Türkçe ibadet olamayacağını anlatan ilmî bir makâle de yazar. Harf inkılabı ile Latinize edilen tefsirden, baskı öncesi hükümet tarafından sakıncalı görülen her şey çıkarılır. Hatta ilk baskıda (1935) önsöz tamamen devre dışı bırakılır.”
Türkçe ibadet caiz diye makale yazdırılır
Yine yapılan araştırmada Elmalılı'nın makâlesi tefsirin önsözünden çıkartılarak, hükümet tarafından Şerafettin Yaltkaya ve İsmail Hakkı İzmirli'ye Türkçe ibâdetin caiz olduğunu içeren “Kur'ân'ın Türkçe tercümesiyle namazda okunması” başlığı altında bir makâle hazırlatıldığını ve bunun tefsirin önsözüne konulmak istendiğini dile getiren Atik, “ Dönemin Diyanet İşleri buna rıza göstermez ve Mearif Vekâleti'nin kendi işlerine karışmamasını ister. Diyanet İşleri, Elmalılı ile hükümet arasında şıkışıp kalmış bir görüntü içerisinde güya orta yolu bulmaya çalışır ve Elmalılı'nın rızası dışında, hükümetin isteklerini yerine getirerek tefsiri basar” diyerek tefsirin ilk kez hangi şartlarda basıldığını anlattı.
Elmalılı'ya Topbaşlar destek verir
Necmi Atik, Elmalılı Hamdi Yazır'ın kendi el yazısı tefsir müsveddeleri ile Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından basılan İİlmi Araştırmalar Merkezi (İLAM) baskının birebir aynı olduğunu dile getirerek dünden bugüne vakıftaki orijinal nüshanın nasıl saklandığıyla ilgili şu bilgileri verdi: “Ahmet Hamdi Topbaş oğlu Hulusi Topbaş için, Elmalılı'nın kızına talip olurlar ve böylece akrabalık bağları kurulur. Varlıklı bir aile olan Topbaşlar, Elmalılı'nın tefsirinin basımında da yardımcı olurlar. Elmalılı'da, kardeşi Muhammed Bedreddin Yazır'ın temize çektiği üç nüshadan biri olan orijinal nüshayı Ahmed Hamdi Bey'e hediye eder. Ahmed Hamdi Bey'in oğlu Musa Topbaş Efendi de babasından kendisine intikal eden Elmalılı'nın bu orijinal nüshasını Hüdâyi Vakfı'nın çalışma birimi olan İlmi Araştırmalar Merkezi İLAM'a vakfeder.”
Elmalılı Hamdi Yazır`ın tefsiri üzerine çalışma yapan akademisyen Necmi Atik, Diyanet İşleri`nin Yazır`ın tefsirinin önsözünü sansürleyerek bastığını tespit etti. Atik, Yazır`ın önsözde özellikle vurguladığı Türkçe Kur`ân`ın ve Türkçe ibâdetin olamayacağı ifadelerinin Diyanet İşleri`nin 1936 yılında baskısını yaptığı tefsirin önsözünden çıkarıldığını dile getirdi.
yenişafak