• DOLAR 34.305
  • EURO 37.545
  • ALTIN 2928.218
  • ...
Van Halkının Derdi Bitmek Bilmiyor
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
VAN - Van`da yaşanan şiddetli depremlerden sonra büyük mağduriyet yaşayan depremzedelerin sıkıntılarını dinleyen İLKHA muhabirleri mağdur vatandaşların nabzını tutmaya devam ediyor.
 
İşte İLKHA muhabirlerinin yorumuyla Vanlıların gündemi:

Depremin üzerinden 112 gün geçti. Resmi ağızlardan her gün düzenli olarak yapılan açıklamalardan edindiğimiz bilgi üzerine "Oh.. ne iyi. Şu depreminde yaraları böylesine sarıldı. İnsanlar bu ağır sıkıntıdan kurtuldu" diye izlerdik de vicdanen bir nebze de olsa rahatlardık.
 
Ancak tüm bu açıklamaların aksine gördüğümüz bazı manzaralar sorunların o kadar da haledilmiş ve sorunların üstesinden gelinmiş izlenimini vermiyor. Bir, iki, üç … … daha kaça kadar sayıyım bilmem insanın hep bir den kuyruklarına basılmış ve boğazları sıkılmışçasına adeta avazının çıktığı kadar bağırıp feryat etmesi acaba rahatlığın batmasından mıdır? Diye düşünüyorum. Ama rahat ettikleri - edecekleri bir ortam da bulamıyorum.
 
Bizler basın kuruluşları olarak bu insanlarımızın seslerini yetkililere ulaştırarak yükümlülüğümüzü yerine getirelim. Zira bir hanımefendi, bize seslenerek "Eğer siz de buraya gelip bizi dinledikten sonra hiç yokmuşuz gibi davranıp bizi gündem bile yapmayan gazeteciler gibi yapıp bizi unutursanız hakkımızı size de helal etmiyoruz" dedi.
 
Biz de bu vesileyle meydanı vatandaşa bırakıyoruz. Onlar dertlerini anlatsın. Çözüm bulma makamında bulunalar da çözüm üretsin. Tabi çözüm üretme gibi bir niyetleri varsa…
 
Şevket Aladağ: "Biz ağır bir deprem süreci yaşadık. Fakat yaşadığımız bu ağır süreçten sonra şu ana kadar bize yeterli bir yardım gelmiş değil. Bizler de Türkiye`nin vatandaşıyız. Bu gün bize verilen bu sıkıntılar bize ikinci bir deprem yaşatıyor. Dün akşam çıkıp geldiler. Hiçbir gerekçe göstermeden bütün çadırlardan yangın söndürme tüplerini topladılar. Peki, soruyorum size? Allah göstermesin, dün akşam bir yangın çıkmış olsaydı, bir çadır tutuşsaydı bu halkın hali ne olacaktı? Birkaç çocuk yansaydı, bunun mesuliyeti kimde olacaktı? Bunu hiç mi düşünmüyorlar? Bize gelmiş, burayı terk edin diyorlar. Şimdi soruyorum. Ben çaresizim, perişanım. Gidecek bir yerim de yok. Ancak bize dedikleri tek laf şu; "defolun gidin." Bize niye bu zulmü reva görüyorlar? Bizim talebimiz şu. Biz onların yemeğine muhtaç değiliz. Yeter ki bu kirli ellerini üzerimizden çekip bizim üzerimizden kimse siyaset yapmasınlar. Televizyon ekranlarına çıkıp biz herkese konteynır verdik diyorlar. Soruyorum onlara. Hani nerde konteynırları. Kış bitmek üzere ama bir tek konteynır vermişler mi bize? Biz buradayız ve gelsin desinler ki biz size konteynır verdik. Bütün Vanlılar memleketi terk etmiş perişan duruma düşmüş, ortalıkta kalmışlar. Burada kalanlar ise bu şekilde itilip kakılıyor, perişan ediliyorlar. Bizler burada kalmak için direttikçe onlar da zor kullanıyorlar. Bizi elektrikleri kesmekle tehdit ediyorlar. Pazartesi gününe kadar bize mühlet tanımışlardı. Biz çıkmayınca da elektriği kesmekle tehdit ediyorlar. Soruyorum onlara bu elektrik parası sizin cebinizden mi çıkıyor. Dünyadan Van için milyarlarca dolar yardım geldi. Bu güne kadar bize ne faydası oldu. Verdikleri bir çadırdır o da elimizden alınmaya çalışılıyor."
 
Semra Abla: "Yangın tüplerini niçin topladılar bunu anlamıyorum. Ben kiracıydım. Ev sahibi benim eşyalarımı sokağa attı. Beni buradan da çıkarıp sokağa atarlarsa ben nerede kalacağım. Bu gün Van`da kiralar 300 milyonun üzerine çıkmış. Ben nereye gideceğim ne yapacağım bana bunu söylesinler."
 
Heybet Demir: "Ben kiracıydım ama ev sahibim beni evden çıkardı. 8 nüfusuz ve benim eşimde hasta. Çalışanım yok. Bu güne kadar çadırlarda kalıyorduk. Bu imkanımızı da elimizden alıyorlar. Bize diyorlar ki çadırlarınızı alın götürün başka yerde kurun. Ben nereye kuruyum. Benim arsam mı var? Evim mi var? Bunlar niye böyle yapıyorlar bize?"
 
Mehmet İnce: "Oğlum 2 aydır hastanedeydi ve midesinden ameliyat oldu. Şimdi çadırda yatalak olarak yatıyor. Benim bir yaşlı eşim var. Bir de oğlum ile ailesi hep beraber burada bir çadırda kalıyoruz. Bu güne kadar hiçbir kurum gelip de bize bakmadı, halimizi sormadı, bize yardım eli uzatmadı. Bu gün çıkıp buraya gelmiş bize çıkın gidin diyorlar. Nereye gideceğiz?
Ubeydullah Yayan: "Benim çadırım 20 Aralık`da yandı. Ben her şeyi bir tarafa bıraktım sırf çadırım yanmasın diye canımı tehlikeye attım. Benim eşimin ellerinin neredeyse tamamı yandı. 50 gün boyunca biz sürekli olarak hastaneye gittik geldik. Daha yeni kendimizi toparladık ki bu gün çıkıp gelmişler kapıma. Buradan çıkın diyorlar. Ben açıkça söylüyorum. Bu güne kadar bize bir iğne ucu kadar bir yardımları olmuş mu bunların? Defalarca beyaz masaya, kriz masasına müracaat ettik. Ancak bir tek çadır olsun vermediler. Bizim onların ekmeğine ihtiyacımız yok. Bizim en büyük sıkıntımız barınma sıkıntısıdır. Onu da bize çok görüyorlar. Her akşam yangın çıkacak korkusuyla yatıyoruz. Biz nereye gideceğiz? Bir yerimiz yurdumuz yok."

Mahinur İmrak: "Eşim kalp hastası, ben de şeker hastasıyım. Evimize az hasarlı demişler ancak girmeye korkuyoruz. Eşim hem yaşlı hem hasta. Bu durumda o eve girmemizi nasıl isterler? Bir de evimizde 1 yaşında küçük bebek vardır. Biz onları nasıl çıkaralım. Bu gün çıkıp gelmiş bana alın çadırlarınızı gidin diyorlar. Bu güne kadar bize yardım gelmedi dersek nankörlük olur. Ancak onlar da çok iyi biliyorlar ki bu durumda eve giremeyiz. Ya bize konteynır versinler yada bıraksınlar kendi halimizde bu çadırlarımızda kalalım."
 
Ahmet Karamercan: "Buradan gitmek istemiyoruz. Bize dedikleri şey mantıklı değildir. Ben bu karda çamurda çadırımı toplayıp götürüp de nereye kurayım. Başbakan kendisi açıkladı. Kışın sonuna kadar burada depremzedelere bakılacak ve ihtiyaçları karşılanacaktı. Hani nerde verilen sözler? Dün gelmiş çadırlardan bütün yangın tüplerini toplayıp götürmüşler. Bunu hangi vicdanlarıyla yapıyorlar. Bir yangın çıksa ve bu insanlar canlarından olsaydı bunlar Allaha nasıl hesap vereceklerdi. Bu günde polisler çıkıp gelmiş bize buradan çıkın diyorlar. Eğer çıkmazsanız elektrikleri keseceğiz diyorlar. Hani nerede başbakanın emri? Bu güne kadar bize doğru dürüst yardım yapılmadı. Ama biz yine de olsun dedik. Kendi başımızın çaresine baktık. Bunu bile bize çok görüyorlar. Buraya bu çadırları kurmak için dünya kadar masraf yaptılar. Bir ay için miydi tüm bu masraflar? Bize bu kadar zulmetmesinler yazıktır bize."
 
Abdullah Patır: "Bu çadır kentte kalıyorum 440 hane burada çadırda kalıyor. 370 aile burada kalmak için imza vermiş ve mağduriyetlerini dile getirmişlerdir. Dairelerin kirası 700 tl ye çıkmış. Bu gün bu çadır kentte öyle insanlar var dır ki cebinde 1 tl para yok. Bu insanların, çadır kentlerin dışında kalma imkanları yok. Ama sayın valimiz emir göndermiş her kes çadırını alsın evinin önüne kursun. Bu insanların evleri yok ki çadırlarını önüne kursun. Dün başbakanın yaptığı valiler toplantısında sayın vali çadır kentlerin hepsi kaldırıldı dediği için midir tüm bu çabalar? Herkes konteynırlara yerleştirildi sözünün esaretimidir bizi çadırlarımızdan eden.

Her kesi konteynıra yerleştirdik diyor yetkililer. Hayır, efendim doğru değil bu. Gidin bakın konteynırlara. Yerleştirilenler, ya memurdur, ya polistir, ya öğretmendir. Halk ise burada. Siz de görüyorsunuz, perişan bir durumda sıkıntı çekiyor. Biz buradan sürgün edilir gibi çıkarılmayı kabul etmiyoruz. Ve buradan çıkmıyoruz. Hep beraber biz toplanıp sayın valimize gideceğiz. Bizi burada bırakmaları yetmez. Aynı zamanda bize de bakmak zorundadır devlet. Ben burada hakkımı dile getirdiğim zaman polis bana sen çok konuşuyorsun seni tutuklarım diyor ve beni saldırmakla itham ediyor. Hayır efendim. Ben saldırmıyorum. Burada bana yaşama hakkı çok görülmüş. Bende haklı olarak hakkımı savunacağım. Bu da bizim en doğal hakkımızdır."
 
Bahattin Polatlı: "Biz bu sıkıntıya düştüğümüzden bu yana bir gün olsun devlet yetkililerinden biri gelip de bizi sordu mu? Halimizi hatırımızı sordu mu? Gelip bu soğuğu bizimle beraber yaşadı mı? Biz burada 8 tane milletvekili çıkardık. Soruyorum onlara biz tatil edesiniz, hava atasınız diye mi size bu oyları verdik? Bunca yardımlar her taraftan akıyor. Gelen yardımlarla belki 10 tane Van yapılırdı. Ama nerede bu yardımlar demek ve akibetini sormak hakkımız değil mi? Karayolları deposunda çalışıyordum. Memurlar geldi. Depoyu adeta talan ettiler. Sonra tutup depoyu ateşe verdiler. Depo yandı dediler. Allah tan korksunlar. Bizim gözümüzün önünde yapıyorlar bunu."
 
Gurbet Ak: "Bu millet perişan oldu ama kimse gelip de bize halimizi sormuyor. Biz gidip tuvaletten getirdiğimiz suyu içmek zorunda kalıyoruz. Burası resmen bir afet yaşadı. Ancak başbakanın bize verdiği değer ortada. Gelip benim çadırıma bir bakın ne halde olduğumuzu görürsünüz. Tüm bu sıkıntılarımızı devletin görmesi gerekmez mi? Sonra bu imkânsızlıklardan dolayı mazot sattığında, sigara sattığında da kaçakçı diye tepemize indiriyorlar. Allah için siz söyleyin. Bir fabrika var da biz gidip çalışmadık mı? Bize bir ekmek kapısı açıldı da biz el atmadık mı? Bu durumda bile çocuklarımız okusunlar iyi insanlar olsunlar diye gayret gösteriyoruz. Ama buna bile imkân vermiyorlar. Hasarlı okullara çocuklarımızı götürüp sokuyorlar. Akşama kadar yüreğimiz ağzımızda bekliyoruz. Acaba deprem olur mu korkusuyla bekliyoruz. Geçen gün bir deprem oldu. Çadır kentte ki bütün analar ayakkabısız, çorapsız bir şekilde okulun önüne doldu. Ne hakları var bize bu korkuyu yaşatıyorlar. Başbakan bir şekilde konuşuyor, vali başka bir şekilde konuşuyor. Ancak biz şunu gördük ki. Vallahi Van sahipsizdir."
 
Ayfer Kervan : "18 yaşında saralı bir çocuğum vardır. Bana gidip evinizde oturun diyorlar. Allahtan korksunlar. Ben 7 çocuğumla gidip nasıl hasarlı evde otururum. Eğer bir şey yapmayacaklarsa o halde Van`ı afet bölgesi ilan etsinler, bizde kendi başımızın çaresine bakalım. Yoksa madem ki biz iş başındayız diyorlar. O halde insafa gelsinler. Bu rezalete bir el atsınlar. Bir çaresine baksınlar. Ben yetkililere sesleniyorum. Valiyi de alsınlar buraya gelsinler. İçinde yaşadığımız bu rezaleti görsünler. 3 gündür evimde soba yanmamış. Çocuklarıma gidip çöpten ayakkabı topluyorum. 14 yaşında kalp hastası çocuğum var ve benim de bu sıkıntılar karşısında psikolojim bozuldu. Kocamın da hasta iş göremez raporu vardır. Benim şu anda aylık 100 tl dahi gelirim yok. Çıkıp gelmiş karşıma dikilmişler bana çıkıp git buradan diyorlar. Be hey Allah`tan korkmazlar. Ben şimdi bu durumumla çıkıp da nereye gideyim. Çocuklarımız vatanımızı korusun diye askere göndeririz. Ölü olarak da geldiğinde vatan sağ olsun deriz. Soruyorum o yetkililere. Vatan sağ olsun tamam. Peki ya vatandaş? Onların canı cehenneme mi diyorsunuz."
 
Sevda Demir: "Hamileyim, sağlığıma dikkat etmem lazım. Ancak gördüğünüz gibi bu gün dışarıda kalmakla karşı karşıya kalmışız. Ev bulamıyoruz. Konteynır verilmiyor. Çadırda da kalmamıza müsaade edilmiyor. 8 nüfusuz, çalışanımız yok. Hani ev olsa eve de gireceğiz ama ev de yok. Hiç olmazsa bir konteynır verseler de biz bu kış başımızın çaresine baksaydık. Allah için soruyorum sayın valiye. Çok mu şey istiyoruz"
 
Naime Koloş:" Biz şimdi çadırdayız. Allah yetkililerden razı olsun. Bu güne kadar ellerinden ne geldi ise yaptı kabul edelim! Ancak başımıza tüm gelenler bir tarafa bırakalım. Ancak şu halimize bir bakın. Evimiz yok. Burada olan insanları birçoğu kiracıydı. Yeri yok. Yurdu yok. İşi yok. Geliri yok. Günün ekmeğine muhtaç olmuşlar. Tüm bu sıkıntılı durumda beyefendiler çıkıp gelmiş, bizi başımızı soktuğumuz bu çadırlardan da çıkarıyorlar. Ben bize gelen yardımları size anlatayım. Evet, yardım geldi. Tuttular iki tane kadın buraya getirdiler. Saz çalıp raks ettiler gençleri yoldan çıkardılar. Bumu dur onların yardım dedikleri? Çamaşır yıkamak için iki tane makine getirmiş buraya bırakmışlar bize dokundurtmuyorlar. Bumudur yardımları? Yapılan yardımlarla topluyorlar milleti oraya buraya gezdirmeye götürüyorlar. Böylemi yardım edecekler bu insanlara? Bizim insanlarımızın tamamı işsiz. Bir ekmek alamıyoruz. Evlerimiz yıkılmış, buna bir çözüm bulamamışlar, bize nasıl bir ev verecekler bu belli değil. Biz bunu devletten istiyoruz. İstemeye de hakkımız var. İki gün önce seçim olduğunda buraya gelip gidenler bu gün nerede? Bizim bunu sorma hakkımız yok mu? Benim 7 gündür kömürüm yok. Bunun hesabını ben kimden soracağım?"
 
Nurdan Kulaç: "Okullarda çatlak var. Biz korkuyoruz okullara girmeye. Ama bize az hasarlıdır bir şey olmaz diyorlar. Aklımızı derse veremiyoruz. Her an yıkılacak korkusuyla okula gidiyoruz."
 
Filiz Şimşek: "Bizi çadırlarımızdan çıkarmasınlar. Biz çadırlarda kalmak istiyoruz. Evimiz yok. Eşim işsiz güçsüz. Evinize gidin diyorlar. Ancak bizim evimiz hasarlı. Aç kaldık. Mecburen kendimize bakmak zorundayız. Tüm bu sıkıntıların içerisinde birde kalkıp da buradan da çıkarıyorlar. Soruyorum onlara. Biz nereye gidelim. Eşlerimiz akşama kadar boyunları bükük bizim yanımızda oturuyorlar. Tek istediğimiz bize kuru ekmeğimizi versinler bir de ki bize bir konteynır versinler de bu kışı geçirelim. O zaman bizde başımızın çaresine bakarız."
 
Fikret Özkan / Murat Dalgın - İLKHA

http://www.ilkehaberajansi.com.tr/images/photo/33266.jpg

http://www.ilkehaberajansi.com.tr/images/photo/33265.jpg

http://www.ilkehaberajansi.com.tr/images/photo/33264.jpg

http://www.ilkehaberajansi.com.tr/images/photo/33267.jpg

http://www.ilkehaberajansi.com.tr/images/photo/33268.jpg

http://www.ilkehaberajansi.com.tr/images/photo/33269.jpg

 

 

 

 

 

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir