Sanem ile Samed arasındaki fark
Doğruhaber
İhtiyar adamın bir putu vardı. Bir odaya çekilmiş, kapıyı üzerine kapamış, kimse ile görüşmüyordu. Bütün vaktini hep onun hizmetine harcıyordu.
Birkaç sene sonra o adamın bir ihityacı hasıl oldu.
Biçare adam, hemen puta koştu. İyilik ümit ederek maksuresinin toprağı üzerinde, putun önünde geldi:
“Hey put! Âciz kaldım, canım boğazıma geldi. Bana merhamet et, bana imdat elini uzat!” dedi. Huzurunda birçok dilekte bulundu. Fakat işi yoluna girmedi. İstediği olmadı. Bekledi, değişen bir şey yoktu.
Bunun üzerine adam çok kızdı, puta hakaret etmeye başladı:
“Bu kadar senedir senin hizmetinde bulundum. Bir ihtiyacım var, yerine gelmiyor. Yapmıyacaksan eğer beni bırak, Allah'tan dileyeceğim” dedi.
Adam daha putun karşısında, yüzü toprakta iken, pâk ve münezzeh olan Cenâb-ı Allah onun muradını hasıl etti.
Hakikatleri aramak, taramak ile meşgul bir zât (Allah'ın bir velî kulu) adamın bu işine hayret etti. Tefekkür etti. O, kendi aklınca şöyle diyordu: “Bir sersem, bir âdi, bâtıla tapan, başı henüz puthanede olan bu adamın Allahü Teala muradını verdi. Bu nasıl iş ya Rabb? Nedir bu işin hikmeti?
İşte o iyi kalpli zat bu işin sırrını düşünmekle meşgul iken, gönlüne şöyle bir şey geldi:
“O aklı eksik ihtiyar, putun önünde çok yalvardı. Fakat sözü makbule geçmedi, istediği olmadı. Sonra “Allah” dedi, eğer o dua dergah-ı İlahi`de kabul edilmeseydi, sanem ile Samed arasında ne fark kalırdı?”
Ey dost! Gönlünü Samed'e bağla ki; Eğer bu kapıya baş koyarsan, eli boş dönmek muhaldir. / Sadi Şirazi