• DOLAR 34.597
  • EURO 36.574
  • ALTIN 2930.651
  • ...
SON DAKİKA
Projelerini de al  Ortadoğu`dan defol!
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Mehmet Özcan / Analiz

ABD'nin 45. Başkanı seçilen Cumhuriyetçi Donald Trump, yemin töreninin ardından 8 yıldır Beyaz Saray'da oturan Demokrat Barack Obama'dan görevi devraldı. Trump`ın, başkanlık yarışında akılda kalan uç söylemleri birçok soru işaretini içinde barındırırken, diğer yandan CIA ya da Obama yönetiminin giderayak karşıt politikalar ve Trump`ı istenmeyen adam ilan etme çabaları, Trump`ın başkan koltuğuna oturmasıyla akim kaldı.

İLK ZİYARET CIA`YE; 'DAHA ÇOK ARKANIZDA OLACAĞIM'

Trump, daha görevinin ilk gününde CIA'in Virginia`daki genel merkezini ziyaret etti. 400 CIA çalışanının katıldığı toplantıda Trump, "Ben yüzde 100 sizinleyim. İstihbarat toplumu ve CIA`ye yönelik Donald Trump`tan daha güçlü hisleri olan kimse yok. Arkanızdayım. Daha çok arkanızda olacağım.” diyerek medyanın kendisi ile ABD istihbarat teşkilatları arasında bir kin varmış algısını oluşturduğunu belirtti.

DENGESİZ BİR BAŞKAN MI, AYKIRI BİR LİDER Mİ?

Trump, Başkan seçilmesi halinde ülkeye Müslümanların girişini yasaklayacağını, ülkede bulunan bir kısım göçmenleri de sınır dışı edeceğini belirtmişti. Trump, bunları daha yapmadı ama daha görevinin ilk haftasında toplam 15 karara imza attı.  Suriye, Irak, İran, Libya, Somali, Sudan ve Yemen gibi Ortadoğu ve Afrika kıtası 7 ülke vatandaşlarının vizelerini askıya kalan kararnameyi imzalayan Trump, mültecilere kısıtlama, Meksika sınırına duvar, Obamacare'in kaldırılması ve Trans-Pasifik ortaklığından çekilme gibi çok kritik ve tartışmalı vaatlerini yerine getireceğini gösterdi.

Ancak Trump`ın 7 Müslüman ülkenin vatandaşlarının ülkeye girişini yasaklayan başkanlık kararnamesini şimdilik, ABD Federal Mahkemesi geçici bir süreyle askıya aldı. Ayrıca havalimanlarında gözaltına alınan mültecilerin sınır dışı edilmemelerine karar verdi.

Göreve başlamadan Amerikan medyasında, askeri ve istihbarat alanında ülke politikalarına ters açıklamaları ve başkanlık sonrası attığı adımlarla Trump, dünyanın; haçlı/siyonist zihniyete sahip bir ABD Başkanıyla mı, aykırı bir liderle mi, yoksa dengesiz bir başkanla mı karşı karşıya olduğu düşüncesinin gerçeğe yansımasını, ilerleyen zamanda hep beraber izleyip öğreneceğiz.

KENDİNİ TÜM DÜNYANIN BAŞKANI ZANNEDİYOR

İlk mülakatını ABC televizyonuna veren Trump, "Suriye'de halk için mutlaka güvenli bölgeler kuracağım" dedi. Trump, gerekirse bölge ülkelerine de güvenli bölge kuracağını açıkladı. Trump`ın bu açıklaması Suriye savaşının ta başından bu yana savaşın kızışması için çabalayan Amerika`nın şimdi ateşkesin yürürlükte olmasını ve barışla nihayete ereceğinden kendi namına bir pay çıkarma olarak değerlendiriliyor. Daha da önemlisi güvenli bölge söylemiyle Amerika, PYD`ye verdiği desteği giderek meşrulaştırmanın hesabını yapıyor adımı olarak da okunabilir. Açıklama, diplomasi dilinde tercüme edilmesi halinde bu ifadeyle Trump, ABD başkanlığıyla birlikte dünyanın da başkanıymış edasında kendini bilmez, cüretkar bir söylemde bulunuyor. Okyanus ötesi bu düşman çıkışa, bölge tüm devlet başkanlarının karşı durması ve sert karşılık vermesi, kendi bağımsız ve egemen devletlerinin hakkını korumanın en birincil görevidir.

TRUMP`IN ASYA`YA YÖNELİM STRATEJİSİNE NE OLDU ACABA?

Çıkar ilişkilerinin çakıştığı CNN gibi ABD merkezli uluslararası medya kanalı muhabirine bir toplantıda, ‘siz yalancısınız` diye tepki gösterip soru sormasını engelleyen Trump`ın en önemli çıkışlarından biri de ABD`yi Ortadoğu`dan çekerek Asya`ya yöneleceğini belirten açıklaması olmuştu.

Asya`ya yönelme stratejisi, aslında 2001`de Afganistan`ın işgaliyle başlayan bir girişimdi. Başarılı olunması halinde Afganistan üzerinden Asya`ya yoğun çok amaçlı sömürgeci bir yönelim sağlanacaktı. Ancak hesaplar tutmadı. Afganistan sert ceviz çıktı. Araya bir de Arap Baharı girdi. Ancak bu plandan daha vazgeçilmemiş olmalı ki 45. Başkan Trump`la Amerika, bu stratejisini gerçekleştirmek için yoğun bir kanlı dönem yaşatacak gibi gözüküyor.

Afganistan ve Irak`ı işgalle büyük bir ekonomik krize giren ve bu yüzden dış politika stratejisini bile değiştiren Amerika, Obama döneminde özellikle ekonomik anlamda toparlanmaya ağırlık verdi. İşgal hareketli girişimlerini rafa kaldıran ABD yönetimi bunun yerine paramiliter grupları kullanma(PYD gibi), dünyanın değişik bölgelerinde bulunan üslerini istihbarat ağırlıklı çalıştırma ve İHA`larla nokta operasyonlar yaparak(Pakistan, Yemen, Suriye gibi) dünyaya ben hala güçlüyüm mesajını vermekten geri durmadı.

AVRUPA`YI KORUYAN NATO TÜRKİYE`NİN MARUZ KALDIĞI TEHDİDE KAYITSIZ

Trump`a göre Amerika, dünyanın birçok bölgesinde varlığını ortaya koymakla birlikte özellikle de Avrupa`nın güvenliğini sağlama noktasında büyük efor harcıyor. Dahası Trump, NATO`ya en yüksek meblağı veren ülke olduğunu iddia ederek bu korumacılığın bir bedelinin olması gerektiğini ve bu bedelin kendilerine ödenmesi gerektiği kanaatini ifade ediyor. Trump`ın, NATO çarkını Amerika`nın döndürdüğünü ve Avrupa`yı koruduğu söylemleri doğru olabilir ancak NATO`yu en çok kendi menfaatleri gereği kullananın da yine Amerika olduğunu hatırlatmakta yarar var. Sonra, NATO`nun Amerikan ağırlıklı yönetiminin, güçlü üye Türkiye`nin ve İslam ülkelerinin karşı karşıya kaldığı dış tehditlere kayıtsız kaldığı gerçeğinin de altını çizmek gerekiyor.

ABD ASYA`DA RAKİPSİZ KALMAK İÇİN ÇİN`İ HEDEF SEÇİYOR

ABD`nin ülkelerarası yaptığı anlaşmalardan ekonomik anlamda yeterince faydalanamamasına karşılık diğer ülkelerin kazançlı çıktığını da ifade eden Trump, örnek olarak yükselen Çin ekonomisini gösteriyordu. Rusya`ya Gürcistan ve Ukrayna üzerinden büyük ekonomik yaptırımlar uygulayan Amerika, Rusya`nın Suriye çıkarmasına görünür tepki göstermiyor olması büyük şeytanın, Rusya`ya güç yetiremediğinden değil, aslında sinsi oyununu devreye koyduğunun bir göstergesi olarak okunabilir. Mesele katil Rusya`yı aklama paklama değil elbette. Suriye ve Irak üzerinden ekilen fitne tohumları ile Müslümanın Müslümana karşı savaştırılmasıyla kaosa dönüşen bölgeye Rusya`nın da katılması, Amerika için işin düzelmesi ya da Rusya`ya devri değil, düşman kategorisinde bulunan ülkelerin daha da karmaşık hale gelmesi ve zayıflaması içindir. Ortadoğu`yu Çin bağlamında okumak gerekirse; ekonomik açıdan Çin`i hedef seçen Trump`ın Asya`ya yönelme devlet stratejisi de Ortadoğu`nun kaos halindeyken bakir durumda olan Asya bölgesinde rakip bırakmama (tüccar) hamlesi olarak değerlendirilebilir. 

“ÖNCE AMERİKA” POLİTİKASI İLE ABD İÇİNDEKİ KIRILGANLIĞIN ONARILMASI HEDEFLENİYOR

Trump`ın seçim sloganlarından biri de “önce Amerika” idi. Amerika`nın içeride baş gösteren sorunlardan çok dışarıya yoğunlaşmasının Amerika`yı ekonomik açıdan çok gerilettiğine dair açıklamalarda da bulunan Trump, ülke içine yöneleceğini, Amerika`yı kalkındıracağını belirten söylemleri sıklıkla kullanıyor. Bu da Amerikan devletinin Tump`la, Amerikan halkının, başa gelen her ABD başkanına her geçen gün büyüyen tepki ve zedelenen güveni tesis etmeye çalışılacağına dair bir iç kırılganlığın giderilmesi olarak yorumlanabilir. Çünkü Amerikan yönetimi, şimdiye kadar dünya üzerinde yeraltı ve üst zenginlikleri işgal amaçlı ve stratejik kilit konumları elde edebilmek için büyük katliamlar yaparken kendi halkını ve kıtasını ihmal ediyor. İhmalin bedeli de Amerika için eyaletler arası çatlakların oluşması ve büyük kaoslar beklemeyi çok abartılı görmemek gerekiyor.

AMERİKA`NIN ORTADOĞU`DAN ÇEKİLECEĞİ YOK

Kabinesine çoğunlukla asker kökenli, şahin kanat ve tüccar kişilikleri alan Trump`ın, CIA merkezinde yaptığı şu dikkat çeken açıklamada, 'Eğer Irak petrolünü biz alsaydık belki DEAŞ olmazdı. Belki yeni bir şansımız vardır' diye verdiği beyanat, Amerika`nın Ortadoğu`dan kolay kolay çekilmeyeceğinin tek başına açık bir göstergesi olarak okunabilir. Çiçeği burnunda tüccar ABD Başkanı Trump`ın ‘çekilip çekilmeyecekleri çelişkili dengesiz açıklamaları, Amerika`nın Obama döneminde izlediği durgun siyasetin aktif pozisyona geçeceğinin işaret fişeğini yakıyor.

Ancak Amerika`nın sahip olduğu imtiyazı dünyada barışın hakim olması için kullanması gerekirken 2001`de Afganistan ve 2003`te Irak`ı işgal ederek bugün bile acısı dinmeyen, yıkımı devam eden bu İslam ülkelerinde (Ortadoğu`da) yaşattığı uluslararası terörizm, artık son bulmalıdır.

Amerika`nın Ortadoğu diye tabir ettiği bizim İslam beldelerimiz Irak, Suriye, Mısır, Filistin, Afganistan yada Türkiye, dünyanın varlığından bu yana dinlerin ve medeniyetlerin yaşatıla geldikleri merkezi bir statüye sahip. Dahası bu merkez, dünyanın en verimli zengin minarelleri içinde barındıran topraklarına sahip olmakla birlikte yaşam koşulları bakımından da dünyanın diğer bölgelerinden çok daha iyi bir üstünlüğü bulunuyor.

Bölge devletleri başkanları ve etkili liderlerin, uluslararası arenalarda Amerikan kovboylarına; Ortadoğu diye tabir ettikleri İslam topraklarında bulunmaları ve işgal hareketlerini hiçbir şekilde kabul etmediklerini ve etmeyeceklerini yüksek sesle dile getirmelidirler. Çünkü başkanı değişse de Amerika`nın, İslam beldeleri üzerindeki kirli emellerinin değişmeyeceği kanaati, Müslüman halkların, Trump`a ‘Projelerini de al Ortadoğu`dan defol!` söyleminin hayata geçirilmesini gerekli kılıyor. Bu topraklardan defolup gitsinler, görün sonrasında bu coğrafya nasıl da hayat dolu olacak, fitne desise son bulacaktır.

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN: ORTADOĞU HALKLARINA SAYGISIZLIK OLUR

Trump`ın Ortadoğu`ya dair önce “çekilmeliyiz” açıklaması ve ardından “Belki yeni bir şansımız vardır” diyerek Ortadoğu`dan çekilmeme sinyali veren açıklamalarına Cumhurbaşkanı Erdoğan da Afrika ziyareti öncesi konuşarak rahatsızlığını dile getirmişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Trump`ın Ortadoğu`ya yönelik tavrına ilişkin rahatsız edici söylemleri işittiklerini belirtti. Parçalı bir Ortadoğu'yu asla düşünemediklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunun Ortadoğu halklarına saygısızlık olacağını belirterek Amerika`nın yeni başkanını, Ortadoğu`nun toprak bütünlüğüne saygıya davet etti.

TRUMP İÇİN BEKLENTİ İÇİNE GİRENLER BABASI MÜSLÜMAN OBAMA`YI HATIRLASIN

Hasılı, Trump`ın başkan olmadan önce ortaya koyduğu profille nasıl başkan olacağı çokça konuşulurken, bir önceki başkan Obama`nın da Amerikan başkanlık koltuğuna oturmadan babası Kenyalı bir Müslüman, adı Hüseyin olan siyahi bir adamın dünyaya büyük bir değişim olacağı beklentisinin oluşturulduğunu unutmayalım. Dahası Obama ilk ziyaretini Türkiye`ye, ilk mesaj niteliğindeki konuşmasını da Mısır`ın başkenti Kahire`de yaparak olumsuz sonuçları sonradan çıkan gereksiz büyük bir beklentiye sebebiyet vermişti.

Dolayısıyla yüksek beklenti içine girilen ABD`nin en aykırı profilli eski başkanı Obama`nın sekiz yılda ortaya koyduğu icraatları, tüm dünyaya, yeni başkan Trump için de iyimser bir beklenti içine girilmemesi gerektiğini öngörüyor.

Sadece her Amerikan başkanına tanınan sınırlı ölçüde bir inisiyatifin Trump tarafından sonuna kadar kullanıldığına tanık oluyoruz, o kadar. Bundan sonrası için, Amerika`nın düşman kategorisinde gördüğü ülkeler için hazırladığı ve sonucu felaket olacak olan kirli senaryoların gösterimini hep beraber izleyeceğiz.

 

 

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir