"Aileler karne notlarının geçici olduğunu unutmamalı"
Başarı ve başarısızlık durumunun sadece karneyle ölçülemeyeceğini belirten eğitimciler, ailelerin karne notlarının geçici olduğunu unutmamaları gerektiğini söylediler.
Öğrenciler, 2016-2017 eğitim ve öğretim yılının ilk dönemini yarın karne alarak sonlandıracaklar.
Aileleri karne psikolojisi konusunda uyaran Hasan Kalyoncu Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Uzmanı Özgür Osman Demir, karnesinde düşük not olan bir çocuğu cezalandırmanın yanlış olduğu kadar iyi not alan çocuğu ödüllendirmenin de o kadar yanlış olduğunu belirtti.
Demir, "Karne dönemi herkesin 'Dönem sonu gelsin de karneleri alalım' diyerek heyecanla beklediği süreçtir. Ama aileler, bu heyecanı bazen farklı şekilde çocuklarına yansıtabiliyorlar. Kötü örneklerde aşırı bir şekilde öfkelenip yanlış tepkiler verebiliyorlar. Burada şunu unutmamamız lazım. Karne, gelip sonrasında değiştiremeyeceğimiz bir yapıya sahip. Not geldi, bu artık değişmeyecek. Önce bunu kabullenmemiz gerekiyor. Ailelerin ilk etapta bu sakinliği koruması gerekiyor." dedi.
"Her çocuğun farklı olduğunu bilip bunu ona hissettirmemiz gerekiyor"
Karne notları düşük öğrencilere olumsuz tepki göstermenin uzun vadede kötü sonuçlara yol açabileceğini dile getiren Demir, şunları söyledi: "Çocuğun bundan sonraki geleceğini etkileyecek herhangi bir şey yapmamamız lazım. Eğer bu durumda çocuğa başarısızlık duygusunu tattırırsak ona 'Sen başarısızsın.' imajını verirsek kafasında sonrasında o karneyi değiştiremeyeceğimiz bir geleceğe dönüştürme imkânına sahip oluyoruz. Ailelerin bu aşamada ilk olarak asla heyecan yapmamaları ve sakin olmaları gerekiyor. En önemlisi de aileler çocuğunun notlarını herhangi biri ve kendileri ile karşılaştırmamaları gerekiyor. 'Benim Türkçem iyiydi. Seninki neden kötü?' diye bir yapı olmaz. Her çocuğun farklı olduğunu ve sizin çocuğunuzun da farklı olduğunu bilip bunu çocuğa hissettirmemiz gerekiyor."
Kötü karne alan öğrencilerin akranlarıyla kıyaslanmasının özgüveni yok ettiğini ve ailenin memnun edilemeyeceği düşüncesinin oluşmasına neden olduğunu vurgulayan Demir, "Çocuğun hangi gelişim döneminde olduğu da çok önemlidir. Eğer çocuğunuz lisede ise ve kötü notlar aldıysa lisedeki bir çocuğa uygun olarak tepki vermemiz gerekiyor. Ama eğer ilkokul ve ortaokulda ise ona uygun tepkiler vermemiz gerekiyor. Ya da çocuğunuza öyle bir kelime kullanırsınız ki ilkokul çağındaki bir çocuk herhangi bir şekilde bunu yadırgamaz. Lise öğrencisi içinse bu çok zor bir tecrübe ve deneyimdir. Sonrasında geri dönülemez bir yola doğru gider. Bu hususa dikkat etmemiz lazım. Eğer böyle bir yaklaşım sergilersek çocuklar hayatta problemlerin olabileceğini, önemli olanın bu problemleri nasıl çözmemiz gerektiğini sorgulayabilir." ifadelerini kullandı.
"Aileler karne notlarının geçici olduğunu unutmamalı"
Demir, ailelerin çocuklarına güvensizlikten ziyade güven duygusunu telkin etmesinin önemli olduğunu vurgulayarak, "Ailelerin çocuklarının karne ve notlarının geçici süreli olduğunu unutmaması gerekiyor. Ailelerin çocuklarına 'Sen yapamazsın, başarısızsın, bir şey beceremezsin.' gibi olumsuz ifadeler yerine 'Ben sana güveniyorum, sen istersen başarırsın.' şeklinde olumlu ifadeler kullanmasını tavsiye ediyorum. Karnede çocuğun Türkçe, matematik, geometri ve beden eğitimi notları var. Bu notlar hayatın sadece bir kısmını yansıtıyor. Önemli olan çocuğun merhameti. Karnede merhamet yazmıyor. Çocuk dürüst biri mi? Bu yazmıyor. Bizim çocuğumuz ile ilgili bu kısmını bilmemiz gerekiyor. Çocuğun bu özellikleri de var. 'Oğlum sen çok merhametlisin, kızım sen çok dürüstsün. Bu özelliklerini takdir ediyorum. Bunlar karnede yok ama senin böyle çok güzel özelliklerin de var.' diyerek bunları da teşvik etmemiz lazım. Çocuğun bütün yetenekleri karne değil. Bunu çocuğa bir şekilde göstermemiz gerekiyor. Karnede muhakkak ki kötü notları var. Ama bu çocuğun hiç mi iyi notları yok? İyi notlara da vurgu yapalım." şeklinde konuştu.
"Uzun nasihat ve cezalar çocuğu yıpratabilir"
Ailenin, karneyi değerlendirirken takınacağı tavrın öğrencinin daha sonraki okul başarısını etkileyeceğini belirten Demir, sözlerine şöyle devam etti: "Bu süreçte bizim ne söyleyeceğimizden çok çocuğun ne söyleyeceği önemlidir. Şunu çocuğa soralım. 'Bu karne sende hangi duygu ve düşünceleri hissettiriyor?' ya da 'Geçen dönem ile karşılaştırdığında hangi duygu ve düşünceler sende oluşuyor?' Önce çocuğu dinleyelim. Sonraki süreçte bizim söyleyeceklerimiz olur. Uzun nasihat ve verilen cezalar o an çok kolay görünebilir. Ama sonraki süreçlerde çocuğu yıpratabilecek hale gelebiliyor. Buna dikkat etmemiz gerekiyor."
Karnesinde düşük not alan bir çocuğu cezalandırmanın yanlış olduğu kadar iyi not alan bir çocuğun ödüllendirilmesinin de o kadar yanlış olduğuna dikkat çeken Demir, ödül mekanizmasının iyi işletilmesi uyarısında bulundu.
Demir, "Diyelim çocuk iyi not aldı. Bu noktada yapılan yanlışlardan biri de ödül mekanizmasının işletilmesidir. Burada çocuğa verdiğiniz fazla fazla ödüller çocukta 'Ben bunun için iyi not almalıyım.' düşüncesini oluşturabilir. Onun için ödülü bir amaç haline getirmeden sadece çocuğun çabası ve başarısını takdir etmeliyiz. Sonraki süreçlerde 'Çocuğum sen bu kadar güzel notlar getirmişsin. Senin bir amacın var. Öğrenmeyi seviyorsun. Ben senin bu çabanı gerçekten takdir ediyorum.' şeklinde olmalı. Ama pahalı telefon ve tabletler çocukta 'Evet, ben bunları yaparsam bunlar gelir.' şeklinde bir mekanizmaya dönüşebiliyor." dedi.
Aldıkları notlar ne olursa olsun çocuğa duyulan sevgiyi etkilememesi gerektiğine değinen Demir, "Diyelim çocuğumuz kötü not aldı. 'Çocuğum ben seni çok seviyorum. Sen benim için çok değerli ve kıymetlisin. Aldığın notlar kötü olabilir ama bunları değiştirebiliriz.' mesajını vermemiz lazım. Ya da tam tersini düşündüğümüzde eğer çocuğumuz iyi not almışsa 'Canım oğlum veya kızım gel sana bir sarılayım.' demek de 'Ben iyi not almazsam o zaman bana böyle sarılmayacaklar ve beni böyle sevmeyecekler.' algısına dönüşebiliyor. Onun için buna muhakkak dikkat etmemiz gerekiyor." ifadelerini kullandı.
Karnenin başarının ve başarısızlığın tek göstergesi olmadığını dile getiren Demir, başarısızlığın da çözümünün olduğuna dikkat çekti.
Ebeveynin, karneyi övünç veya utanç kaynağı olarak değil çocuğunun gelişimini takip etmek ve hangi alanlarda desteğe ihtiyacı olduğunu anlamak için kullanılabilecek bir araç olduğunu sözlerine ekleyen Demir, "Muhakkak karne aileler ve öğrenciler için çok önemli. Ama gösterdiğimiz şiddet ve farklı fevri tepkiler çocuklarda 'Ben başarısızım ve yapamıyorum. Bundan sonra hiçbir zaman yapamayacağım.' düşüncesine dönüşebilir. Orada ne kadar çok sert tepki verirsek çocukta geleceğe dönük o kadar kötü bir sonuç alacağız. Ailelerin bunu bilmesi gerekiyor. Diyelim ki çocuk kötü notlarla geldi. Onunla oturup bunun nedenlerini konuşmamız gerekiyor. Belki ailesel bir durumdan veya arkadaşlarından dolayı notları kötü. Bunu dönem içerisinde zaten takip etmemişsek karneden sonra bunu mutlaka yapmamız gerekiyor. Karnenin altında yatan sebepler farklıdır. Bizim altında yatan sebepleri çocukla birlikte güzel bir şekilde konuşup onları halledip karneyi düzeltme yoluna gitmemiz gerekiyor." şeklinde konuştu. (İbrahim Koçyiğit-İLKHA)