Beklenilen Nebi Geliyor
Peygamber Efendimiz (sav)`in nübuvvetinden önce fetret zamanı olarak tabir edilen bir dönemdi, Onun (sav) geleceğiyle ilgili Hanif dinine mensup insanların söz, şiir ve beyanatları vardır.
Üstad Bediüzzaman veciz bir şekilde maddeler halinde bunların bazılarından bahsetmiştir. İşte Üstadın dilinden bazı mucizeler:
Birincisi: Ezcümle, Yemen padişahlarından Tübba’ isminde bir melik, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın evsâfını eski kitaplarda görmüş, imân etmiş. Şöyle bir şiirini ilân etmiş:
Yani, “Ben Ahmed’in (a.s.m.) risaletini tasdik ediyorum. Ben Onun zamanına yetişseydim, Ona vezir ve ammizade olurdum. (Yani, Ali gibi olurdum.)”
İkincisi: Meşhur Kuss ibni Sâide ki, kavm-i Arabın en meşhur ve mühim hatibi ve muvahhid bir zât-ı rûşen-zamirdir. İşte şu zat da, bi’set-i Nebevîden evvel risalet-i Ahmediyeyi şu şiirle ilân ediyor:
“Gönderilenlerin ve peygamberlerin en hayırlısı olarak Ahmed’i (a.s.m.) bize gönderdi. Kafileler Onun için yollara düştükçe ve bu teşvik edildikçe Allah Ona rahmet eylesin.”
Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın ecdadından olan Kâ’b ibni Lüeyy, nübüvvet-i Ahmediyeyi (a.s.m.) ilham eseri olarak şöyle ilân etmiş: Yani, “Füc’eten, Muhammedü’n-Nebî gelecek, doğru haberleri verecek.”
Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın ecdadından olan Kâ’b ibni Lüeyy, nübüvvet-i Ahmediyeyi (a.s.m.) ilham eseri olarak şöyle ilân etmiş:
Üçüncüsü: Yemen padişahlarından Seyf ibni Zîyezen, kütüb-ü sabıkada Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın evsâfını görmüş, imân etmiş, müştak olmuştu. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın ceddi Abdülmuttalib Yemen’e kafile-i Kureyş ile gittiği zaman, Seyf ibni Zîyezen onları çağırmış, onlara demiş ki: “Hicaz’da bir çocuk dünyaya gelir. Onun iki omuzu arasında hâtem gibi bir nişan var. İşte o çocuk umum insanlara imam olacak.” Sonra, gizli Abdülmuttalib’i çağırmış. “O çocuğun ceddi de sensin” diye kerametkârâne, bi’setten evvel haber vermiş.
Dördüncüsü: Varaka bin Nevfel (Hatice-i Kübrânın ammizadelerinden), bidâyet-i vahiyde, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm telâş etmiş. Hatice-i Kübrâ, o hadiseyi meşhur Varaka bin Nevfel’e hikâye etmiş. Varaka demiş: “Onu bana gönder.” Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, Varaka’nın yanına gitmiş, mebde-i vahiydeki vaziyeti hikâye etmiş. Varaka demiş: “Telâş etme, o hâlet vahiydir. Sana müjde! İntizar edilen Nebî sensin. İsâ seninle müjde vermiş.”
Beşincisi: Askelâni’l-Himyerî nam ârif-i billâh, bi’setten evvel Kureyşîleri gördüğü vakit, “İçinizde dâvâ-yı nübüvvet eden var mı?” “Yok” derlerdi. Sonra, bi’set vaktinde yine sormuş. “Evet,” demişler. “Biri dâvâ-yı nübüvvet ediyor” demiş: “İşte, âlem Onu bekliyor.”
Altıncısı: Nasârâ ulema-yı benâmından İbnü’l-Alâ, bi’setten ve Peygamberi görmeden evvel haber vermiş. Sonra gelmiş, Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâmı görmüş. Demiş: “Ben senin sıfatını İncil’de gördüm, İmân ettim. İbn-i Meryem, İncil’de senin geleceğini müjde etmiş.”
Yedincisi: Bahsi geçen Habeş Padişahı Necâşî demiş: “Keşke şu saltanata bedel, Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâmın hizmetkârı olsaydım! O hizmetkârlık, saltanatın pek fevkindedir.”