Süreleri Tanıyalım: Fussilet suresi
Fussilet Suresi Mushaftaki sıralamada 41. sure olup, iniş sırasına göre ise 61. suredir. Mü`min(Gâfir) sûresinden sonra, Şûra sûresinden önce Mekke`de inmiştir. “Ha, mim” harfleriyle başlayan ve arka arkaya gelen yedi surenin ikincisidir. Bu surenin adı “Ha, mim” ve “Secde” olmak üzere iki kelimeden mürekkebtir. Sure, “Ha, mim” ile başladı ve bir yerinde “Secde “ ayeti geçtiği için “Hamimsecde” adını da almıştır.
Nüzul Zamanı: Bu sure, muteber rivayetlerden anlaşıldığına göre, Hz. Hamza`nın (r.a) müslüman olduktan sonra ve Hz. Ömer (r.a) müslüman olmadan önceki zaman diliminde nazil olmuştur. Nitekim kadim siyer tarihçilerinden İbn İshak, meşhur tâbi Muhammed b. Ka`b Kurzi`den, surenin nüzul zamanı ile ilgili şunları naklediyor: “Kureyş`in ileri gelenleri, bir defasında Mescid-i Haram`da oturmuş sohbet ediyorlardı. Aynı zamanda Hz. Peygamber de (s.a) bir köşede yalnız başına oturuyordu. O dönemde Hz. Hamza müslüman olmuştu ve Kureyş`in ileri gelenleri İslâm`ın yayılışından tedirginlik duyuyorlardı. Utbe b. Rebia, Rasulüllah`ı (s.a) bir köşede yalnız başına oturuyor görünce, yanındaki Kureyş`in ileri gelenlerine dönerek “Müsade ederseniz şayet, gidip Muhammed`le konuşayım ve ona bazı tekliflerde bulunayım.” demişti.
Ayetlerde Utbe`ye cevap verilirken, onun sözleri nakl edilmemiştir. Çünkü Utbe`nin sözleri Hz. Peygamber`i (s.a) küçük ve hakir düşürücü idi. Utbe, özet olarak şunları demek istiyordu: “Muhammed`e bu sözlerin vahyolunması mümkün olmadığına göre, o, ya mal için, ya iktidar sahibi olmak için peygamberliği öne sürmektedir, ya da akıl hastasının biridir. Gerçekten de Utbe, birinci şıkka dayanarak mal ve iktidar hususunda pazarlık etmiştir. İkinci şıkka dayanarak ise, “Sen bir hastalığa yakalanmışsın, seni tedavi ettirelim` demekle Hz. Peygamber`i (s.a) hakir görerek onunla alay etmek istemiştir. Karşısındaki kişi terbiyesizce davrandığı takdirde, şerefli bir insan, doğal olarak onun terbiyesizliğine aldırmaz ve sadece inandıklarını söylemekle iktifa eder.
Bu surede de, Utbe`nin söylediklerine hiç aldırış edilmeden, sadece iddialarının cevaplandırılmasıyla yetinilmiştir. Kafirler ise yüce Kur`an`ı etkisiz kılabilmek için, inatla şunları söylemektedirler: “Sen, ne dersen de seni dinlemeyiz. Söylediklerine karşı kalbimizi kapattığımız gibi, sana kulak da vermeyiz. Aramızda beraber olmamızı engelleyen bir duvar bulunmaktadır.”
Kafirler, Hz. Peygamber`e açık açık, ellerinden geldiğince kendisinin davetine karşı muhalefet edeceklerini bildirmişlerdi.
Hz. Peygamber (s.a) ve arkadaşları Kur`an okuduklarında, onları kimse duymasın diye bir plan dahilinde gürültü çıkarıyorlardı. Ayrıca Kur`an`ın ayetlerini siyak ve sibakı içinden sıyırarak başkalarının İslam`ın mesajını anlamalarını engellemeye çalışıyorlardı.
Hz. Peygamber`in (s.a) her dönemde en büyük problemi, şiddetli muhalefet yüzünden önü tıkanan İslâm`ın, bu engellerin arasından nasıl kurtulacağı sorusu idi. Bu muhalefet ve engeller, güzel ahlak ve tebliğ çalışmaları sonucunda ortadan kalkacaktır. Şeytanın kışkırtmalarına alet olmadan Allah`a sığınmak ve güzel ahlak ile tebliğe devam etmek gerekmektedir.