Çavuşoğlu: Rusya doğrudan Suriye yapmadı demiyor, rejimin İHA`sı yok diyor
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Fırat Kalkanı operasyonuna katılan Türkiye askerlerine yönelik hava operasyonuyla ilgili olarak Ruslar, doğrudan Suriye rejimi yapmadı` demiyorlar ama rejimin o uçaklarının saldırı gücünün olmadığını ve rejimin İHA`sının olmadığını söylüyor dedi.
Lübnan'ın başkenti Beyrut'u ziyaret eden Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu bölgedeki son duruma ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Sputniknews'de yer alan habere göre;
(Rusya Dışişleri Bakanı Sergey) Lavrov'la Suriye'nin geleceğiyle ilgili neler görüştünüz?
Suriye'de bir an önce ateşkesin sağlanması konusunu öncelikli olarak ele aldık. Biz bildiğiniz üzere Suriye konusunda diğer aktörlerde de bir araya geliyoruz. Örneğin İran ile görüşmelerimiz var, Suriye muhalefeti ile temaslarımız sürüyor. Türkiye ve Rusya kararlı olursa ve görüşmeler şu an geldiğimiz noktada olduğu gibi samimi bir şekilde devam ederse, gerçekten biz ateşkesi de sağlarız ve sonrasında siyasi süreci de konuşmaya başlayabiliriz. Suriye'de bir çözümün olması için uluslararası platformlarda da çok çaba sarf ettik ama maalesef bu toplantılar ne yazık ki karşılıklı suçlamalara dönüşünce bir sonuç çıkmadı. Şu anda geldiğimiz aşamada, Rusya ile birlikte Suriye'de ateşkesi tesis etmek için ortak irade ve kararlığa sahibiz. Bazı adımlar atıyoruz ve adımları en kısa sürede neticelendirmeyi arzu ediyoruz.
‘SURİYE'DE KALICI ÇÖZÜMÜN YOL HARİTASI İÇİN RUSYA'YLA BİRLİKTE ÇALIŞIYORUZ'
Suriye'de kalıcı bir çözümün sağlanması için bir yol haritası önerdiniz mi? Bu yol haritası üzerinde birlikte çalışıyoruz. Bu yol haritası yeni bir süreçten daha çok ateşkesin nasıl sağlanacağı, insani yardımların nasıl ulaştırılacağı, ateşkesin sağlanmasının ardından atılacak adımlar ve sonrasında siyasi çözümün sağlanması aşamasına nasıl geçileceği konularını kapsıyor.
‘ESAD KALSIN MI, GİTSİN Mİ KONUSUNU HİÇ KONUŞMADIK'
Bu siyasi çözüm, (Suriye Devlet Başkanı Beşar) Esad'ı kapsıyor mu?
Şu ana kadar Esad kalsın mı gitsin mi konusu hiç konuşmadık. Görüşmemizde ana çerçeve ateşkesin sağlanması ve Halep'te El Nusra ile ılımlı muhalefetin nasıl ayrılacağını konularına odaklanmış durumda. Siyasi çözümün nasıl olacağı konusunda, ilk başta bir koşul olarak öne sürsek diğer konularda ilerleme sağlayamayacağımız için konuşmuyoruz. Fakat Esad'ın kalması ya da gitmesi konusunda Rusya'ya ile görüş ayrılığımız devam ediyor. Türkiye'nin Esad konusunda bir pozisyon değişikliği kesinlikle yok. Fakat Rusya ile müzakereler, şu noktada Esad'ın geleceği konusunda birbirimizi ikna aşamasına gelmedi. Suriye'de ateşkesin sağlanmasına yönelik müzakerelere diğer ülkeler de dâhil oluyor mu? Bu konuda ikili düzeyde İran ile de görüşmelerimiz oldu, çoklu görüşmeler de gerçekleştiriliyoruz ve bu sürece dahil olan bir çok ülke var. Fakat bu görüşmelerimiz şu ana kadar sonuç üretemedi. Rusya ile şu anda ikili bir süreç yürütüyoruz.
‘EL BAB'DAKİ HAVA SALDIRISIYLA İLGİLİ BLAME GAME DEVAM EDİYOR'
Lavrov ile görüşmenizde geçtiğimiz hafta El Bâb bölgesinde, 3 Türk askerinin şehit olmasına yol açan hava saldırısının faili konusu da gündeme geldi mi?
Bu konuda da farklı görüşler var ve bir çeşit ‘blame game' devam ediyor ama Ruslar net bir şekilde bu saldırıyı kendilerinin yapmadığını ifade ediyorlar. Fakat bölgede başka unsurlar da var. Bu sorunun cevabını, titizlikle inceledikten sonra söyleyebiliriz. Şu aşamada herhangi bir ülkeyi itham etmek doğru olmaz. Ruslar, Suriye rejiminin de bu saldırıyı gerçekleştirmediğini mi söylüyorlar? Ruslar, doğrudan ‘Suriye rejimi yapmadı' demiyorlar ama rejimin o uçaklarının saldırı gücünün olmadığını ve rejimin İHA'sının olmadığını söylüyor.
‘FIRAT KALKANI'NDAKİ YAVAŞLAMA STRATEJİNİN PARÇASI'
Fırat Kalkanı operasyonu El-Bâb'a yaklaşınca yavaşladı. Bu yavaşlama neden kaynaklanıyor?
Bu yavaşlama aslında bir stratejinin parçası. El-Bab çevresinde DAEŞ'in direnişinin artmış olduğunu görüyoruz. El-Bab merkezinde de bu direnişin daha da artacağı tahmin ediliyor. Şu an izlenen strateji, El-Bab çevresinin kuşatılıp, şehre başka unsurların da gelmesinin engellenmesini amaçlıyor. El-Bâb'ın ele geçirilmesinden sonra operasyon nereye yönelecek? El-Bab'ın DAEŞ'den temizlenmesinin ardından Fırat Kalkanı, Menbiç'e doğru devam edecek. Menbiç'in de kontrol altına alınması ve bölgenin normalleşmesinin ardından diğer bölgelerdeki yerel güçler ile birlikte Rakka'ya yönelinecek. Fırat Kalkanı operasyonun amacı önce El-Bab'a kadar, sonra Fırat Nehri'ne kadar bölgeyi DAEŞ'den ve YPG dahil terör örgütlerinden temizleyip bu alanı bir güvenli bölge haline getirmektir. En son Menbiç bölgesinde 200 civarında YPG'li kaldığını söylemiştiniz. Son durum nedir? Menbiç'teki 200 kişilik gruptan bir kısmı daha çekildi. YPG'nin çekilmesinin koordine edilmesi için ABD ile bir ortak komisyon kurulmasını önermiştik, bunun yanında biz de kendi tespitlerimizi yaptırıyoruz.
‘UÇUŞA YASAK BÖLGENİN NASIL SAĞLANACAĞI KONUSUNDA SORU İŞARETLERİ VAR'
Fırat Kalkanı operasyonun amacının güvenli bölge oluşturulması olduğunu söylediniz. Peki bu güvenli bölge, uçuşa yasak bölge haline getirilecek mi?
Uçuşa yasak bölge olabilmesi için BM Güvenlik Konseyi kararı gerekir. Bizim başından beri istediğimiz ve arzu ettiğimiz bu Karadaki güvenliği yerel unsurlar sağlayabiliyorlar ama bu bölgelerin havadan da korunması, uçuşa yasak bölge ilan edilmesi lazım. Son zamanda Türkiye'nin bu tezine, Fırat Kalkanı operasyonu ile birlikte DAEŞ'den (IŞİD) kurtarılan bölgelere yerel halkın geri dönmeye başladığı görüldükten sonra daha güçlü destek vermeye başlandığını görüyoruz. Uçuşa yasak bölgenin nasıl sağlanacağı konusunda soru işaretleri var.
‘ABD'YE ‘YPG'YE İHTİYAÇ YOK YEREL GÜÇLERİ DESTEKLEYİP HIZLI BİR ŞEKİLDE NETİCE ALALIM' DEDİK'
Fırat Kalkanı operasyonu Menbiç'e yöneldiği zaman orada bulunan ABD veya başka ülke güçleriyle bir çatışma yaşanma olasılığı var mı?
Bizim amacımız diğer ülkelerin güçleriyle, özellikle müttefik ülkelerle çatışmak değil, bu bölgeyi terörden temizleyip güvenli hale getirmek. Biz başından ABD'ye ‘bizim özel kuvvetlerimiz ile sizin özel kuvvetlerimiz operasyonu beraber yürütsün' teklifinde bulunduk. “Cerablus'tan başlayarak güneye doğru temizleyerek gidelim” dedik. ABD'liler bu stratejinin doğru bir strateji olmadığını ve aylar aylar süreceğini iddia ettiler ama operasyon başladıktan sonra 48 saat içinde yerel güçler bizim desteğimizle Menbiç sınırına ulaştılar. O yüzden biz ABD'ye sürekli olarak, ‘gelin YPG'ye ihtiyaç yok özel kuvvetlerimizle yerel güçleri destekleyip hızlı bir şekilde netice alalım' dedik. Sonrası için de yerel güçlere inisiyatif veren bu yaklaşımın doğru bir yaklaşım olduğunu söyledik. ‘MUSUL OPERASYONU'NDA ŞU ANA KADAR ANLAŞMAYA UYULUYOR' Musul'da ve Telafer'de Türkiye kırmızıçizgilerini net olarak belirtti. Son durum nedir? Türkiye'nin hassasiyetleri dikkate alınıyor mu? Esasen şu ana kadar Musul operasyonunda, varılan mutabakat çerçevesinde hareket edildiğini görüyoruz. Bir plan yapıldı, Peşmerge nereye kadar girecek, Musul'a kimler girecek, Irak ordusu ve yerel güçler ki bunun içinde bizim de eğitip donattığımız unsurlar var, Haşdi Şabi ne yapacak, ne taraftan kuşatma yapacak? Bunların hepsi önceden planlandı ve şu anda bu plana göre hareket ediliyor.
‘HAŞDİ ŞABİ TELAFER'E GİRMEYECEK'
Haşdi Şabi ile ilgiler endişeler var. Herkesin kafasındaki soru işareti, Irak içinde de bu soru işareti var, Haşdi Şabi acaba bu plana uyar mı, uymaz mı?
Çünkü ara ara, intikam duygularıyla yaptıkları bazı açıklamalar herkesin kafasını karıştırıyor. Gerek Bağdat yönetimi, İbadi'nin bizzat kendisi, gerekse başta ABD olmak üzere koalisyon ülkeleri, İran ile de görüştük bu konuyu, onlar da aynı şeyi söylüyor. Haşdi Şabi Telafer'e girmeyecek. Havaalanının Haşdi Şabi tarafından kontrol altına alınması anlaşmanın içinde var. Şu ana kadar anlaşmayı ihlal eden bir durum yok. Birkaç kilometre ötede bekliyor. Amaç, Musul'dan batıya doğru kaçan teröristleri durdurmak ama tabii tedbirli olmak lazım. Burada tabii, herkes birbirini kolluyor. Farklı gruplar, farklı dengeler var. Mesela niye hem Haşdi Şabi hem de Peşmerge girmiyor? Burada bir denge var. Biri girse, diğeri de girer. O yüzden ikisinin de girmemesi gerekiyor. Bunu herkes biliyor. Biz de biliyoruz. Çünkü Musul aynı zamanda bir güç merkezi olur. Biz de diyoruz ki, hiç kimsenin elinde olmasın, yerel güçlere, yerel yöneticilere teslim edilsin. Şu anda o anlayış herkeste var. Umarım değişmez.
‘SİNCAR'DA PKK HANGİ KONTEYNIRDA NE YAPIYOR TAKİP EDİYORUZ'
PKK'nın Sincar'a yönelmesi ile ilgili kaygıları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sincar bölgesinde PKK var, ‘Yezidileri koruyoruz' bahanesiyle orayı da bir üs haline getirmeye çalışıyor. Nerede, hangi konteynırda ne yapıyorlar, hepsini takip ediyoruz. Bu konuyu da yine hem Iraklılarla hem Kuzey Iraklılarla hem uluslararası koalisyonla da görüşüyoruz. Eğer doğuya doğru yönelip, Sincar'a doğru bir hareketlilik içinde olurlarsa biz de gerekli tedbirleri alacağız. O tarafın da önünün kesildiğini, yani Telafer'in kuzey batısının da kontrol altında olduğunu ve oradan PKK'nın Telafer'e gelemeyeceğini söylüyor, bunu taahhüt ediyorlar. Ama biz yine de kendi tedbirlerimizi alıyoruz.
‘RUSYA VE ABD ANLAŞIYOR, SONRA BİRİ ‘SEN YAPAMADIN', ÖTEKİ ‘SEN SÖZÜNDE DURMADIN' DİYOR'
Suriye meselesi ile ilgili İran'ı ikna edebiliyor musunuz?
Tüm Suriye genelinde bir an evvel ateşkesin sağlanması konusunda aynı düşünüyoruz. İranlılar da ‘ateşkesi her yerde bir an evvel sağlayalım' diyorlar. Son konuştuğumuzda da bunu bir kere daha dile getirdiler. Esasen, ikili görüşmelerde bakıyorsunuz, görüş ayrılığı yok ama maalesef anlaşmalar, planlar, uygulamada suya düşüyor. En büyük sorunumuz da bu zaten. Birçok karar alındı, Amerika ile Rusya kendi aralarında aldı, biz hemen destek verdik. Sonra Uluslararası Suriye Destek Grubu'nda alındı. Sonra bakıyorsunuz, biri ‘sen yapamadın', öteki ‘sen sözünde durmadın' diyor, vesaire vesaire… İran ile de oturup konuştuğumuz zaman, “Esed gitsin mi, kalsın mı” konusuna girmiyoruz çünkü o konuda birbirimizin düşüncesini biliyoruz, onun dışında diğer konuları konuştuğumuz zaman, görüşlerimiz yüzde 90 örtüşüyor.
‘İRAN'LA PKK, PJAK VE PYD'YE KARŞI ORTAK HAREKET ETME KONUSUNDA HEMFİKİRİZ'
İran'ın Kandil'e desteğine ilişkin haberler çıktı, bu konuda bir görüşmeniz oldu mu?
Biz özellikle Suriye marjında konuları değerlendirdik ama terör başlığında, PKK, PJAK, PYD, bunlar aynı şey. İran da böyle düşünüyor ve onlar da rahatsız. Bir kere o bölgede PKK'nın güçlenmesi demek, İran'a yönelik tehdidin de artması demektir. Bizim Kandil ile ilgili İran'dan bir şey istememize gerek yok. Biz Kandil'i zaten vuruyoruz. Ama PKK, PJAK, PYD'ye karşı ortak hareket etme konusunda hemfikiriz.