• DOLAR 32.45
  • EURO 34.824
  • ALTIN 2441.104
  • ...
Darbe Mağduru Başkanlar Yaşadıklarını Anlattı
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
 
 
 

12 Eylül Darbe ile birlikte Adıyaman`da gözaltına alınan ve toplama merkezi olan Pirin Palas`a götürülen Gap Gazeteciler Birliği Genel Başkanı Zeynal Abidin Kıymaz, Adıyaman eski Belediye Başkanı Abdulkadir Kırmızı ve Ticaret Borsası Başkanı Mahmut Fırat, yaşadıklarını anlattı. Birbirinden ilginç hikayeler anlatan başkanlar gelinen sürecin demokrasi acısından çok olumlu olduğunu vurguluyor.

 
"DARBE SUÇLARI İDAMLA CEZALANDIRILMALI"

Gap Gazeteciler Cemiyet Başkanı Zeynal Abidin Kıymaz, bir neslin falakadan geçtiğini belirterek, o günlerde cezaevinde yaşadıklarıyla bugün Silivri`de yatan mahkumların durumunu karşılaştırarak, "Yemekler resmen bir rezaletti. Siyah mercimek mahkumlara veriliyordu, mercimeğin yarısı kurttu. İşkencelerin sınırı yoktu. Önce 1 saat kadar kollarına ellerine tempolu, ritimli bir şekilde dayak atılıyorlardı. Ellerine kollarına sopa vurulduktan sonra mahkumları döndürüyor, bu sefer sırtlarına kıçlarına, bacaklarına 1 saati aşkın süre sopa vuruluyordu. Buda ritim ve komutanın tekmilleriyle yapılıyordu. Mahkumların üstleri soyuluyordu.
 
Bir pantolonla kalıyorlardı, kışın karda yerde yüzüstü yatırılıyorlardı. Kar`da süründürüyorlardı, yüzüstü yere süründürülüyor, sırtlarına basıyorlar, sopa vuruyorlardı. Yerde baygınlık geçirenlerin üzerlerine çıkıp çiğniyorlardı botlarıyla. Bu işlemler ile bir toplum, bir nesil falakadan geçmiş oldu. Türkiye`ye çok yazık oldu. Bir nesil`e çok yazık oldu. Türkiye çok şey
kaybetti. Bunların yaralarının sarılması bir daha askeri darbe ve darbe ortamı olmaması için devletin bütün tedbirleri alması ve mutlaka sivil, halk tarafından yapılmış, sivil bir meclis tarafından yapılmış bir anayasaya yapılmalıdır.
 
Anayasa ve Türk Ceza Kanunlarında da darbe suçları idam cezası ile cezalandırılacak bir düzenleme mutlak suretle getirilmelidir. Bugün Silivri`de yatan mahkumlar o dönemle mukayese edilirse, şimdi 5 yıldızlı otelde yatıyorlar" dedi.
 
"İŞKENCEDE BİR GÖZÜNÜ KAYBETTİ"

Adıyaman eski Belediye Başkanı Abdulkadir Kırmızı ise, cezaevinde komutanın namaza küfrettiğini ve solcu bir kişinin komutana namaza küfrettiği için tepki gösterdiğini kaydederek, "Ben İslamcılıktan yani onların ifadesiyle şeriatçılıktan gözetim altına alınmıştım. Genelde orda sol görüşlü insanlar vardı. İnsanları çıplatarak soğuk su banyoları, cam üstünde yürümeler, coplamalar ve başka başka şeyleri insanlara reva gördüler. Oraya girip de sağlam çıkan olmadı diye düşünüyorum.
 
Eğer biri sağlam çıkmışsa helali hoş olsun bizde orada bir gözümüzü kaybettik. 12 Eylül ihtilalini yapan askeri cuntanın yargılanmasını veya en azından adalet karşısına çıkarılması bu milletin gönlüne serpilmiş bir sudur. Bir daha Türkiye`de ihtilal askeri darbe yapılmaması adına yapılanları takdirle karşılıyorum. 28 Şubatçıları da, 27 Mayısçıları da, 27 Nisan bildirisini yayınlayanları da mutlaka mahkemeler karşısında görmek istiyoruz. Bu bizi memnun ediyor. Bu elektrik prizlerinden insanlar diğer koğuştaki insanlarla haberleşiyorlardı.
 
Bunu askerler görmüş. Askerlerden biri aniden içeri girdi. Herkes ayağı kalktı. İştimaya geçtik. Altı kişiyi askerler komutanın odasına götürdü. Komutanın odasına dizdiler. `Elektrik prizinden konuşan kim?` diye sordular kimse bişey söylemedi. Sıra bana geldi, gerçekten de ben bilmiyordum. Bana sorunca bende `bende bilmiyorum` deyince komutan bana bağırarak namaz kıldığım için, namazıma küfrederek `güya da namaz kılıyorsun, niye doğruyu söylemiyorsun` dedi. Orada bulunan sol görüşlü yani komünist dediğimiz bir arkadaş `komutan komutan` dedi.


`Arkadaşın namazına küfretme, ben konuştum` dedi. Öyle deyince askerler hepimizin üzerine çullandılar, her birimizi bir yere götürdüler. İşkencelerin türü çeşidi sayılmayacak kadar çok ve gerçekten dayanılmazdı" diye konuştu.
 
"İNSANLARIN NAMUSUNU ZEDELEDİLER"

Ticaret Borsası Başkanı Mahmut Fırat ise, 100 gün Pirin Palas`ta kaldığını ve çeşitli işkencelerden geçtiğini belirterek, çok kötü günleri geride bıraktıklarını söyledi.

Mahmut Fırat, işkence yapan kişilerin özel olarak eğitildiğini ve o işkenceleri normal bir insanın yapmasının mümkün olmadığını aktararak, "İnsanın hayatındaki en büyük onuru insanın namusudur. Yani bir insanın namusunu da zedelediler. Bizlere Filistin falakası yaptılar, çarmağa gerdiler.


Yani işkenceler ile ilgili sistematik yetiştirdikleri ekipler vardı. Çünkü normal insanların o işkenceleri yapması mümkün değildi. Türkiye`de bunların yargılanması bütün insanlarda gelecek adına bir adaletin olabileceğini makamın, mevkiin ne olursa olsun suç işlenirken adalet önünde herkesin kendine düşen bu hesabı verebilecek bir toplum yaratma noktasındaki anlayıştan dolayı benden mutluyum" ifadelerini kullandı.

Bu haberler de ilginizi çekebilir