`FETÖ cemaatlerin sivilleşmemesi için elinden geleni yaptı`
HÜDA PAR İstanbul İl Başkanlığı tarafından düzenlenen 28 Şubat ve FETÖ Yargısı Mağdurları Panelinde konuşan Gazeteci Nevzat Çiçek, FETÖ`nün cemaatlerin sivilleşmemesi için elinden geleni yaptığını belirtti.
HÜDA PAR İstanbul İl Başkanlığı tarafından düzenlenen 28 Şubat ve FETÖ Yargısı Mağdurları Paneline Gazeteci Nevzat Çiçek de konuşmacı olarak katıldı.
Panelde konuşan Çiçek, 28 Şubat ve FETÖ Yargısının meydana getirdiği mağduriyetlerr değinerek, FETÖ`nün cemaatlerin sivilleşmemesi için elinden geleni yaptığını söyledi.
Hükümetin 28 Şubat ve FETÖ Yargısının meydana getirdiği mağduriyetleri gidermesi gerektiğine vurgu yapan Çiçek, bunun da mağdurların onurunun kırılmadan yapılması gerektiği söyledi.
Temel meseleyi iki şekilde ayırmak gerektiğini dile getiren Çiçek, “Bu meseleyi 28 Şubat`ın zihniyeti ve Müslümanlara bakış açısı ile FETÖ`nün Müslümanlara bakış açısı olarak iki şekilde ele almak gerekiyor. Bu ikisinin yaptığı işbirliğinden yani zaman zaman birbirlerini beslemesinden bahsediyoruz.
Birincisi yani resmi klasik bakış açının özeti şuydu; Bu adamların (28 Şubat`ın zihniyeti) Müslümanlara bakış açıları şöyle: ‘İmam hatip okullarının yanı sıra kurdukları dershane, Kur`an kursu ve üniversiteler vasıtasıyla yoğun yaygın bir eğitim çalışması yürütüyorlar, irticai faaliyet yürütüyorlar, kendine özgü bir eğitim faaliyeti yürütüyor. Bilinçli olarak kamu alanlarında spesif hedeflere yöneliyorlar adam yetiştiriyorlar. Yurt ve pansiyonlar sayesinde barınma olanağı sağlıyorlar öğrencilere yüklü miktarda burs veriyorlar. Harçlık eğitim araç ve gereçleri temin ediyorlar. Dolaysıyla bunların engellenmesi lazım.` Bu birinci resmi bakış açısı.
İkincisi ise FETÖ`nün bakış açısı: Fethullah Gülen`e muhalif vakıf, dernek her kim varsa bunlar bir şekilde pasifize edilecek. Nasıl edilecek? Her türlü kumpasın helal sayıldığı, her türlü çirkefliğin helal sayıldığı, her türlü yöntemin helal sayıldığı bir çalışma alanı. Peki, esas olarak sadece 28 Şubat sorunu mu? Aslında değil. Türkiye`de bunun bir sistem sorunu olduğunu hepimiz biliyoruz. Cumhuriyetin kuruluş dönemlerinden itibaren Esat efendiyi de koyabilirsiniz, Şeyh Said`i de koyabilirsiniz, demokrat partiyi de koyabilirsiniz. Fakat 28 Şubat`ta yapılan muamelelerin orada kesildiğini söyleyemiyorsunuz. Mesele bundan ibaret.” dedi.
“Adana`dan başlayıp birçok yerde tutuklamalar oluyordu”
Cemaatlerin sivilleşme yoluna FETÖ`nün engel olmaya çalıştığını ifade eden Çiçek, “28 Şubat süreci yaşandı, Erbakan hükümeti devrildi. Dolayısıyla 28 Şubat ta bin yıl sürmese de, bu zulüm devam etmedi kaygısında hareket edemiyoruz. Neden edemiyoruz? Elimizde spesifik 2-3 tane örnek olduğu için edemiyoruz. Avrupa Birliği uyum yasalarından sonra vakıf ve dernekler gün yüzüne çıkmaya başladı. Ve şöyle söylüyorlardı ‘Biz sivil toplum alanında yapacağımız çalışmalarla daha çok insana ulaşabiliriz. Dolaysıyla bu alanı kullanarak, sivilleşme olgusunu da ön plana çıkararak daha fazla hizmette bulunabiliriz.` FETÖ`nün esas İslami dernek ve vakıfları hedefine almasının nedenlerinden biri bu oldu. Çünkü Diyarbakır başta olmak üzere Türkiye`nin her yerinde ve özellikle Peygamber Sevdalıları Platformu`nun öncülüğünde etkinlikler yapmaya başladılar. Daha sonra da farklı yapılarla karşımıza çıkmaya başladılar. Birçok yerde birçok çalışmalar yaptıklarını gördük. Birçok insana ulaştıklarını gördük. Onlar sivilleşmeyi seçtikçe, FETÖ onların sivilleşmemesi için ellerinden geleni yapıyordu. Kâh bazı yerlere dinleme cihazı yerleştiriyordu, kâh bazı yerlerde dernek yöneticilerini kaçırıyordu. Kâh bazı yerlerde camları kırıyordu, çatışma alanları oluşturuyordu. Bu şekilde bu yapıların sivilleşmemesi için en büyük adımları atıyordu. İkincisi aslında bu sivilleşme, sistemin de çok işine gelen bir sivilleşme değildi. Çünkü sivilleşme gerçekleştiği takdirde insanların sorgulama ve hesap sorma duyguları daha ön plana çıkıyordu. Bunun tipik örneğini verecek olursak; ısrarla sivilleşmek isteyen ve önüne her türlü engel çıkarılan Peygamber Sevdalıları Platformu`ydu. Zaman zaman kendi aramızda ‘yahu bu adamlar sivilleşmek istemelerine rağmen neden buna engel olunuyor?` diye konuşuyorduk. Adana`dan başlayıp birçok yerde tutuklamalar oluyordu.” şeklinde konuştu.
“Medya ayağıyla belli teşkilatlar işaret edilmeye başlandı”
FETÖ`nün medya ayağı üzerinden cemaatlerin hedef gösterildiğini hatırlatan Çiçek sözlerine şöyle devam etti:
“2007 yılında Gaziantep`te bir El Kaide operasyonu oldu ve bu operasyona Amerikalı yetkililer de katıldı. Basın bunu yazmaktan da çekinmedi. Ben o dönem yetkililere ‘Amerikalılar El Kaide operasyonu için niye buradalar?` diye sormuştum. Yetkililer ‘El Kaide Türkiye`de örgütlenmeye çalışıyor. Dolayısıyla Amerikalılardan aldığımız istihbarat var. Bu konuda bir anlaşmamız var. Biz ortak olarak bir operasyon yürütüyoruz.` demişti. Çok ilginçtir daha sonra Antep`in daha çok gündeme geldiğini gördük. Fakat sonrasında öğrendiğimiz ve FETÖ gerçeğiyle karşımıza çıkan mesele şuydu; Aslında bu tip operasyonlarla gerek Amerika`nın bir şekilde işin içinde olduğu, gerek buradaki FETÖ yapılanması ve gerekse de derin devlet içindeki bazı kanatların bu operasyon ile bazı örgütlerin kısmi mensuplarına operasyon yapılarak, onların engellenmesi sağlanıyordu. Mesela Vasat, İBDA-C, Peygamber Sevdalıları Platformu bunlardandır. Bu operasyon çok hızlı bir şekilde yapıldı. Bu operasyon öyle bir mizansen ile yapıldı ki, medya ayağıyla belli teşkilatlar işaret edilmeye başlandı. Bu işaretler polisler tarafından emir olarak kabul edilip operasyonlar yapıldı.”
“Hükümet ne yapacaksa bu insanların onurlarını zedelemeden yapmalıdır”
Meydana getirilen mağduriyetlerin giderilmesi gerektiğini söyleyen Çiçek, “Bizde Kandıra Asliye Ceza Mahkemesinin verdiği bir karar var. Bu karar 15 Temmuz sonrasında bir dayanak olarak karşımıza çıkıyor. Yani bu yargılamaların yeniden yapılması ile ilgili bir karar olarak karşımıza çıkıyor. Ben bundan çok umutlandım. Şunu da ifade edeyim; ‘Biz affettik bu insanların üzerindeki şaibeyi almadan bunları bırakalım` tarzı bir şey olmasın. Bu insanlara haksızlık olur. Temiz bir insana bir leke sürülsün, sonra ‘Lekeyi temizleyemiyorum leke ile dışarı çık` demek olmaz. Dolayısıyla burada hükümet ne yapacaksa bu insanların onurlarını zedelemeden yapmalıdır. Sadece Yusufiler için değil, 28 Şubat sürecinde haksızlığa uğrayan herkese bu adaleti dağıtmak zorundadır.” İfadelerini kullandı. (M. Hüseyin Temel, Zeki Aras, Mahmut Aytekin – İLKHA)