"Mezhepçilikten etnik ayrımcılığa, tüm istismarları kaldırmalıyız"
Pakistan Ulusal Meclisi ile Senato ortak oturumunda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İslam toplumlarının arasında kol gezen mezhepçilikten etnik ayrımcılığa kadar tüm istismar vesilelerini ortadan kaldırmalıyız." dedi.
Pakistan’ın Başkenti İslamabad’da temaslarını sürdüren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ulusal Meclis ile Senato ortak oturumuna katılarak bir konuşma yaptı. Erdoğan, İslam alemindeki tefrikalara dikkat çekerek, “Müslümanları yaşadıkları bu zelil durumdan kurtarmak için, İslam toplumlarının arasında kol gezen mezhepçilikten etnik ayrımcılığa kadar tüm istismar vesilelerini ortadan kaldırmalıyız.” dedi.
Üyelere, 2012 yılındaki ziyareti kapsamında yine Millî Meclis ve Senato’nun ortak oturumunda kendilerine hitap ettiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yaklaşık 4,5 yıllık bir aradan sonra, millî iradenin sembolü olan bu kurumda, tekrar sizlerle bir araya gelmekten büyük memnuniyet duyuyorum. Pakistan, değerlerine sahip çıkarak demokrasinin işletilebileceğini başarıyla göstererek, İslam dünyası için önemli bir örnek olmuştur. Bu başarınız için sizleri ayrıca tebrik ediyorum” dedi.
“Mevlana Celaleddin Rum-i ortak değerimiz”
Türkiye ile Pakistan’ın ilişkilerinin, herhangi iki devlet arasındaki diplomatik temasların çok ötesinde bir özelliğe sahip olduğuna, iki ülkenin sözde değil, hakiki manada iki kardeş ülke olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İnsanlarımız arasında öyle derin bir dostluk ve sevgi bağı vardır ki, bizler Pakistanlı kardeşlerimizin sevinciyle sevinir, kederiyle kederleniriz. Sizlerin de aynı duygular içinde olduğunuzu biliyorum. Ülkelerimiz ve milletlerimiz, tarih boyunca hep bu anlayışla hareket etmişlerdir. Mevlana Celaleddin Rum-i, geniş anlamıyla bu coğrafyada doğan, feyzini ve ilmini, Anadolu’dan dünyaya yayan ortak bir değerimizdir. Hiç uzağa gitmeye gerek yok, sadece son bir asırdaki gelişmelere baktığımızda, aramızdaki dostluğun derinliğini görebiliriz.” diye konuştu.
“Pakistan ile aramızdaki kardeşlik ruhunu, inşallah tüm dünyaya yayacağız”
1999 depreminde Türkiye’nin en büyük desteği Pakistan’dan gördüğünü hiçbir zaman unutmadığını ve unutmayacağını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2014’te Soma’daki maden faciası sonrasında Pakistan’ın bir gün yas ilan ettiğini hatırlattı ve “Biz de, Aralık 2015’de Peşaver’de bir okulda onlarca öğrencinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan menfur terör saldırısının acısını derinden hissederek, ülkemizde bir günlük matem ilan ettik. Tarihten gelen ve her dönemde de canlılığını sürdüren bu güçlü bağlarımız Türkiye ve Pakistan’ı, birbirleri için özel kılıyor. Bu dayanışma ve kardeşlik ruhunu, inşallah, birlikte tüm dünyaya yayacağız” dedi.
15 Temmuz darbe girişiminin ardından, Pakistan’ın, devlet yönetimi, meclisi ve halkıyla Türkiye’nin yanında yer aldığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Meclisinizin oy birliğiyle kabul ettiği destek kararını memnuniyetle karşıladık. Sizlere şükranlarımı özellikle ifade etmek istiyorum. Geniş bir siyasi yelpazeyi temsil eden milletvekillerinden oluşan heyetinizin, Ağustos ayında ülkeme gerçekleştirdiği destek ziyareti, terör örgütleriyle olan mücadelemize güç kattı.” diye belirtti.
FETÖ’nün, sadece Türkiye için değil, faaliyet gösterdiği tüm ülkeler için tehdit teşkil eden eli kanlı bir örgüt olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, FETÖ’nün kardeş Pakistan’a zarar vermeden en kısa sürede bertaraf edileceğine yürekten inandığını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, DEAŞ’ın İslam ile bir alakasının olmadığını belirterek, “İslam’a bunları verdiği zararı kimse vermiyor. Bizim dinimizde kimsenin günahsız herhangi bir insanı öldürmeye hakkı yoktur. İşte bunlar bunu yapıyor. Peki, bunların yanında kimler var? Batı şu anda DEAŞ’ın yanındadır. Bunların elinde yakaladığımız silahların Batı menşeli olduğunu tespit ettik, gördük, görüyoruz. Bütün bunlar kime karşı yapılıyor? Dikkat edelim, İslam dünyasına karşı yapılıyor. Bölünen neresi? Suriye, Irak, Libya, Afganistan, hep bu ülkeler. Ondan sonra bakıyorsunuz, Pakistan ile Afganistan vuruşturuluyor” değerlendirmesinde bulundu.
“İslam çatısı altında bütünleşerek yarınlara yürümeye mecburuz”
İslam’ın, bir tevhit ve vahdet dini olduğunun altını çizerek “Müslüman sıfatını hak etmenin şartı, nerede olursa olsun, kim tarafından yapılırsa yapılsın, her türlü zulmün, haksızlığın, adaletsizliğin karşısında durmaktır” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Ancak bu şekilde Rabbimizin emrettiği gibi hayırlı bir ümmet olabiliriz. Terör örgütleri, Müslümanların arasındaki tefrikaları, farklılıkları kaşıyarak kendilerine taban bulmaya çalışıyorlar. Müslümanları yaşadıkları bu zelil durumdan kurtarmak için, İslam toplumlarının arasında kol gezen mezhepçilikten etnik ayrımcılığa kadar tüm istismar vesilelerini ortadan kaldırmalıyız. Bizim dinimizde mezhepçilik var mı? Herhangi bir mezhebin mensubu olabilirsiniz, o bir yorumdur. Bunların üstünde dini mübin-i İslam vardır. Ve dini mübin-i İslam’da birleşmeye mecburuz. Bunun için çok gayret etmemiz lazım. Bizi parçalıyorlar, parçaladılar. Onun için de İslam çatısı altında bütünleşerek yarınlara yürümeye mecburuz. İslam dünyasını, tefrikanın, bozgunculuğun, fitnenin, nefretin, cehaletin hâkim olduğu bir coğrafya hâline dönüştürmek isteyenlere karşı hep birlikte mücadele etmeliyiz. Tıpkı Muhammed İkbal’in dediği gibi; ‘Harekette birlik olmazsa, fikirde birlik faydasızdır.’ Türkiye ve Pakistan, hem bölgelerindeki konumları, hem de sahip oldukları kadim medeniyet miraslarıyla, bu konuda öncülük edebilecek, dünyayı harekete geçirebilecek potansiyele sahip iki ülkedir.”
Bu konuda her türlü riski alarak hiçbir mücadeleden kaçmadıklarını ve kaçmayacaklarını; bölgedeki insani krizleri, dünyadaki haksızlıkları, adaletsizlikleri, her platformda dile getirip çözüm önerilerini sunduklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sadece bu kadarla da kalmıyor, insani ve kalkınma yardımı projelerimizle, yeri geldiğinde siyasi ve askerî desteklerimizle, tüm kardeşlerimizin yanında olduğumuzu gösteriyoruz. Dünyada tek bir Müslümanın dahi kanının haksız yere dökülmesini önleyene kadar bu mücadelemizi sürdüreceğiz. Siz Pakistanlı kardeşlerimize de, İslam dünyasının önünü birlikte açmayı teklif ediyoruz” dedi.
“70 yıldır çözülemeyen Keşmir sorunu vicdanlarımızı yaralamaya devam ediyor”
Keşmir sorununa da değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şu cümlelerle tamamladı: “Bizim de hassasiyetle takip ettiğimiz, yaklaşık 70 yıldır çözülemeyen Keşmir sorunu vicdanlarımızı yaralamaya devam ediyor. Keşmir’de son dönemde yaşanan gelişmeler bu sorunun çözümünün ne derece önemli ve acil olduğunu bir kez daha göstermiştir. Keşmirli kardeşlerimizin yaşadıkları sıkıntıların, ıstırapların farkındayız. Gerilimin tırmanmasından derin endişe duyuyoruz ve İslam İşbirliği Teşkilatı Dönem Başkanı olarak bizler de Keşmir sorununu dile getirmek suretiyle bunu Birleşmiş Milletlere tekraren ayrıca taşıyacağız. Siyasi ve insani boyutu olan bu meselenin hak ve hukuka uygun şekilde çözülmesi için uluslararası toplum daha fazla çaba sarf etmelidir. Keşmir sorununun bölge halkının talepleri dikkate alınarak Hindistan ve Pakistan arasında doğrudan diyalog yoluyla çözüme kavuşturulmasını arzu ediyoruz. Türkiye bu hususta elinden gelen çabayı göstermeye hazırdır.” (İLKHA)