MODERN PSİKOLOJİNİN YANILGILARI
Modern psikolojiyi, modern psikolojinin tarihini önemli kılan nedir?
Modern psikoloji tarihi tıpkı diğer tarihi kaynakların yazımında olduğu gibi belli tarihi kaynaklarlardan yararlanılarak, psikolojini belli dönemleri içerisindeki önemli hareketlenmeleri konu alan, tarihi kaynaklar incelenerek verilerin toplandığı ve sunulduğu bir alandır. Modern psikolojinin daha iyi anlaşılması için yazımızı iki bölüme ayıracağız. İlk bölümde modern psikoloji anlayışı ve modern psikoloji anlayışın ortaya çıkardığı problemlerden söz edeceğiz.
İkinci bölümde ise modern psikolojinin tarihinden ve modern psikoloji tarihine yön veren şahsiyetlere değineceğiz. Batılı tarih kaynakları modern psikolojinin kuruluş tarihini 1879 olarak kabul ederler. Bizler, modern psikolojinin bugün bile yaşadığı birçok problemi, modern psikolojinin temellerini atıldığı ilk döneme kadar götürebiliriz. Şunu kesin olarak bilmeliyiz ki, Modern psikoloji kurulduğu ilk günden günümüze kadar asla bağımsız bir bilim olamamıştır. Yazımızda, görüşlerimizi destekleyici mahiyette, Dennis Fox, Isaac Prilleltensky ve Stephanie Austin tarafından hazırlanan “eleştirel psikoloji” kitabından alıntılar yapacağız. İlk olarak psikologların psikolojini bugünü ile ilgi ne düşündüklerine bir bakalım: `` Hakim, kültürel, ekonomik ve politik kurumlar psikoloji için önemli olan iki temel probleme sebep olur: tatmin edici bir yaşama yönelik çabaları yanlış yönlendirir. eşitsizliği besler ve baskıyı körükler. Psikolog olarak bizi asıl endişelendiren psikolog olarak bilgi ve teknikleri kabul edilemez bir statükoyu sürdürmek için kullanmalarıdır Ne var ki modern psikoloji bu kullanımı teşhir etmek ve ona karşı koymak yerine onu güçlendirir. Modern psikolojinin insan ihtiyaçları ve değerlerini mevcut kavrayış şekli ve bilimsel imajı bu zararlı kurumsal gücü içinde barındırır``. (syf 32) Psikologlar ikinci bir husus olarak batı merkezli psikoloji anlayışının neler kaybettirdiğinden söz etmektedirler.”Küreselleşmenin hızlanmasına ve şirketlerin insan deneyimlerini homojenleştirmesine rağmen, geleneksel doğu kültürlerinde batı kültüründe baskın olan bireyciliğin olmadığını ve sömürgecilerin yaydığı bireyci milliyetçi Hıristiyan ve kapitalist değerlerin yerli kültürlere egemen olup onları yok ettiğini unutmamak gerek. Maalesef diğer problemde modern psikolojinin doğru ve yanlışı öğretmeye kalkmasıdır, kendi doğrularını topluma dayatmasıdır. .Modern psikoloji neyin doğru ve neyin doğru olmadığını öğreterek daha kapsamlı düşüncelere ulaşılmasını engeller.`` (syf.34) Kitapta görüşlerine yer verilen psikolog Ben Harris modern psikoloji hakkında şunları söylemektedir.``Öğrenciler 19. Ve 20.yy gerçekleşen tartışmaları anlamak için Herman Ebinghaus, William James, Edward Thorndike ve John Watson gibi figürlerin modası geçmiş metinlerini okurlar…
Kuramlar arasında bir çatışma olduğunda öğrencilere bu tartışmanın nihai amacının bilimsel ve kesin bir gerçeğe ulaşmak olan bir rekabete dönüştüğü anlatılır. Aynı zamanda rekabetin de ideolojik veya politik değil, mantıksal bir çerçevede gerçekleştiği söylenir…
Yeni psikoloji tarihinin belki de en önemli özelliği modern psikolojiyi saf iyi veya kötü olarak görmeyi reddetmesidir…
Herhangi bir tarih yazımı kaleme alındığında, geçmişin belirli bir yorumunu ve bu yorumun günümüz için taşıdığı anlamı, güçlendirmek için kullanılabilir, yani tarih yazımı siyasi bir amaca hizmet edebilir.``(syf. 69) Modern psikolojiyi incelerken karşımıza çıkan bir diğer önemli problem insanı anlama meselesidir. Kitabın yazarlarından Tod Sloan modern psikolojinin insanı anlama yöntemini şu şeklide eleştirmektedir:`` Basitçe söylemek gerekirse modern psikoloji yaklaşımları kişiliği anlama kapasitemizi sistematik olarak azaltmıştır. Psikologlar kişiliği anlamak için onu nasıl ele alacaklarını anlamaya ihtiyaç duyar. Bu durumun sonuçları sadece kafamızı karıştırdığı için değil kişiliğin modern psikoloji bağlamında kuramlaştırılması toplumsal statükonun sürdürülmesine hizmet ettikleri içinde önemlidir…
Kişiliğe dair görüşlerinden bazılarında, insan gelişimi ile ilgili dile getirilen bireyci bakış açıları statükonun sürdürülmesinin bir başka biçimidir. Basitçe söylemek gerekirse kişilik kuramları Avrupa ve kuzey Amerikalı bireyleri anlamak için yapılan tartışmalardan başka bir şey değildir.``(syf.99). Modern psikolojinin diğer bir önemli sorunu psikiyatride hastalıkların tanımlanması ve sınıflandırılması el kitabı (DSM) dır. DSM birçok kurum üzerinde ( mahkeme kararları, mali dağılımlar, üçüncü şahıs ödemeleri…) etkilidir. DSM`nin her baskısında psikiyatrik tanı kategori sayısı artmaktadır. Bunun bilimsel envanter olmaktan uzak politik anlaşmalar, kültürel değerler ve sigorta iddialarıyla güçlü ilişkisi vardır. Modern psikolojinin bir diğer sorunu insan davranışlarını normal-anormal şeklinde gruplandırmasıdır. Normallik ve anormalliğe dair yargılar kültürel standartlara, sosyal normlara ve yerel geleneklere bağlıdır. Oysaki modern psikoloji bazı davranışları anormal veya psikolojik bozukluk olarak tanımlayarak bunu bilimsel temellere oturtma teşebbüsünde bulunuyor. Bu ahlaki ve siyasi bir seçimdir yoksa kesinlikle bilimsel bir karar değildir. Maalesef bugün neredeyse bütün psikoloji ders kitapları DSM etrafında şekillenmektedir.
Bu farklı bakış açıları oluşturma olanağını azaltmakta, psikolojinin belli güçler tarafından kontrol edilmesine imkân sağlamakta sonuç olarak birey ve toplum üzerinde meydana gelen hasarların asıl sebeplerini örtbas etmekte veya revize etmektedir. Bu konuyla ilgi olarak Amerikalı toplum psikoloğu Tod sloan devamla şunları söylemektedir:”Dünya kapitalist ekonomiyle sömürüldüğü halde insanlar neden kapitalizmin iyi bir sistem olduğuna inanıyor.” Maalesef batı psikoloji anlayışı kitle iletişim araçları ve diğer batılı kurumlarla beraber batının sömürgecilik projesindeki rolünü sürdürmektedir. Üçüncü dünya ülkeleri birçok alanda olduğu gibi psikolojiyi de birinci ve ikinci dünya ülkelerinden ithal etmektedir. Özetle şunu söyleyebiliriz ki, Avrupa merkezli ırkçılık ve kültürel üstünlük, ideolojilerinin doğallaştırılmış ortak akıl haline gelişi kültürel, psikolojik ve dilsel yollarla olmuştur. Bir diğer önemli sorun psikolojik rahatsızlıkların önemli çoğunluğunu biyomedikal yollarla (ilaç kullanarak) çözmeye çalışmaktır. Fakat araştırmalar ve gözlemler psikiyatrik ilaçların tedavi edicilikten çok hastayı savunmasız bırakan bitkisel bir hayata soktuğunu göstermektedir. Birçok psikiyatrik tedavide hasta doktora mahkûmdur yani tedavide hiçbir rolü yoktur. Psikiyatrik ilaçlarla tedavi edilen hastalar zamanla toplum içerisinde pasivize olmakta ve kaybolmaktadır. Değinmeden geçemeyeceğimiz bir diğer sorun, psikolojik kuramlardır. Psikolojik eğitim kapsamında bu kuramlardan çokça söz edilir. Bu kuramların bilimselliğinden ya da bu kuramları ortaya koyan kişilerin durumları ya ikinci plandadır veyahut hiç bahsedilmez. Bizce de modern psikolojinin baş üstünde taşıdığı ve derslerde okuttuğu bu kuramlar, bu kuramları ortaya atanlar iyice incelenmelidir. Bunun temel nedeni kuramcıların ve kurama destek verenlerin kuramı korumak amacıyla bazı verileri kamuoyundan gizlemiş veya değiştirmiş olması ihtimalidir. Mesela psikanalizin kurucusu Sigmund Freud`la ilgili ilk biyografilerde Freud`un aşırı kokain kullandığından pek söz edilmez. Oysaki Freud tıp eğitimi sırasında kokain kullanan ilk kişidir. Kendisi, kız kardeşi, nişanlısı ve arkadaşları içinde kokaini kullanılabilir hale getirmiştir.
Freud`a göre kokain depresyonu tedavi edici mucizevî bir ilaçtı ve bu buluşu ona şöhret kazandıracaktı. Hatta bunun için kokainin faydaları hakkında bir yazı kaleme almış, bu nedenle de Avrupa ve kuzey Amerika da kokainin yaygınlaşmasına sebebiyet verme suçundan yargılanmıştır. Buna rağmen Freud intihar edene kadar kokain kullanmaya devam etmiştir. Bununla beraber Freud kendini, sürekli acılar çeken başkaları tarafından sürekli eleştirilen ve kötülenen biri olarak lanse etmeye çalışmıştır. Bunun benzer olarak Carl Jung hakkında yazılanlar da ailesi ve öğrencileri tarafından tercih edilen imajdan başka bir şey değildir. Mesela davranışçılığın kurucusu John Watson`un deney adı altında öğrencileriyle arasındaki cinsel münasebetlerden pek söz edilmez. Diğer sorun birçok araştırma alanına bilerek sokulmuş Darwinist düşünce sistemidir.. Maalesef eğitim kurumlarında okutulan birçok psikolojik eser yanlı ve yanlış bilgilerle doludur. Üniversite gibi eğitim kurumlarında birçok psikolog unvanlı öğretim görevlisi psikoloji çatısı altında, bilimden ve bilimsellikten uzak bilgilerle genç neslin kafasını karıştırmakta, yanlış mecralara yönlendirmektedir. Ellerindeki bilgileri ilahi bir buyruk gibi sunmakta dahası öğrencilere bu bilgileri kabul etme mecburiyetinde oldukların fikrini deklere etmektedir. Maalesef geri bırakılmış 3. Dünya ülkeleri kendi bilgi kaynaklarını üretmekten yoksun oldukları için hem maddi olarak hem de ilmi yönden sömürülmektedirler. Sadece psikoloji alanında değil her alanda sömürmekten kurtulmanın tek bir çözüm yolu vardır o da çalışmaktır. Bu çalışma batılı şirketler için yapılan bir çalışma olmamalıdır. Aksine kendi değerlerimizi göz önüne alarak yürütülecek bir çalışma olmalıdır. Ülkemizde ki eğitim sistemi, batılı çarklarla dönmektedir. Bugün bizlere kurtuluş reçetesi diye sunulan şey fay hatları üzerine kurulu bir eğitim anlayışından başka bir şey değildir. Dayatmacı ve geriye götüren bir eğitim sistemi…
İnsanları eğitmek yerine koyunlaştıran, kendi sürüsü içine katan bir eğitim sistemi. Şunu da bilmeliyiz ki eğitim koyun postuna bürünmüş kurtlar tarafından verilemez. Yine tekrar ediyoruz Bu problemin tek çözümü inanç değerleri ve kültürel değerler göz önüne alınarak oluşturulacak bir eğitim sistemidir Aksi halde bilimsel hurafelerle kafası doldurulmuş bir toplumdan fazlası elimize geçmez.
Kaynaklar
Dennis Fox, Isaac Prilleltensky ve Stephanie Austin, Eleştirel Psikoloji
Duana Schultz, Sydney Schultz, Modern Psikoloji Tarihi