Vekilleri halk mı belirledi?
Hüseyin Kaya / Doğruhaber
HDP`li yöneticilerin ifade vermemesiyle başlayan sürecin tutuklama ile bitmesi Avrupa`yı telaşlandırdıysa da ülke içinde öyle sanıldığı gibi bir kaosa neden olmadı.
Kalanların bundan sonra ne yapacakları tartışılırken bazılarının tüm olan bitenler karşısında sessiz kalması dikkatlerden kaçmadı. Özellikle Altan Tan ve Leyla Zana…
Bazıları radikal önerilerde bulundu.
Hatta Vekillerin topluca istifa etmeleri ve sine-i millete dönmeleri de gündem edildi.
HDP sözcüsü Ayhan Bilgen, kanaatimizce bu konuda büyük laflar etti:
“Halk, seçtiği milletvekilinin düşürüldüğü durumu, oy verdiği partinin genel merkezinin içerisinde bulunduğu durumu dikkate alarak bizim burada siyaset yapıp yapmamamıza karar verecektir.”
Komünist sistemlerde “Proleteryanın (işçi sınıfı) yönetimi” esastır. Proleterya bunu becerebilecek siyasi donanıma sahip olmadığı için yönetim işi, “Komünist Parti” tarafından “vekâleten” yerine getirilir. Komünist Partinin başındaki kişiye de “başkan” değil “sekreter” denir. Proleterya hiçbir zaman istenen seviyeye gelemediği için vekâleten yönetim işi de devam eder.
Kürt halkının da “tırşıkçı” vb. özellikleri devam ettiği için karar merciine gelemeyeceği ve iradelerinin vekâleten Kandil tarafından kullanıldığı herkesin malumudur. Nitekim halk, “vekillerinin” belirlenmesinde bile iradesini kullanamadığı için belirleyici olan Kandil`di.
O yüzden Ayhan Bilgen`in açıklamasından anlayacağımız şey şudur ki, vekiller hakkındaki karar halkın iradesine vekaleten ya da vesayeten sahip olan Kandil tarafından verilecektir.
***
EŞEKLERDEN SONRA FİLLER
Amerikan seçimleri tüm dünyayı meşgul etti.
Filler ve eşeklerin kapışmasında neredeyse tüm dünya kendini bir tarafta konumlandırmak zorunda hissetti.
Ve sonuçta “Filler”in temsilcisi emlak zengini Donald Trump kazandı.
Amerikanın elitleri, Avrupanın liberal demokratları ve solcuları, Türkiye`nin derin analizcileri, Gülen ve dostları, tüm anket firmaları kaybetti.
Neo conlar, savaş sanayi, armageddoncular, Netanyahu, İngiliz hükümeti, pegida hareketi ve bilumum İslam düşmanları kazandı.
Eğer Clinton kazansaydı…
Gülen grubu hariç kazanan ve kaybedenler aşağı yukarı yine aynı olurdu.
Öyleyse,
Çok laga luga yapmanın alemi yok!
Amerikan sistemi, 2 dönem Demokratların iktidarından sonra 2 dönem de Cumhuriyetçilerin ülkeyi yönetmesini istiyor.
Mesele bu kadar basit.
İNCİLERDEN SEÇMELER
Frank Walter Steinmeier (Almanya Dışişleri Bakanı): “Cumhurbaşkanı Erdoğan`ın Almanya`nın güvenlik durumuyla ilgili sözlerini anlayamıyorum.”
Erdoğan Almanca konuşmadığı için anlamamış olmalı.
Mevlüt Çavuşoğlu (Dışişleri Bakanı): “Bu güne kadar 4 binden fazla PKK`lıyı istedik; ancak birini bile geri vermediler.”
Daha önceleri de istiyordun ve vermiyorlardı, sen de sesini çıkarmıyor ve cici çocuk oluyordun.
Ömer Çelik (Avrupa Birliği Bakanı): “Türkiye ABD`den teröre karşı somut adım bekliyor.”
ABD`nin tüm adımları somut; ama görebilene... Adamlar daha baştan terörist bir devlet kurmuşlar ve terörün müşahhas hali olan Siyonist şebekeye destek veriyorlar. Yani anlayacağınız Ömer Çelik siyaset yapıyor.
Donald Trump (45. Amerikan başkanı): “Tüm Amerika`nın başkanı olacağım.”
Söylemler ve gerçekler pek uyuşmuyor. Tayyip Erdoğan da balkon konuşmalarında bunu söylüyordu; ama kısa süre içerisinde “birilerinin” başbakanı olmadığı ortaya çıktı.
Yalçın Küçük (Akademisyen, teorisyen): “Kemal Kılıçdaroğlu`nun liderliği, bir Fetullah Gülen-Aydın Doğan projesidir.”
Olabilir. Yalçın Küçük ismi üzerinden yola çıkarsak; “proje adam”lar “proje adam”ları daha iyi tanır. Her ne kadar proje adamların en önemli işlerinden biri dezenformasyon olsa da…