"Birlik Olursak, bölgemizdeki sorunları saşka hiçbir güce ihtiyaç duymadan çözeriz"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ev sahipliğinde düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Üyesi Ülkelerin Kalkınmasında Kadınların Rolü 6. Bakanlar Konferansı'na katıldı.
İslam İşbirliği Teşkilatı Üyesi Ülkelerin Kalkınmasında Kadınların Rolü 6. Bakanlar Konferansı’nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bölgemizde ve dünyanın her köşesinde dökülen kanlara, yitirilen canlara, uygulanan zulümlere, yaşanan mağduriyetlere baktığımızda sıkıntıyı hep Müslümanların çektiğini görüyoruz. Müslümanların yaşadıkları coğrafyaların imkânları ve zenginlikleri başkaları tarafından kullanılıyor ama yitirilen canlar hep bizden oluyor. Bu çarpıklığın daha fazla devam etmesine izin veremeyiz” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ev sahipliğinde düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Üyesi Ülkelerin Kalkınmasında Kadınların Rolü 6. Bakanlar Konferansı’na katıldı.
Konferansta; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım’ın eşi Semiha Yıldırım, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya, İstanbul Valisi Vasip Şahin, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş da hazır bulundu.
İİT üyesi ülkelerin kadından sorumlu bakanlarının da katıldığı konferansta ‘15 Temmuz Kadınları’ adlı belgeselin de gösterimi yapıldı. İslam ülkelerinin kalkınmasında kadınların rolünün ve imkânının tüm yönleriyle ele alındığı konferansta Cumhurbaşkanı Erdoğan bir konuşma yaptı.
Geçtiğimiz Nisan ayında İstanbul'da toplanan 13. İslam Zirvesi’yle birlikte, İslam İşbirliği Teşkilatı’nın dönem başkanlığını devraldıklarını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan dönem başkanlığını, İslam âleminin ve İİT üyesi ülkelerin ciddi sınamalardan geçtiği bir dönemde, en verimli şekilde değerlendirmenin çabası içinde olduklarını söyledi.
“İnananlar kardeştir diyoruz, ama ne yazık ki kardeşliğimizin gereğini yerine getirmiyoruz”
İİT gündeminde yer alan temel meselelerin çözümü için mutlaka yakın iş birliği içinde olunması ve ortak hareket edilmesi gerektiğini belerten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Zira İslam âleminin içinde bulunduğu en büyük sıkıntı, Rabbimizin emri istikametinde değil de ne yazık ki –tersi demek istemiyorum, o da bize yakışmaz- ona uzak bir tavır içerisinde yaşamamızdan kaynaklanıyor. ‘İnananlar kardeştir’ diyoruz; ama ne yazık ki kardeşliğimizin gereğini yerine getirmiyoruz. ‘Hepiniz toptan sımsıkı Allah’ın ipine sarılın’ hükm-ü ilahisi mevcut, ama toptan sımsıkı Allah’ın ipine değil, başka yerlere sarılanlar var. Bu şekilde dağınıklık içinde olan bir İslam dünyası var” değerlendirmelerinde bulundu.
Filistin meselesi başta olmak üzere, uzun zamandır İslam dünyasının gündeminde olan sorunlar henüz çözülememişken, önüne sürekli yeni ve daha büyük sınamalar çıktığına vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bölgemizde ve dünyanın her köşesinde dökülen kanlara, yitirilen canlara, uygulanan zulümlere, yaşanan mağduriyetlere baktığımızda sıkıntıyı hep Müslümanların çektiğini görüyoruz. Daha acısı, dökülen Müslüman kanlarının büyük bölümünün faillerinin de yine Müslümanlar olmasıdır. Müslümanların yaşadıkları coğrafyaların imkânları ve zenginlikleri başkaları tarafından kullanılıyor, ama yitirilen canlar hep bizden oluyor. Bu çarpıklığın daha fazla devam etmesine izin veremeyiz” diye konuştu.
“Coğrafyamızda bir asırdır oynanan bu kirli oyuna daha ne kadar tahammül edeceğiz?”
“Bugün Irak’ta, Suriye’de, Afganistan’da ve daha pek çok yerde ortaya çıkan meselelere, Müslümanlar kendileri niçin çözüm bulamıyor? Etnik ve mezhebi ayrışmalara dayalı çatışmalar daha ne kadar sürecek? Müslümanların erkekleri katledilir; kadınları, çocukları, yaşlıları her türlü zillete maruz bırakılırken, İslam dünyası tek bir anını dahi nasıl huzurlu geçirebilir? Dışarıdan aranan kurtarıcıların zaten sorunların sebepleri olduğunu görmek için daha ne kadar acı çekmemiz gerekiyor? Coğrafyamızda bir asırdır oynanan bu kirli oyuna daha ne kadar tahammül edeceğiz?” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu sorulara samimi cevaplar aramayan bir Müslüman, kalbiyle ve zihniyle esarete teslim olmuş demektir. İslam ise, kalbi ve zihni özgür olanların dinidir, bunu böyle bilmemiz lazım. Çünkü iradesini başka bir güce ram eden Rabbine sırtını dönmüş demektir. Hiçbir Müslüman böyle bir duruma düşmez, düşemez” şeklinde konuştu.
“Müslümanların meselelerini çözmek için samimi bir çalışma ortaya koymalıyız”
Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: “Açık konuşacağım: Ben, diğer tüm sıfatlarımdan ari şekilde, Türkiyeli bir Müslüman olarak, Suriye’de yaşananlardan hicap duyuyorum. Irak’ta yaşananlardan hicap duyuyorum. Afganistan’da yaşananlardan hicap duyuyorum. Somali’de, Yemen’de, Libya’da yaşananlardan hicap duyuyorum. Akdeniz’de, Ege’de derme-çatma deniz araçlarıyla, sınır kapılarında itilip kakılma pahasına Avrupa ülkelerine gitmeye çalışan Müslümanları gördükçe utanıyorum, hicap duyuyorum. Ama bir taraftan da hırsım artıyor, kinim artıyor. Dergilerinin kapağına Aylan bebeğin resmini basmak suretiyle ondan bir şeyler kotarmaya çalışanları gördükçe kinim artıyor, hırsım artıyor. Çünkü dürüst değiller, samimi değiller. Aylan bebeği acaba oralara atan, iten sebepler ne, nasıl oldu bunlar, oraya nasıl geldi? Ümran bebeğin resmini kalkıp da ekranlara getirmek, dergilerin kapağına basmak iş değil. Onları o hale getirenler kim? Önce bunun hesabını verelim, bunu soralım. Botların içinde 70 kişi, 100 kişi; botu şişlemek suretiyle batıran o batı zihniyetini biz acaba ne zaman zihinlerimizde batıracağız, bunu soralım. Müslümanların içine düştüğü, düşürüldüğü bu zillete isyan etmeyenin, bırakın imanını, insanlığından şüphe ederim. İslam İşbirliği Teşkilatı olarak, eğer dünyadaki Müslümanların tüm bu meselelerinin çözümü için samimi ve kararlı bir çalışma ortaya koyamazsak, bu ismi, bu temsili hak etmemiş oluruz.”
Türkiye’nin İİT dönem başkanlığında yeni genel sekreter ile birlikte bu konularda, Müslümanların yüzünü güldürecek, yüreğindeki umudu canlandıracak adımlar atmanın çabası içinde olmayı sürdüreceklerini açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye ve Irak’tan gelen yaklaşık 3 milyon mülteciyi topraklarında barındıran, bölgede yanan ateşi söndürmek için her riski göze alan bir ülke olarak, daha fazla sorumluluk üstlenmeye hazır olduklarını söyledi ve “2 milyon 700 bin Suriyeli kardeşimizi biz topraklarımızda barındırıyoruz, 300 bin Iraklıyı topraklarımızda barındırıyoruz. Şu anda Irak’taki Musul, Kerkük, Telafer ve bunun yanında Sincar, buralardaki gelişmelerde neler olabilir meçhul, fakat biz hazırlılarımızı yine yapıyoruz. Ama birileri de bize akıl veriyor, diyorlar ki, Irak’la bu kadar ilgilenmeyin, Suriye’yle ilgilenmeyin. Ne yapacağız? Siz tribünden seyredin. Yahu Suriye’ye 950 kilometre sınırı olan biziz, 350 kilometre Irak’a sınırı olan biziz, bombalar atıldığı zaman bize de düşüyor, bizi vuruyor, biz nasıl buna duyarsız kalırız?” ifadelerine yer verdi.
“Katil Esed’i savunmak samimi bir Müslümanın tavrı olabilir mi?”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin yürüttüğü mücadelede İİT üyesi ülkelerin desteğini görmek istediklerini dile getirdi ve şu açıklamaları yaptı: “İslam İşbirliği Teşkilatının birinci derecede bu noktada dik durması lazım. Arap Birliği var, Arap Birliği’nin dik durması lazım. Niye dik durmuyorlar? Yani katil Esed’i savunmak samimi bir Müslümanın tavrı olabilir mi? 600 bini aşkın Müslümanı Suriye’de öldüren bir insanı, -soruyorum hanım kardeşlerim sizlere, sizin duygularınız bu noktada çok daha hassastır- savunmak bir Müslümanın haddine midir? 600 bini aşkın Müslümanı öldürüyor, kalkıp da hâlâ Esed’i savunmak bir Müslümanın şanından değildir. Şayet İslam ülkeleri olarak birlik olursak, bölgemizdeki sorunları başka hiçbir güce, hiçbir odağa ihtiyaç duymadan biz kendimiz çözeriz. Bu konuda hiçbir fedakârlıktan kaçınmayacağımızı sizlerin huzurunda ben bir kez daha ifade ediyorum.”
‘Batı bu insanları almıyor, yoksa dedim biz kapıları açsak da Türkiye’deki bu mülteciler Batıya mı gitse?’ açıklamasının ardından Batılı ülkelerin tutuştuğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, devamında şunları aktardı: “Bunlar hemen tutuştular, ‘ne yapmak istiyorsunuz’ dediler. ‘Size gelmek istiyorlar, biz de kapılarını açacağız, size gelecekler’ dedim. Yani millî geliriniz bizimle mukayese edilmeyecek derecede fazla, bu kadar fazla olmasına rağmen niçin rahatsız oluyorsunuz? Hani İnsan Hakları Beyannamesi yok mu? İnsan Hakları Beyannamesi var, İnsan Hakları Beyannamesi’nin içerisindeki gerekler neyse onu yapmanızı istiyorum. Bunların hepsi Türkiye’yle Lübnan’ın başına mı düşecek? Siz de buradan nasibinizi almayacak mısınız? Nasıl tutuşuyorlar. Bunlar için İnsan Hakları Beyannamesi diye bir şey yok, bunlar farklı istikamette gidiyorlar. Ah ah, biz kendimize gelmemiz lazım, bizim uyanmamız lazım.”
“Müslüman kadınlar arasındaki iş birliği, islam dayanışmasının ayrılmaz bir parçasıdır”
İİT dönem başkanlığında öncelikleri arasında kadın konusunun en önemli maddelerden birini oluşturduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Müslüman kadınlar arasındaki dayanışma ve iş birliği, İslam dayanışmasının ayrılmaz ve vazgeçilmez bir parçasıdır. İslam ülkeleri olarak, nüfusumuzun yarısını oluşturan kadınların, sorunlarımızın çözümündeki rollerini mutlaka gözden geçirmeli ve güçlendirmeliyiz. İslam İşbirliği Teşkilatı bünyesinde bu konuda son yıllarda atılan adımlar önemlidir. Ancak, bu adımların somut kararlara ve uygulamalara dönüştürülmesine ihtiyaç vardır” şeklinde konuştu.
Altıncısı düzenlenen konferanslar serisinin ilkinin 2006’da İstanbul’da yapıldığını ve o konferanstaki konuşmasında iki konuya işaret ettiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Birincisi, bazı toplumlarda kadınların tüm sorunlarının çözüldüğü, bazı toplumlarda ise tam tersi olduğu görüşüne karşı çıkmıştım. Batı ülkelerinde daha ziyade İslam toplumlarındaki kadınlar için ifade edilen bu yaklaşımın, kadınların tüm dünyada farklı şekillerde yaşadığı sıkıntıları görmezden geldiğini ifade etmiştim. İkincisi de, kadına karşı ayrımcılığı ne kadar ırkçılık derecesinde tehlikeli buluyorsak, görünüşte eşitlikçi ama aslında kadının saygınlığını dikkate almayan anlayışı da aynı derecede reddetmiştim.”
Kadınların istihdam ve karar alma mekanizmalarına katılımı
Aradan geçen 10 yılda her iki konuda da ciddi ilerlemeler kaydedildiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ancak henüz arzu ettiğimiz yerin çok uzağında bulunduğumuzu görüyorum. Biz, kendi ülkemizin eğitimden sağlığa, istihdamdan kadına yönelik şiddetle mücadeleye kadar bu alanda kaydettiği gelişmeleri önemli görüyoruz. Bugün burada, Teşkilat ve üye ülkeler olarak, mutlaka geçmiş 10 yılın muhasebesi yapılacaktır. Bu muhasebe, aynı zamanda önümüzdeki yıllara da ışık tutacaktır” dedi.
Kadınların istihdam ve karar alma mekanizmalarına tam katılımları sağlanmadan, ülkelerine kendilerinden umulan katkıyı vermelerini beklemenin gerçekçi olmayacağını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Anne ve çocuk sağlığı, kızların eğitim-öğretimi ve kadına karşı şiddetin önlenmesi konularının şahsım, eşim ve ülkem için özel öneme sahip meseleler olduğunu bilmenizi istiyorum. İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi ve Kadın Konferansı dönem başkanlıkları sıfatlarımız çerçevesinde, tüm ülkelerdeki bu yönde atılacak adımlara her türlü desteği veriyoruz, vermeyi de sürdüreceğiz” açıklamalarında bulundu.
“Kadınlarımızın darbenin önlenmesinde gösterdiği fedakârlıklar nesiller boyu anlatılacak”
Konuşmasında, Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) 15 Temmuz’daki darbe girişimine değinerek, bu ihanet girişimini engelleyenlerin arasında kadınların da olduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu ifadelere yer verdi: “Esasen, 15 Temmuz gecesi sokakları dolduran milyonlarca kardeşimizin önemli bir bölümü kadınlarımızdan oluşuyordu. 29 gece boyunca süren demokrasi nöbetlerinin en sadık müdavimleri yine kadınlarımızdı. İnancına, özgürlüğüne, bayrağına, geleceğine sahip çıkan milletimizin, özellikle de kadınlarımızın, darbenin önlenmesinde ve demokrasimizin yaşatılmasında gösterdiği fedakârlıklar, nesiller boyu anlatılacak, asla unutulmayacaktır.”
FETÖ’nün en az DEAŞ, El Kaide, Boko Haram, Eş Şebab kadar tehlikeli bir örgüt olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, beyinlerini yıkayarak Müslüman gençleri devşirmeyi hedefleyen bu küresel suç şebekesinin, İslam’la birlikte eğitimi, ticareti ve yardımlaşma duygularını da istismar ettiğini söyledi.
18-19 Ekim’de Taşkent'te düzenlenen İİT Dışişleri Bakanları 43’üncü Toplantısı'nda, FETÖ’nün uluslararası terör örgütü olarak kabul edildiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “FETÖ’nün, Türkiye'nin, İslam ülkelerinin ve tüm dünya devletlerinin kamu düzenlerini, güvenlik ve istikrarlarını tehdit eden, gizli yöntemleri ve emelleri olan bir örgüt olduğu, böylece bir kez daha tescillenmiştir. Bu karar çerçevesinde üye devletleri, FETÖ tarafından kurulan ve yönetilen yapılara karşı gerekli her türlü tedbiri almaya ve bu yönde ülkemizle iş birliği yapmaya davet ediyorum” şeklinde konuştu.
“PYD-YPG terör örgütü, etnik bir hırsla saldırıyor”
Suriye ve Irak'ta meydana gelen olayların terör örgütlerine adeta hayat alanı açtığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında şu değerlendirmelere yer verdi: “Özellikle DEAŞ’ın bölgede yol açtığı tahribatın izleri uzun yıllar silinmeyecektir. DEAŞ’ın buradaki faaliyetlerinin diğer ülkelere doğru genişleme riski hâlen sürüyor. PYD-YPG terör örgütü, etnik bir hırsla, Arapların ve Türkmenlerin yaşadıkları bölgeleri ele geçirmek için her fırsatta saldırıyor. Mezhepçilik temelinde örgütlenmiş birtakım yapılar, İslam ve akıl dışı bir anlayışla, kan dökmenin, can almanın peşinde koşuyor. El Kaide, Boko Haram, Eş Şebap gibi örgütler de, çeşitli bölgelerde Müslüman kanı dökmeye, faaliyet gösterdikleri ülkeleri istikrarsızlaştırmaya devam ediyor. İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkeler olarak, bu terör örgütlerinin tamamıyla da kararlı bir şekilde mücadele etmek mecburiyetindeyiz.”
“Etnik ve mezhep taşlarını yerlerinden oynattığınızda, sarsıntısının ne kadar derine ineceğini kimse bilemez”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, terör örgütleri arasında ayrım yapan Batı ülkelerine yönelttiği, “Terör örgütleri, kandan ve vahşetten beslendikleri için, karakterleri gereği, her an kendilerine destek veren ülkeleri de vurabilirler” ikazını İİT üyesi ülkeler için de yapma gereği gördüklerini kaydetti ve “Müslüman, hakkın ve hakkaniyetin yanında yer almak zorundadır. Eğer bir yerde uzun süredir, şu veya bu etnik gruptan, şu veya bu meşrepten insanlar yaşıyorsa, herkese düşen, bu hakikate saygı duymaktır. Etnik ve mezhep taşlarını yerlerinden bir defa oynattığınızda, etkilerinin nereye kadar uzanacağını, sarsıntısının ne kadar derine ineceğini kimse bilemez” görüşlerine yer verdi.
İslam dünyasının çözmek zorunda olduğu onca sorun, el uzatmak mecburiyetinde bulunduğu onca insan varken, enerjisini ve imkânlarını iç çatışmalara hasredemeyeceğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Böyle bir durum dostlarımızı üzer, düşmanlarımızı sevindirir, hiçbirimizin buna hakkı yoktur. Biz Türkiye olarak Dönem Başkanlığımızın getirdiği görev ve sorumlulukları bu doğrultuda kullanmanın çabası içindeyiz. İslam İşbirliği Teşkilatı şayet her alanda doğru tespitlerle verimli çalışmalar ortaya koyarsa, asıl sorunlarımızın çözümü için ihtiyacımız olan altyapıyı da kurmaya başlamış demektir. Bu anlayışla teşkilat bünyesindeki her türlü faaliyetin, her türlü girişimin başarıyla yürümesi için gayret gösteriyoruz” görüşlerine yer verdi.
Siyasi hayatı boyunca kadınlardan çok ciddi destek gördüğünü ve kendisinin de kadınları daima siyasete davet ettiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, başbakanlığı ve cumhurbaşkanlığı döneminde de kadın milletvekili sayısının arttırılmasından kadına karşı şiddetle mücadeleye, eğitimden sağlığa her alanda kadınlara destek verdiğini bildirdi.
“Kadın-20, altıncı açılım grubu olarak G-20’nin daimi gündemindeki yerini aldı”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu konuda yürütülen çalışmalara ilişkin şunları kaydetti: “Bakınız Türkiye G-20 Dönem Başkanı olduğunda bu platformun gündemine kadınlar ve gençlerin ekonomik refah artışından daha fazla pay almalarını sağlayacak bir perspektifi yerleştirmeye çalıştık. Mücadelemiz başarıyla neticelendi ve Kadın-20 altıncı açılım grubu olarak G-20’nin daimi gündemindeki yerini aldı. İslam İşbirliği Teşkilatı içinde de benzer bir başarıyı ortaya koyacağımızı düşünüyorum. Nitekim toplantıya girerken bu konuda artık bir kanaat oluştuğunu Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımızdan öğrendim, bundan dolayı da tebrik ediyorum, mutlu olduğumu da özellikle ifade etmek istiyorum. Artık İslam İşbirliği Teşkilatının da bir kadın komisyonu var, bu da hayırlı olsun. Nisan ayında İstanbul Zirvesinde İİT bünyesinde daimi bir kadın konseyi kurulması teklifimiz böylece gerçekleşmiş oluyor. Bunun için gereken kararın bakanlarca hep birlikte kabul edilmiş olması bizleri sevindirmiştir. İslam Zirvesi Dönem Başkanı olarak Kahire’de kurulması kararlaştırılan Kadının İlerlemesi Teşkilatının da bir an evvel hayata geçirilmesine destek verdiğimizi belirtmek isterim.”
Konferansın hayırlı olmasını dileklerini ve konferansın düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkürlerini yineleyerek sözlerini tamamlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, üye ülkelerin temsilcileri ile birlikte aile fotoğrafı çekimine katıldı ve ‘15 Temmuz Millî İradenin Zaferi’ adlı serginin açılışını yaptı. (İLKHA)