"Cumhurbaşkanı`nın cezaevindekilere ilişkin beyanı anlamlıdır"
HÜDA PAR, Cumhurbaşkanı Erdoğan`ın, "Ne yazık ki 5 yıl, 10 yıl, 15 yıl hapishanelerde çürüyen vatandaşlarımız var." beyanını önemli bulduklarını ve devletin bu mağduriyetleri giderme adına ilgili kurumlarıyla harekete geçmesi gerektiğini belirtti.
HÜDA PAR Genel Merkezi tarafından yayımlanan gündem değerlendirmesinde, iç ve dış gündeme dair önemli açıklamalarda bulunuldu.
Yazılı olarak yayımlanan gündem değerlendirmesinde; FETÖ ve 28 Şubat mağduru İslamî dava mahkûmlarının haksız yere cezaevinde tutulmaları, son günlerde MHP`nin yaptığı açıklamalarla yeniden gündeme gelen Başkanlık Sistemi tartışmaları, 9. Avrasya İslam Şurası ve Türkiye ile siyonist rejim arasında varılan anlaşma hakkında değerlendirmeler yer aldı.
FETÖ denilen fesat şebekesinin 15 Temmuz darbe girişimi sonrası özellikle yargı alanında yaptığı haksızlık ve hukuksuzlukların ortaya çıktığı belirtilen açıklamada, bu şer şebekesinin yargı ve emniyet gücünü bir silaha dönüştürdüğü ifade edildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan`ın “Ne yazık ki 5 yıl, 10 yıl, 15 yıl hapishanelerde çürüyen vatandaşlarımız var. Bunlar oldu. Şimdi bunların düzeltilme fırsatını yakaladık.” sözlerinin hatırlatıldığı açıklamada, bu beyanların önemli ve anlamlı olduğu belirtildi.
Açıklamanın devamında, şöyle denildi: “Bizatihi kendisi de 28 Şubat yargısı mağduru olan Sayın Cumhurbaşkanı'nın, devletin başı olarak sarf ettiği bu sözler bir gerçeğin ifadesidir. Yasama, yürütme ve yargı erkleriyle devletin, bu mağduriyetleri bir an önce gidermek adına ilgili tüm kurumlarıyla harekete geçmesi bir yükümlülük olarak görülmelidir.”
Başkanlık Sistemi tartışmaları
Zaman zaman gündeme gelen başkanlık tartışmalarının şahıslar üzerinden yürütülmesinin sağlıklı olmadığı belirtilen açıklamada, mevcut sistemin vesayet kurumları ve darbe ürünü anayasası ile artık sürdürülebilir de olmadığı hususunda halkın kahir ekseriyetinin mutabık olduğuna dikkat çekildi.
Açıklamada, “Halkın özgürlük alanlarını kısıtlamış, inanç ve değerleri üzerine vesayet kurumları ihdas etmiş, bu kurumları halka karşı bir tehdit unsuru haline getirmiş sistem, acilen değiştirilmelidir. Tartışılması gereken sistemin ismi değil; nasıl işlediği ve adil olup olmadığıdır. Asıl önemli olan adaleti tesis edecek bir sistemin kurulmasıdır.” ifadeleri yer aldı.
Geçtiğimiz gün sonuç bildirgesiyle sona eren ‘9. Avrasya İslam Şurası` ve bu şurada alınan kararlarının önemli bulunduğu belirtilen açıklamada, “Âlim ve yöneticilerin istikamet üzere olması toplumun selametine vesile olacaktır. Bu tür organizasyonlar ile İslam toplumunun âlim ve yöneticilerinin ihtilaflarını gidermesi, ittihatlarını güçlendirmesi gerekmektedir. İslam ülkeleri arasında mezhep, meşrep ve kavmiyet farkı gözetmeksizin düzenlenecek bu tür organizasyonların siyasi sorunlara da çözümler getirmesini ümid ediyoruz.” temennisinde bulunuldu.
Türkiye ile siyonist rejim arasında varılan anlaşma
Siyonist terör rejiminin bir devlet olduğu anlamını taşıyacak hiçbir adım atılmaması ve bu konuda hiçbir çabanın içine girilmemesi gerektiğine vurgu yapılan açıklamada, siyonist rejimin elde ettiği meşruiyet üzerinden sadece Ortadoğu barışının değil, dünya barışının önündeki en büyük engel olmaya devam edeceği ifade edildi.
Açıklamada devamla şöyle denildi: “Siyonist rejimin meşruiyeti kabul edildikçe ve bu yolla nüfuz alanı genişledikçe bütün insanlığa siyonist zehri daha fazla akıtacak ve dünyanın kan deryasına dönmesine sebebiyet verecektir. Türkiye'nin Mavi Marmara sonrası siyonist rejimle imzaladığı anlaşma bu mahzurları taşıyan büyük bir yanlıştır. Anlaşmanın imzalanmasından sonra Türkiye ve siyonist rejim arasında karşılıklı büyükelçilerin atanacak olması ve yine siyonist rejimin doğalgazının doğrudan Türkiye'ye taşınmasını sağlayacak boru hattı için görüşmelere başlanması suretiyle yanlışlar devam ettirilmiştir.”
Açıklamada ayrıca, Şehid Furkan Doğan'ın ailesi tarafından siyonist rejim aleyhine ABD'de açılan davanın düşürülmüş olmasının da bu anlaşmanın olumsuz neticelerinden biri olarak şehid aileleriyle birlikte Türkiye ve Dünya Müslüman kamuoyunun vicdanını derinden yaraladığına vurgu yapıldı. (Fikret Özkan- İLKHA)