`FETÖ ve PKK`nin hedefinde olan kitle Müslümanlara bir mesaj verebilmelidir`
`6-8 Ekim Şehitlerini Anma` panelinde konuşan Avukat Emin Güneş, "Ümmetin başına bela olan iki örgütün (FETÖ/PKK), üzerinde ittifak ettiği, ona saldırdığı bir hareket, muhakkak Müslümanların dikkatlerini çekmelidir." dedi.
6-8 Ekim Kobani bahaneli saldırılarda ihtiyaç sahibi ailelere kurban eti dağıtırken PKK/HDP`liler tarafından katledilen Yasin Börü ve arkadaşları Diyarbakır`da düzenlenen panelde anıldı.
Panelde konuşan Avukat Emin Güneş, PKK ve FETÖ`nün saldırılarına maruz kalmış bir İslamî bir hareketin Müslümanlar tarafından iyi irdelenmesi gerektiğine dikkat çekerek Yasin Börü ve arkadaşlarının katledilmelerine ilişkin devam eden davaya eleştiriler yöneltti.
“Yasin Börü davasında yargılamalar, tetikçiler ve kuklaların tespitidir”
6-8 Ekim olaylarında Yasin Börü ve arkadaşlarına saldıranların bir grup çapulcu olmadığını, bir kitlenin inançlarından dolayı yok edilmesine yönelik bir faaliyet olduğunu vurgulayan Avukat Güneş, “O çocuklar şu an yargılanan kişiler, bu Şehitlerimizin hiçbirini tanımıyorlar. Hiçbirilerine yönelik husumetleri yok. Aralarında geçmişe dayalı bir ihtilaf yok, Bunlar simalarından, yüzlerinden, sakallarından ve ellerindeki kurban etlerinden tanınan dindar insanlardı. Bunlar sırf dini inançlarından, duyarlıklarından dolayı önceden planlanmış bir şekilde sokaklarda katliama maruz kaldılar.” diyerek Anayasada bir kitleyi öldürmeye karışanların ve öldürenlerin ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmesi gerektiğinin yer aldığını hatırlattı.
Ceza kanunun 38`inci maddesinde ‘Azmettirici` olanların da ‘fail` gibi cezalandırıldığına da dikkat çeken Güneş, “Bu olayın faillerin tespitte mahkeme sıkıntı yaşıyor. Çok net. Niye sıkıntı yaşıyor çünkü bilinçli olarak böyle bir sıkıntının ortaya çıkması için zemin hazırladı.” dedi.
“Askerde ve hastanede olan birilerini dosyalara koyarak, davayı sulandırdılar”
FETÖ`nün kolluk kuvvetlerinin yargılamaya müdahale ettiğine değinen Avukat Emin Güneş, “Askerde olan birini, hastanede olan birini, başka bir ilde olan birini bilinçli olarak dosyanın içine koyarak, dosyayı sulandırmak, aslı failleri şüpheli hale getirmeye kalkıştılar. Ama bu dosyanın tetikçi faillerinde şüphe olsa dahi azmettiricileri konusunda resmi belgeler var, bırakın şüpheyi o kadar net ki bu insanları bu suçu işlemeye teşvik ettirmeye çalışan azmettirciler, bunu bir karara bağlamışlar, bir yönetim kararı olarak, Selahattin Demirtaş`a söyletmişler. Okutmuşlar ve bu şekilde sokak çağrısı yapmışlar. Dolaysıyla faillerde şüphe olsa bile azmettiricilerin üzerinde zerre kadar şüphe yoktur. Biz insaflı vicdanlı ve Allah`tan korkan mağdur aileleri olarak, o yargılanan insanlardan birinin haksız yere cezalandırılmasından da rahatsız oluruz. Biz Yasin`imizin katline dahil olmayan bir çocuğun ceza yemesini ikinci bir cinayet olarak kabul ediyoruz. Biz de adalet duygusu bize bunu emrediyor. Adil olmak bunu gerektiriyor.” şeklinde konuştu.
Ceza hukukunun felsefesinde suçludan intikam almak yerine suçluyu ıslah etmek ve yeni suçlardan caydırmanın olduğunu belirten Avukat Güneş, “Şimdi o çocukların her biri, müebbet ceza alsa bile bu caniler azmettiriciler bu düşüncelerinden vazgeçecekler mi? Onlar için bir caydırıcılık olacak mı? Onlar için ıslah edilecek bir karar olacak mı olmayacak. Yargının biraz önce kendini toparlayıp yitirilen itibarının yeniden kazanmanın bir yolunu bulmalı. Bunun için de bu dava bir kriter olabilir, eğer azmettiricileri bu işin içine koyar ve savcılık suç unsurunun vasfını değiştirip bunu insanlığa karşı suçlar olarak nitelerse o zaman yargıya güven artacaktır.” ifadelerini kullandı.
“Mahkeme kararının Pensilvanya`dan geldiği anlaşıldı”
Avukat Güneş, “Bir şey çok net olarak anlaşılmıştır, bakın mahkemelerde hüküm millet adına verilir yani sanki milli irade sanki o hükmün arkasındaymış gibi karar verilir. Şimdi bir şey ortaya çıktı bu mahkeme kararlarının üzerine ‘Türk milleti adına” değil Pensilvanya adına olduğu anlaşılmıştır. Şuanda bu hükümlerin üzerinde, bu hükmü veren, bu hükmü ortaya koyan iradenin millet olmadığı Pensilvanya olduğu çok nettir. Fakat bu hatanın telafisi için maalesef hükümette bir irade göremiyoruz. Bu da ‘Yenikkapı Ruhu`na ters bir anlayıştır. Yani siz bir teröristin mahkum ettiği insanlara terörist diyorsunuz. Bu mantıksal bir çelişkidir.” açıklamalarında bulundu.
“Hizbullah bir terör örgütü değildir”
“Çok net bir ifade ile söylüyorum, Hizbullah bir terör örgütü değildir.” diyen Güneş, Hizbullah`ı bu şekilde vasıflandıranların PKK ve FETÖ olduğuna dikkat çekerek, “Terör örgütlerinin nitelendirilmesi meşru kabul edilemez. Bir hukuk devletinde bir teröristin birine verdiği sıfat meşrutiyet kazanamaz. Bugün o hükümlerin öyle bunları terör suçu işlediler diye mahkum edenler, kendileri mahkum olmuş veya hapislere girmiş insanlardır.” dedi.
Güneş konuşmasını şöyle sürdürdü: “Ümmetin başına bela olan iki terör örgütünün üzerinde ittifak ettiği ona saldırdığı bir hareket muhakkak Müslümanların dikkatlerini çekmelidir. FETÖ örgütünün 30 senedir hedefinde olan bir kitle, PKK`nın 40 senedir hedefinde olan bir kitle, Müslümanlara bir mesaj verebilmelidir. Eğer İmam-ı Şafi`yi dikkate alıyorsak, eğer ulemamızı dikkate alıyorsak bu camianın hakikat noktasında asla terörist olarak nitelendirilmeyeceğini kavramamız ve itiraf etmemiz lazım.”
“Bu camia bu örgütü doğduğu günden beri tanıdı”
15 Temmuz gününe kadar, FETÖ için, `ben bunlar için cübbemi giyip meydanlara çıkacağım, nasıl bunlara terör örgütü denilebiliyor` diyenlerin olduğunu söyleyen Güneş, “Yanıldık, demeyen kalmadı. İşte bu camia yanılmadı. Bu camia bu örgütü doğduğu günden beri tanıdı, nasıl ki düşmanını tanıdı, şeytanı tanıdı, şeytanın hizmetinde, Siyonizm`in hizmetinde olan, kılığını kıyafetini hocalara benzetse de onları tanıdı. Niye çünkü imanın feraseti bunu gösterdi.” ifadelerini kullandı.
6-8 Ekim olaylarının azmettiricilerin biri olan Zübeyde Zümrüt ile Kamuran Yüksek`in saldırıların yıldönümünde tahliye edildiğine vurgu yapan Güneş, “Bu olayın yıl dönümünde tahliye olmaları Müslümanlara karşı bir meydan okumadır. Biz bunu böyle algılıyoruz. Sizi hesaba katmayacağız. Dolayısıyla biz henüz burada yargının hükümlerinin milli iradeye uygun, milletin inancına uygun vereceği noktaya geldiği kanaatini taşımıyoruz. Bunun için de mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz.” diye konuştu. (M. Sıddık Bilge/M. Hüseyin Temel/Emrah Deniz- İLKHA)