Laik Kemalist darbeciler
Hüseyin Kaya / Doğruhaber
Darbe girişimi sonrası Müslüman halkın neredeyse yok sayılarak laikliğe methiyelerde bulunulması, unutulmaması gereken ibretlik olaylardandır.
Laiklik hemen her darbede darbecilerin elindeki malzemelerden biri olmasına rağmen toplumun hafızası ile alay edip halkın direnişini “laikliğin zaferi” olarak sunmak pişkinlikten öte bir aymazlık ve utanmazlıktır.
Türkiye`nin darbe tarihine baktığımızda önümüze çıkan tablo şudur:
27 Mayıs darbesi: Laik Kemalist subaylar yaptı, Kemalist sol basın ve öğrenciler tarafından desteklendi. Hedefteki kişi Adnan Menderes`in muhafazakâr bir kimliğe bile sahip olduğu tartışılırken darbecilerin halen sol kesimler tarafından desteklenmesi akla başka şeyler getirdi. Mesele devleti kaybeden tek parti temsilcilerinin öfkesi ve Menderes`in kimi baskıcı uygulamaları kaldırıp halka rahat nefes aldırmasıydı.
12 Mart muhtırası: Kemalistlerin, Kemalist solun darbe teşebbüsüne karşı verdikleri bir cevaptı. Bazı idamlar ile çok fazla gündemde kaldı; ama işin Ziverbey Köşkü sorgu ve işkenceleri tarafı da vardı. 12 Mart sonrası Amerikalıların TSK içinde ve istihbaratta çok güçlendiği iddia edilir. Hepsi bir yana darbecilerin “Laik Kemalist” duruşu konusunda kimsenin şüphesi yoktur.
12 Eylül darbesi: Sağ-sol çatışması bahane edilerek yapılan, Amerikalıların “Bizim çocuklar” dediği laik Kemalist askerler tarafından yapıldı. İşkencelerde hem solcular hem de sağcılar öldürüldü. Sığ bir dünya görüşüne sahip Ortodoks Kemalistlere hazırlatılan ders kitapları ile yeni bir nesil inşasına çalışıldı ve her şehirde bir yapı ya da tesise “Atatürk” adı verilerek kimi değerlerin zihinlere kazınmasına gayret edildi.
28 Şubat post modern darbesi: Laik Kemalist subayların, basın, iş dünyası ve sendikaları arkasına alarak giriştiği ve Müslümanların kimi taleplerini bastırma amaçlı olarak hükümetlere yön belirlediği bir darbeydi. 10. Yıl marşını İstiklal Marşı yerine teklif edecek kadar keskin bir İslam düşmanlığına ve Kemalist zihniyete sahip olan darbeciler baskı ve dayatmalarla toplumun inancına ve yaşam tarzına müdahale ettiler, “kamusal alan” diye bir put icat ederek dini önce evlere sonra da vicdanlara hapsetme çabası içine girdiler.
27 Nisan e-muhtıra: Laik Kemalist bir genelkurmay başkanının İslami söylem ve sembollerin gündeme gelmesine ve halkın cumhurbaşkanı tercihine müdahale edecek kadar ileri gitmesi ve bir tür darbe tehdidi olarak alınabilecek açıklaması ile ortaya çıktı. Cumhurbaşkanı için “sözde değil özde laik olmalı” açıklaması ile de hatırlanan ve laik Kemalist medyayı oldukça heyecanlandıran bir süreçti 27 Nisan e-muhtırası.
15 Temmuz darbe kalkışması: CIA`nın planlayıp yönettiği, dini bir cemaate mal edilen, içinde cemaatçilerle beraber laik Kemalistlerin de olduğu bir grup asker tarafından girişilen ve halkın onurlu direnişiyle başarısızlığa uğrayan darbe girişimi… Darbe girişimi sonrası yakalanan birçok darbecinin “Ben cemaatçi değilim, Kemalist`im” demesi, teşebbüsün farklı grupların ittifakı ile yapıldığını da gösterir nitelikteydi. Darbe teşebbüsünün başarısızlığa uğradığı belli olduktan sonra bir helikopter ile Yunanistan`a kaçan askerlerin de “Biz laik Kemalist`iz” demeleri ve bu şekilde Yunan makamlarından sığınma talep etmeleri de tarihe geçecek nitelikte ilginç olaylardandır.