• DOLAR 32.429
  • EURO 34.839
  • ALTIN 2397.535
  • ...
"Müfredat ve ders kitapları ideolojik kalıplardan arındırılmalı"
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

2016-2017 eğitim-öğretim yılına ilişkin değerlendirmede bulunan Eğitim-Bir-Sen Bitlis Şube Başkanı Cabir Durak, öğretmen açığından ders müfredatına kadar birçok konuda değerlendirmede bulundu.

Eğitim felsefesinin yenilenmesi, öğretim programlarının, müfredatın ve ders kitaplarının ideolojik kalıplardan arındırılması, değerler eğitimine önem verilmesi, insan kaynaklarının verimli kullanılması ve sorunları en aza indirilmiş bir eğitim için eğitim çalışanlarının sorunlarına köklü çözümlerin hedeflenmesi gerektiğini belirten Durak, Milli Eğitim Bakanlığının bu sorunları öncelemesi gerektiğini ifade etti.

Yeni eğitim-öğretim yılına sıkıntılı bir atmosferde girdiğine dikkat çeken Durak, "Emperyalist odakların bölgemizi yapay kurgularla değişime zorlaması; siyasal, kültürel, sosyal sıkıntıları daha da ağırlaştırmaktadır. 15 Temmuz`da, asıl amacı işgal, kullandığı yöntem darbe olan kalkışmada bu sıkıntıları en ağır biçimde yaşadık. Değişimin yönünü, mahiyetini isabetli kavramak, millet olarak yarınlara daha donanımlı hazırlanmak için eğitime her zamankinden daha fazla önem ve öncelik vermemiz gereken dönemlerden geçiyoruz." dedi.

"Hiçbir durum ve gerekçe, eğitimin kök sorunlarına, eğitim çalışanlarının ve camiasının meselelerine ilgisiz kalma nedeni olamaz." diyen Durak, yeni eğitim öğretim yılının, başta müfredat olmak üzere, eğitimin muhteva ve felsefesine ilişkin tıkanıklığın aşıldığı veya o yönde ümit verici çalışmaların sonuç alıcı aşamaya geldiği, eğitim çalışanlarının sorunlarının giderildiği bir yıl olmasını diledi.

 "Açığa alma ve ihraç süreçlerinde adil davranılmalı"

Darbe girişimi sonrası açığa alma ve görevden uzaklaştırma tedbiriyle ilgili değerlendirmede bulunan Durak, "Suçluların ortaya çıkartılması, şüpheli ile masum arasında ayrım yapılabilmesi, ceza soruşturması ve idari incelemelerin sağlıklı yürütülebilmesi açısından yerinde ve gerekli bir işlemdir. Ancak kamu görevinden çıkarma gibi ağır hukuki sonucu olan bir işlemden evvel en azından bu kişilere masumiyetini ispatlama imkânı tanıyacak bir yolun tanınması gereklidir. Kamu görevinden çıkarılanlar arasında tek bir masumun dahi bulunmaması gerektiği hususu, en az FETÖ/PKK mensuplarının ve destekçilerinin kamudan ihracı kadar önemli bir konudur." dedi.

"Sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına yeniden dönmek tecrübeyi hiçe saymaktır"

Sözleşmeli öğretmenliğin tekrar uygulamaya konulmasını eleştiren Durak, daha sonra şunları kaydetti: "Geçmişte 70 bin civarında sözleşmeli öğretmen istihdam edilmiştir. Sözleşmeli öğretmenlik uygulamasının bizzat kendisinin doğurduğu olumsuzluklar tecrübeyle sabit iken, şimdi 668 sayılı KHK ile getirilen düzenleme daha büyük sakıncalara neden olacaktır. Eğitim kurumlarında kadrolu ve sözleşmeli şeklinde ortaya çıkan ayırım; kurum içi çalışma barışını bozmuş, öğretmenlerin verimliliğini düşürmüş, aynı niteliklere sahip ve aynı görevi ifa eden insanlar arasında bir nevi kast sistemi oluşturmuş; sözleşmeli olarak istihdam edilenler kadrolu olanların sahip olduğu özlük haklarına sahip olmadıklarından hak kayıpları ve mağduriyetler pek çok davaya neden olmuştur. Bakanlığa olan güven azalmış, sözleşmeli öğretmenlerin statüleri nedeniyle eğitim kurumu içinde öğrencilere karşı otoriteleri dahi sarsılarak eğitim-öğretim ortamı bu durumdan olumsuz etkilenmiştir."

"İstihdamda sıkıntı yaşanan yerlerde teşvik sistemi uygulanmalıdır"

Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde en büyük eğitim sorunu kalıcı öğretmen istihdamının sağlanamamış olması olduğunu dile getiren Durak, bugün bu bölgede bir öğretmenin ortalama görevde kalma süresi bir buçuk yıl olduğuna dikkat çekti.

Durak, "Bu durum, ilkokul dönemi başta olmak üzere, eğitim ve öğretimde ciddi sıkıntılara sebebiyet vermektedir. Sorunun diğer boyutu, öğretmen açığının en çok bu bölgede bulunmasına rağmen tecrübeli ve bilgi birikimine sahip öğretmenlerin bölgede çalışmak yerine bir an önce batı bölgelerine gitmesidir. Bu açığı kapatmak amacıyla zorunlu hizmet yükümlülüğü getirilmiş olsa da, bunun soruna kalıcı bir çözüm getirmediği görülmektedir. Eğitim çalışanlarına yönelik zorunlu hizmet bölgelerinde görev yapmaları halinde illerin mahrumiyet durumlarına göre ilave özel hizmet tazminatı ödenmesi, hem bölgenin eğitim çalışanı açığının kapatılması bakımından hem de bölgenin zorluğuna göre eğitim çalışanının yaşamış olduğu mağduriyeti gidermesi bakımından zaruret arz etmektedir." dedi.

"Öğretmen ihtiyacı acilen giderilmeli, ‘atama bekleyen öğretmen` sözü tarih olmamalı"

MEB'in öğretmen ihtiyacı konusunda gerekli hizmeti sınması gerektiğini belirten Durak, "Söz konusu çarpıklık düzeltilmediği sürece sıkıntılar devam edecektir. Bu konuda köklü bir çözüme gidilmelidir. Bakanlığın öğretmen ihtiyacı konusunda gerekli hizmeti sunamaması ya da eksik hizmet sunması, eğitim ve öğretimin bütün aşamalarında birçok sorunun kaynağını teşkil etmektedir. Bu konuda köklü bir çözüme gidilmesi ve öğretmen ihtiyacı olan yerlere öğretmen adaylarının dengeli bir şekilde atanması konusunda bir planlama yapılması elzemdir. Bu amaçla, bir yandan YÖK ile daha sıkı bir iş birliği içerisinde Bakanlığın orta ve uzun vadeli öğretmen ihtiyacı ile yükseköğretim kurumlarının eğitim ve fen-edebiyat fakülteleri ile pedagojik formasyon kontenjanlarının müştereken belirlenmesi; diğer yandan norm kadro esaslarında köklü değişikliğe gidilerek, ders saatinin yanında öğrenci sayısı, okul büyüklüğü, coğrafi konumu, bulunulan bölgenin sosyo-ekonomik durumu ve OECD kriterleri gibi çok sayıda değişkenle belirlenen bir norm kadro düzenlemesi yapılması ve öğretmen sayısının kademeli olarak artırılması gerekmektedir." ifadelerini kullandı.

"Yönetici görevlendirme süreci yeniden ele alınmalıdır"

Bakanlığın eğitim kurumlarının yönetimi konusunda konuya uzun vadeli bir politika ve strateji geliştirmesi gerektiğine değine Durak, " Yönetici görevlendirme sürecinde belirsiz ve kestirilemez bir politika izlenmesi; 6287 sayılı Kanun`la yöneticilik görev süresinin 4 yılla sınırlandırılmış olması; ek ders usul ve esaslarının yöneticilere münhasır mali haklarının günümüz eğitim kurumu yöneticiliği görevlendirme süreci ve sorumluluklarına uyarlanamaması ile nöbet ücreti gibi yönetici olamayanlara tanınan ilave imkânların denginin yöneticilere yansıtılamaması sonucu kurum içi ücret dengesinin bozulması; öğretmenlik branşındaki normlarının saklı tutulmaması nedeniyle görev süresi sona eren yöneticilerin norm kadro fazlası öğretmen konumuna düşecek olmaları gibi sebepler dikkate alındığında, mevcut durumda yönetici görevlendirme sürecinde aday ve nitelikli ve tecrübeli sıkıntısı yaşanması kuvvetle muhtemeldir."

"Ek ders esaslarındaki adaletsizliğe son verilmeli, ders ücretleri artırılmalıdır"

Ek ders esaslarında ücret dengesizliğine ve mağduriyete neden olan hükümler, uzun bir zaman geçmesine rağmen hâlâ değiştirilmediğine tepki gösteren Durak, "2006 yılında köklü bir değişikliğe uğrayan ek ders esasları, 10 yıldır uygulanmakta ve değiştiği günden beri bazı adaletsizlikler devam etmektedir. Sendika olarak hazırlayıp bakanlığa sunduğumuz taslak dikkate alınmalı, gerekli mevzuat değişiklikleri bir an önce yapılmalıdır. Öğretmenlerin branşlarına göre ek ders ücretlerindeki adaletsizlik, okul türlerine göre yöneticilere verilen ve izahı mümkün olmayan ek ders ücreti farklılıkları çözüme kavuşturulmalıdır. Hâlâ 10 TL civarında olan ek ders birim ücreti, en az 20 TL`ye çıkarılmalı, öğretmenlerin girebilecekleri ek ders saati üst limiti yeniden gözden geçirilerek, ihtiyaçlar doğrultusunda artırılmalıdır." şeklinde konuştu.

"Okulların bütçe sorununa çözüm getirilmelidir"

Son olarak okulların bütçe sorununa da değinen Durak, "Okullara bütçe verilmemesi nedeniyle yaşanan sorunlara köklü çözüm getirilmelidir. Okulların zaruri harcamaları için okul aile birliklerince üretilmeye çalışılan çözümlerin yetersiz kaldığı görülmelidir. Okul yöneticilerinin eğitim liderliği yapmalarının önündeki en büyük engel olan okulların bütçe sorunu; öğretmeni, yöneticiyi ve veliyi karşı karşıya getirmekte, bundan en fazla zararı yine okul yönetimleri görmektedir. Merkezi bütçeden, öğrenci başına ödenek uygulamasına geçilmeli, okullarda tahsildarlık dönemine son verilmelidir." değerlendirmesinde bulundu. (Şükrü Tontaş-İLKHA) 




 

Bu haberler de ilginizi çekebilir