"Kimse sanmasın ki hayatımıza devam ediyoruz"
2014 yılı Kurban Bayramı`nda ihtiyaç sahiplerine kurban eti dağıtırken PKK`lilerin saldırısına uğrayarak vahşice katledilen Yasin Börü ve arkadaşlarının aileleri, yaşadıkları acı dolu o günleri unutamıyor.
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş`ın çağrısıyla sokaklara çıkan PKK/HDP`lilerin 6-7 Ekim 2014`te düzenledikleri saldırılar sonucu şehid olan Yasin Börü ve arkadaşlarının aileleri, yaşanan katliamı unutamadıklarını, her Kurban Bayramı`nda acılarının tazelendiğini söylediler.
Şehit Yasin Börü`nün annesi Hatice Börü, her bayramları buruk geçtiklerini belirterek şunları söyledi: “Ben her ütü yaptığımda çocuğum çamaşırlarını ararım, yemek yaptığımda sevdiği ve sevmediği yemekleri hatırlarım, Yasin tatlıyı çok sevdiğinden her tatlı yaptığımda onu yine ararım. Çocuklarımla biraz mutlu olduğumda Yasin burada olmuş olsaydı o da mutlu olurdu diyorum. Benim şu an meşguliyetim çok, çocuklarımla oyalanıyorum. Fakat kendimle baş başa kaldığımda olanları düşünüyorum, onlara yapılan vahşeti gözlerimin önüne getiriyorum, uykum kaçıyor. Kimse sanmasın ki hayatımıza devam ediyoruz ya da unuttuk. Hiçbir zaman unutulmaz, kim unutsa da ben unutmam.”
“Hiç kimse bu şekilde vahşice katledilmeyi hak etmez”
Yaşadığı acıyı hiçbir zaman unutamayacağını söyleyen anne Börü, “Yasin benim ilk çocuğumdu. Benim arkadaşımdı, her şeyimdi. İnsanın ilk çocuğu onun her şeyidir. Ben ölsem de bu acıyı unutmam. Yasin beni hiç üzmedi. Çevresine karşı asi değildi, hiç kimse bu şekilde vahşice katledilmeyi hak etmez. Ben gözümü her açıp kapadığımda bu vahşeti yapanlara beddua edeceğim. Bizim yaşadığımız acıyı onlarda yaşasın. Hem bu dünyada hem de öbür dünyada yakalarına yapışacağım. O vahşeti destekleyenlerin Rabbimin huzurunda yakalarına yapışacağım, çünkü bu vahşi nesli bize musallat ettiler.” dedi.
Anne olan herkesin bu acıyı anlayacağını, ancak zalimlerin annelerinin anlayamayacağını dile getiren Börü, sözlerine söyle devam etti:
“Kurban bayramında bayramlığını giydi gitti, yarım saat sonra geldi ‘Hocam bize bayramlıklarınızı çıkarın, normal günlük giysilerinizi giyin gelin.` dediğini söyledi. Yasin`de bayramlıklarını çıkarıp askıya astıktan sonra günlük giysilerini giydi. Günlük olarak giydiği gri gömlek ve siyah kot pantolon en sevdiği elbiselerdi ve sürekli olarak giyerdi. Gömleği üzerinde paramparça olmuştu. Gömleği üzerine olmasına rağmen onu tanıyamadım sadece boğazını benzetiyordum, ona yakıştıramıyordum, o değildir diye kendime teselli veriyordum. Üzerindeki gömleği renk değiştirmişti, parçalanmıştı.”
Şehit Hasan Gökgöz`ün babası Mehmet Gökgöz ise oğlunun şehit edilmesinin ardından 2 yıl geçmesine rağmen unutamadıklarını ve ilk günkü acıyı yaşadıklarını belirtti.
Her bayram içlerinin yandığını belirten baba Gökgöz, “Kurban bayramı geldi. İnsanlar heyecanlı ama biz de bir sevinç ve heyecan yok. Yüz bayramda geçse sabrım gelmeyecek. Torunlarım uyumadan önce babalarına bakarak uyuyorlar ve sürekli babalarını çok sevdiklerini dile getiriyorlar. Bu çocuklar unutur mu? Asla unutmazlar. Bayramlarda yaralarımız yeniden tazeleniyor.” ifadelerini kullandı
Baba Gökgöz, “Bayramları bize haram ettiler, zindan ettiler. Çocuklarımız fakirlere bir kurban eti dağıttı, suçları neydi? Ben annesine de söyledim, rabbime şükürler olsun tek ‘suçumuz` Müslüman olmak. Evet üzülüyoruz ama şükrediyoruz ki çocuğumuz kurban eti dağıtırken şehit oldu.” dedi.
Mahkeme sürecine de değinen Gökgöz, mahkemenin bir senaryo ve tiyatrodan ibaret olduğunu söyleyerek, “Mahkemede hâkim soru soruyor, HDP avukatları neredeyse suçu bizim üzerime atacaklar. Avukatlara dedim siz yalan makinesi misiniz makine gibi yalan üretiyorsunuz, utanmıyor musunuz? Mahkeme heyeti de her şeyi normal değerlendiriyor. Önemsiz bir davaymış gibi yaklaşıyor.”
Şehit Hasan Gökgöz`ün annesi Mehtap Gökgöz de oğlunun hiç akılından çıkmadığını ve her Kurban Bayramı`nda aynı acıyı tekrar yaşadıklarını söyledi.
Anne Gökgöz, “Dört bayram oldu oğlum yok. Şehit olmadan önce eve geldi ve ceketini bıraktı. Ceketinde bayram şekeri vardı. Ben sağ olduğum müddetçe bu ceketi ve şekeri yanımda hediye olarak sağlayacağım. Kâfir ve zalimler birlikte mutlu bir hayat yaşamamızı istemediler. Mazlum kalacağız, mazlum kalmaya razıyız ama zalimlerle dost olmayacağız. Bu zalimler bütün bayramları bize zehir ettiler.” dedi.
6-7 Ekim olayların yaşanmasına sebep olan, teşvik eden ve onları sokağa döken insanlar neden halen yargılanmadığını soran anne Gökgöz son olarak şunları söyledi:
“Sormak istiyorum yetkililere, bize söz verildi ve onlar da yargılanacak denildi ama hiçbir adım atılmadı. Mahkemede bize diyorlar ki ‘Hasan`a silah sıkılmamış ama pencereden attıklarında beyin kanaması geçirmiş ve orada ölmüş` peki Hasan`ı kim öldürdü. Selahattin Demirtaş ve partisi öldürmedi mi neyi saklıyorsunuz. Biz hiçbir zaman Selahattin Demirtaş`ı unutmayacağız. Televizyon ekranlarına çıkıp kardeşlikten ve barıştan bahsediyorsun sen “Bi deng meleyê, bi zik fileyê” yani senin için ve dışın ayrı olduğunu biliyoruz. Sen ve FETÖ vahşet yönünden aynısınız. Bundan dolayı sizi hiçbir zaman unutmayacağız. Mazlum kalacağız, mazlum kalamaya razıyız ama zalimlerle dost olmayacağız.”
Şehit Hüseyin Dakak`ın babası Öztekin Dakak ise duygularını şöyle dile getirdi: “Şehit olduğu o günden bugüne kadar çocuğumuzu unutmadık. Onu, sürekli hasretle ve özlemle arıyoruz. Yine Kurban Bayramı geliyor. Yine o günkü acıyı yaşayacağız. Sanki yeni olmuş gibi acısı hala taze. Allah böyle bir acıyı kimseye yaşatmasın.”
Bundan iki yıl önce yaşanan ve aylarca Türkiye gündeminde kalan 6-7 Ekim PKK saldırılarının yaşattığı toplumsal travma hâlâ hafızalardaki yerini koruyor. Günlerce süren saldırılarda yüzlerce İslami kişi ve kurumları hedef alan PKK/HDP`liler, kurban eti dağıtan gençlere, sakallı amcalara, tesettürlü kadınlara vahşice saldırdı. Şehirleri yakıp yıktı, Kürt illerini harabeye çevirdi.
Toplum yaşadığı korku dolu günleri üzerinden atmaya çalışsa da evlatlarını barbarca saldırılarda yitirmiş olan ailelerin yüreklerindeki acı hâlâ canlılığını koruyor. Bu aileler her Kurban Bayramı`nda çocuklarının anılarını tekrar tekrar hatırlıyor. (Emrah Deniz, Mehmet Bozdaş-İLKHA)