Peygamber Varisi bir Alim; Molla Hayrettin
Seyda, ilmiyle amil, hakkı müdafaa konusunda tavrını açıkça ortaya koyan, yanlışlığı kim yaparsa yapsın onu düzeltmede zerrece taviz vermeyen, hak bildiği değerler konusunda kimseden çekinmeyen bir halk rehberiydi
Fikret Özkan, Emrah Tel
Özellikle Van ve çevre illerde tanınan Seyda Molla Hayrettin Tanrıkulu, 1947 yılında Van Bahçesaray (Müküs) ilçesinde dünyaya geldi. Âlimleriyle meşhur bir ailenin ferdi olan Seyda, ilk eğitimini babasından aldı. Ardından o zaman bölgede etkin olan medreselerde İslami eğitime başladı ve bölgede bulunan birçok değerli İslam âliminden dersler alarak icazetine kavuştu. Seyda’nın kendisi dışında 2 kardeşi daha icazet almıştır. Seyda, genç yaşta müderrisliğe başladı ve 28 Şubat sürecine gelinceye kadar ilmi dersler vermeyi ihmal etmedi. Kırk yıl boyunca ders veren Seyda, yüzlerce alim yetiştirdi. Seyda’nın bugüne kadar yayınlanmış te’lifatları olmamakla beraber ancak sarf ve nahiv üzerine yazmış ve yanında muhafaza etmiş olduğu eserleri mevcuttur.
PEYGAMBER VARİSİ OLARAK DAVANIN DERDİNİ ÇEKERDİ
Seyda ilmi ile amil olmaya çok önem verir ve üzerinde bulundurduğu emanete çok dikkat ederdi. Bundan dolayı çok ızdırap duyardı. Kendisine ızdırap veren bu meseleleri kulakardı etmeyip sürekli gündeminde tutardı. Kendisine en yakın talebelerinden Molla Kenan, Seyda’nın kendisine şöyle dediğini söyler, “Kenan! Biliyorum, ben milletin kalbini belki de çok kırıyorum. Ben bu insanların bana çok kırıldığını da biliyorum. Hatta birkaç yerden duydum ki beni şikâyet emiş ve ‘Seyda bizim keyfimizi hep kaçırıyor’ demişler. Allah biliyor ya benim onlara kızmam rıza-i ilahi içindir. Şöyle bir dönüp bakıyorum, onların bütün hayatı günah, isyan ve haram olmuş. Kenan! Ben Peygamberin varisi isem bunlara rıza göstermem bir yana, insanların bu durumuna ses çıkarmamam diye bir şey olamaz, velev ki kırılsalar bile.”
HAK SÖZÜ SÖYLEMEKTEN KAÇINMAZDI
Seyda ilmi ile amil olmaya dikkat ettiği gibi, ilmi noktada bir yere geldiği halde liyakat göstermeyenlere karşı da oldukça tavizsiz idi. Zaman ve nüfuz gözetmeksizin söylenmesi gereken hak sözü dile getirir ve dilsiz şeytan olmaktan Allah’a sığınırdı. Molla Kenan, yine Seyda’yla beraber olduğu ve şahit olduğu bir anısını şöyle dile getirir,“Bir gün Seyda’nın yanına 4 tane imam gelir. Kendileri hakkında gelen bilgileri Seyda’yı kızdırmış olacak ki Seyda dönüp orada bulunan birine ‘Bana bak hoca, senin yaptığın ne İslam’a ne Müslüman’a hele hele bir âlime yakışmıyor. Sen rüşvet almaya utanmıyor musun?’ İmam Efendi itiraz eder, Seyda yaptıklarından bir iki örnek vererek delilsiz konuşmadığını kendisine gösterince susmak zorunda kalır. Diğerine dönerek,‘Ya senin yaptığın, Firavun bile senin kadar kibirlenmiş değildir. İyi bilki iman ile kibir bir arada olmaz. Haddini bil. İnsanlara karşı daha alçak gönüllü ol’ diyerek onları yermiş ve nasihat etmişti.”
AÇIK SÖZLÜYDÜ
Gevaş Müftüsü Burhan Eriş’in şahit olduğu bir ortamda Seyda, bir gün hakkı muhafaza etmekte ne kadar tavizsiz olduğunu apaçık ortaya koymuştu. Eriş şöyle anlatıyor, “Bir gün Çatak ilçesi Görentaş bölgesinin önde gelen ve aynı zamanda nüfuzlu bir şeyhi ile Seyda karşılaştı. Şeyh, Seyda’ya ‘Seydam! Sen bizi sormaz oldun, bizi hepten terk ettin’ deyince Seyda, istifini bozmadan alçak gönüllü bir şekilde ve o kalabalığın arasında ‘Şeyhim! Bilmem ki, seni gelip de kumarhaneden mi sorayım, yoksa meyhaneden mi sorayım, yoksa tefecilerin bürosuna mı gelip sorayım. Ben sizi bu yerlerin dışında başka bir yerde göremiyorum ki sorayım. Oralarda da ben olamam’ deyip net tavrını ortaya koymuş ve şeyhin muhatap olduğu kişileri dikkatle seçmesini kendisine ihtar etmişti. Tabi orada bulunan herkes çok şaşırmış, hayretler içerisinde kalmıştı. Zira böyle hitap ettiği kişi bölgenin en nüfuzlu insanlarından idi.”
FARKLI MAKAMLARA DEĞER VERMEZDİ
Seyda, zahit bir insan idi. Kendisine defalarca şeyhlik teklif edenlere Seyda,“Ben ve şeyhlik birbirimizden uzağız. Ben ilmimi hiçbir etki ve mihnet altına sokmam. Size geldiğimde ilmimin önüne geçmeyecek ve ilmi gerekliliğin hakkını verecekseniz ne ala. Yoksa bu iş benden uzaktır” diyerek hem dünyevi makamlara değer vermediğini hem de ilimden ve ilmi mücadeleden daha değerli bir şey olmadığını şahsında ispatlıyordu.
DOÇENTİN ÇÖZEMEDİĞİ KİTABI ÇÖZDÜ
Molla Kenan anlatıyor; “Biz inanıyoruz ki Seyda, Allah dostu bir insandı. Ehl-i Beyt aşığı, ilmi ile amil bir insandı. Bir gün Seyda’ya bir doçent bir kitap getirmişti. Kendisi Doçentlik tezi için verilen bir kitabı çevirme ve şerh etmede sıkışınca Seyda’ya getirmiş ve kitabın çözümü için yardım istemişti. Seyda ilkin baktı. Kitap ona da çok ağır gelmişti. Seydamız o gün kitaba bakmıyor ve uyuyor. Lakin seyda uyanır uyanmaz hemen kitaba uzanıyor ve daha sonra sanki yıllardır bu kitabın üzerine çalışmış ve onunla tedris yapmış gibiydi. Hiç takılmadan bir seferde şerh etmişti.”
Seyda Molla Hayrettin Haziran 2010’da Ankara’da tedavi görmekte olduğu hastanede vefat etti. 4 kız, 7 erkek, 11 çocuk babası olan Seyda, 11 çocuklu bir ailenin de çocuğuydu.
Allah’u Teâlâ seydamıza gani gani rahmet eylesin.
BU MİLLET SİZDEN BİR FAYDA GÖRMEDİ
Seyda’nın en büyük özelliklerinden biri, bir âlime yakışacak şekilde cesur oluşu ve hak bildiği değerleri savunmada kimseden çekinmemesiydi. Doğu ve Güneydoğuyu kasıp kavuran ırkçılık rüzgârına karşı hiçbir zaman boyun eğmemiş, bulunduğu mekânlarda propagandalarına mahal bırakmamıştır.
Bir anısı şöyle anlatılır, “Bir gün bir cemaatte oturur vaziyette iken Kürd ırkçılığı söylemleri ile ön plana çıkan bir molla ve medrese okumuş başka biri propaganda yapmaya başlarlar. Mecliste bulunanların geneli menfi milliyetçiliğin pençesine düşmüş insanlardı. Seyda, konuşulan yanlışlara müsaade etmemiş, orada konuşulanlara derhal müdahale ederek konuşan imamı şu sözleri ile ilzam etmiş sonrasında oradan çekip gitmiştir.
-Sizler Kürtlere üç büyük ihanet yaptınız.
Birincisi: Kürtler geçmişten bu yana dindar bir millettir. Fakat siz tamamıyla dinsizlik propagandası üzerinden davanızı yürütüyor, milleti bu davanızla dinsizleştiriyorsunuz.
İkincisi: Kürtler milletler arasında en namuslu milletlerden biriydi. Namusu için ölmeyi göze alacak kadar hassas idiler. Sizler Kürt kızlarını öylesine dinden imandan ve namustan uzaklaştırdınız ki eteklerini çıkarıp kot pantolon giydirdiniz, başlarını açtınız, meydanlara düşürdünüz. Kürtlerin namus duygusunu da öldürdünüz.
Üçüncüsü: Kürtler tarih boyunca kendilerine misafir gelen veya kendilerine sığınanı muhafaza etmiş, korumuş bir millet idi. Sizler Kürtlerdeki bu güzel hasleti de öldürdünüz. Bu mu sizin Kürt milletine faydanız. Bu millet sizden hiçbir zaman fayda görmedi, görmeyecek de” diyerek tavrını net olarak ortaya koymuştu.