HÜDA PAR`dan gündeme dair önemli açıklamalar
HÜDA PAR Genel Merkezi tarafından yayınlanan gündem değerlendirmesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan`ın Rusya ziyareti, artan PKK saldırıları ve "Fesat Şebekesi" olarak nitelendirilen paralel yapı hakkında önemli açıklamalara yer verildi.
HÜDA PAR Genel Merkezi tarafından gündeme dair önemli açıklamalar yapılırken, özellikle “Fesat Şebekesi” olarak nitelendirilen paralel yapının neden olduğu mağduriyetlerin giderilmesi noktasında bir an önce çalışmaların başlatılması gerektiğine vurgu yapıldı.
Gündem değerlendirmesinde İran Dışişleri Bakanı Zarif`in Türkiye ziyareti, Rusya-Türkiye ilişkileri, artan PKK saldırılarıyla ilgili önemli açıklamalar da yapıldı.
“Fesat Şebekesi”
“Senaryosu dışarda yazılan 15 Temmuz darbe girişiminin figüranı olarak kendi halkına ölüm yağdıran Fesat Şebekesi`nin vahşi ve karanlık yüzü hiçbir tereddüde mahal bırakmaksızın açığa çıkmıştır.” denilen gündem değerlendirmesinde şu ifadelere yere verildi:
“Bu şebeke, ülkemizde yaşanan siyasi, ekonomik, hukuki, sosyal ve kültürel kaosun temel nedeni olan vesayetçi rejimin darbeyi ve darbeciliği besleyen yapısından faydalanarak palazlanmıştır. Bir taraftan yıllar yılı kuzu postuna bürünerek ağına düşürdüğü evlatlarımızı emperyalist tezgâhlardan geçirerek ölüm makinesine dönüştüren bu ihanet şebekesi; diğer taraftan şeytani planlarının önünde engel olarak gördüğü kişi veya kesimleri her türlü gayr-i insani, gayr-i ahlaki yol, yöntem ve kumpaslarla devre dışı bırakmaya çalışmıştır. Bu meyanda pek çok masum insana hem maddi hem manevi anlamda mağduriyetler yaşatmış, binlercesini cezaevlerine attırarak zulmen özgürlüklerinden etmiştir. Yargı terörüne maruz kalmış bu insanların önemli bir kısmı halen cezaevlerinde kalmaya devam etmektedir.”
“Yargı terörü sonucu cezaevlerinde bulunan masum insanların cezaevlerinden bir an önce çıkarılması daha da önemli ve gereklidir”
Emniyet-yargı ortak kumpasıyla cezaevlerine konulan masum insanların bir an önce salıverilmesi gerektiğine vurgu yapılan değerlendirmede, “Cenab-ı Allah`ın lütfu ve inayetiyle akim kalan darbeye teşebbüs eden bu ihanet şebekesi mensuplarının hak ettikleri cezaya çarptırılması ne kadar önemliyse, ‘terör örgütü üyesi` oldukları kabul edilenlerin yargı terörü ile mağdur ettiği vatandaşların mağduriyetlerin bir an önce giderilmesi de o kadar önemlidir. Özellikle de bu ihanet çetesinin emniyet/yargı ortak kumpasları, daha doğru bir ifadeyle yargı terörü sonucu cezaevlerinde bulunan masum insanların cezaevlerinden bir an önce çıkarılması daha da önemli ve gereklidir.” denildi.
“Hükümeti ‘bir topluluğa olan öfkeniz sizi adaletsizliğe sürüklemesin` ilahi düsturuna uygun adımlar atmaya davet ediyoruz”
Geçmişte “Fesat Şebekesi” ile münasebetleri olmuş ancak sonradan bu yapı ile ilişkilerini koparıp hiçbir suça bulaşmamış kişilere karşı adil olunması gerektiğinin altının çizildiği değerlendirmede, şu uyarılar yapıldı:
“Hükümet, son dönemlerde meseleyi sulandırma yoluyla doğru bir zeminden uzaklaştırma çabalarını da görmeli ve etkin soruşturmalar yürüterek buna kesinlikle meydan vermemelidir. Ayrıca bu ihanet çetesi ile geçmişte en büyük münasebeti kendisinin kurduğu gerçeğinin göz önünde bulundurarak, geçmişte bu yapı ile münasebetleri olmuş ancak karanlık yapının ürkütücü yüzüne şahit olduktan sonra bu yapı ile ilişkilerini koparmış hiçbir suça bulaşmamış ve kendisi için yeni bir sayfa açmış kişilere fırsat vermelidir. Aziz İslam`ı ölçü almış bir parti olarak, adaletin tahakkukunu her türlü takdirin üzerinde görüyor ve hükümeti ‘bir topluluğa olan öfkeniz sizi adaletsizliğe sürüklemesin` ilahi düsturuna uygun adımlar atmaya davet ediyoruz.”
PKK, bombalı eylemler gerçekleştirerek başarısız darbe girişimi sonrası darbe severlere yeni imkânlar sunmayı amaçlamaktadır
Son dönemde artan PKK saldırılarının küresel güçlerin iç savaş, kaos ve bölgeyi istikrarsızlaştırma planı doğrultusunda gerçekleştirildiğine dikkat çekilen değerlendirmede, “Çukur tiyatrosundan sonra yapılan operasyonlarla eylem yapma gücü azalan PKK örgütü darbe girişimi sonrası bombalı saldırılarını arttırmaya başladığı görülmektedir. Bu eylemler, küresel güçlerin coğrafyamız için uygun gördükleri iç savaş, kaos ve bölgeyi istikrarsızlaştırma planı doğrultusunda gerçekleştirilen saldırılardır. Darbe mekaniğinin işletilmesinde üstlendikleri rolün gereği olarak emperyalist güçlerin talimatlarıyla hareket eden örgüt, izlediği strateji ve yerleşim yerlerinde sivil yaşam alanlarında bombalı eylemler gerçekleştirerek başarısız darbe girişimi sonrası darbe severlere yeni imkânlar sunmayı amaçlamaktadır.” ifadeleri kullanıldı.
“ABD`nin izlediği strateji doğrultusunda hareket eden PKK, çukur tiyatrosuna destek vermeyen Kürt halkını cezalandırmaktadır”
Fesat Şebekesi`nin şeytani emellerine prim vermeyen halkın, patlattığı bombalarla kadınları, çocukları ve bebekleri katleden PKK`ye de prim vermediğinin belirtildiği değerlendirmede, “ABD`nin bölgede izlediği strateji doğrultusunda hareket eden PKK örgütü bu son saldırılarla bir yandan çukur tiyatrosuna destek vermeyen Kürt halkını cezalandırmaktadır. Diğer yandan darbe karşıtı gösterilere katılan Kürt halkına gözdağı vermek ve sindirmek istemektedir. Örgütün Kızıltepe, Diyarbakır ve Beytüşşebap`ta sivil insanları katletmesi, en iyi bildiği işin kirli-karanlık odaklar adına savaş yürütmek, öldürmek ve kan dökmek olduğu gerçeğini bir kez daha ortaya çıkarmıştır. Gelinen aşamada halkımızın darbeci Fesat Şebekesi`nin şeytani emellerine prim vermediği gibi, yaşam alanlarında ve geçiş yollarında patlattığı bombalarla kadınları, çocukları ve bebekleri katleden PKK örgütüne de prim vermediği görülmektedir.” denildi.
“Ülke içi veya ümmet içi sorunların çözümünde emperyalist güçlerin sorunlara müdahil olmalarına kesinlikle fırsat verilmemelidir”
İran Dışişleri Bakanı Zarif`in Türkiye ziyaretinin de değerlendirildiği açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
“Suriye iç savaşı, dâhili meselelerde silahlı çözümlere başvurma ve meseleyi emperyalizme havale etmenin ülkeleri nasıl bir felakete sürükleyeceğini herkese gösterdi. Muhalif yapıların rejimle ve birbirleriyle mücadelelerinde silaha ve şiddete başvurmaları, bölgeyi ‘şiddet şiddeti doğurur` gerçeğiyle yüz yüze bırakmış ve bölgeyi bir ateş topuna dönüştürmüştür. İslam ülkeleri bu acı tecrübeden çıkarmış olmaları gereken dersle, hem ülke içi meselelerinde hem de diğer İslam ülkeleriyle aralarındaki bütün meselelerde diyalog ve müzakere yollarını sonuna kadar zorlamalı, siyasi çözümler geliştirmelidir. Ülke içi veya ümmet içi sorunların çözümünde emperyalist güçlerin sorunlara müdahil olmalarına kesinlikle fırsat verilmemelidir.
İslam ülkelerinin kendi meselelerini, İslam`a ve ümmetin maslahatına uygun bir şekilde çözmeleri gerektiğine işaret edilen değerlendirmede, “Bu kapsamda İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif`in Türkiye ziyareti bu maksada hizmet edecek bir adıma dönüşmelidir. Bu ziyaretin İslam ülkelerinin kendi meselelerini aralarında İslam`a ve İslam Ümmetinin maslahatına uygun bir şekilde çözme konusunda bir ilk adıma dönüşmesi, çatışma ve savaşın bu mazlum coğrafyanın kaderi olmadığına dair ümitleri yeşertecektir inşaallah.” denildi.
“Türkiye-Rusya ilişkilerinin düzeltilmesi için atılan adımlar olumludur”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan`ın Rusya ziyaretinin olumlu olduğunun belirtildiği açıklamanın devamında şu değerlendirmede bulunuldu:
“24 Kasım 2015 tarihinde Rus uçağının düşürülmesinden sonra bozulan Türkiye-Rusya ilişkilerinin düzeltilmesi için atılan adımlar olumludur. AB(D)`nin 15 Temmuz darbe girişimine karşı tavırları ortada iken dış politikada çeşitlilik oluşturma yoluyla alternatif arama çabalarını, hakikatte birbirlerinden hiçbir farkı olmayan emperyalist güçlerin siyasi, askeri ve ekonomik çelişkilerden faydalanarak bağımsızlığını muhafaza etme yolunda atılan adımları anlamlı ve önemli buluyoruz. Bu adımların gerek ülkenin gerekse de bölgenin barış ve huzuruna katkı sunmasını, özellikle de Suriye`de süren iç savaşı bitirmeye yönelik bir sürece dönüşmesini temenni ediyoruz.”
“AB süreci ve ABD ile olan ilişkiler gözden geçirilerek revize edilmeli”
D-8`in yeniden güncellenerek daha aktif hale getirilmesinin gerekliliğine vurgu yapılan gündem değerlendirmesinin sonunda şu ifadelere yer verildi:
“Değişen/değişmesi gereken dış politika anlayışı çerçevesinde Türkiye`nin NATO üyeliği de dâhil olmak üzere AB süreci ve ABD ile olan ilişkilerinin gözden geçirilerek revize edilmesi ve D-8`in yeniden güncellenerek daha aktif hale getirilmesi hem bölge ülkeleri hem de İslam âleminin maslahatına çok daha uygundur. Bu yönde atılacak adımların, mazlum coğrafyaların işgal ve sömürüden kurtulmasına önemli bir vesile olacağına inanıyoruz.” (İLKHA)