• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...
Davet, Her Zaman Ve Her Yerde (Doğrugenç Haftanın Yazısı)
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Müslüman, büluğ çağından ölünceye kadar ki yaşamı boyunca tüm amellerinden hesaba çekilecektir. Yeme, içmesinden, davranışlardan, ilişkilerden, konuşmalardan (vb.) kısacası hayatın her karesinden hesaba çekilecektir . Elbette İslam davasına davette kendisine düşen görevi yerine getirip getirmediği hususunda da hesaba çekilecektir.
Kardeşler! Yaklaşık üç aylık bir tatil dönemine girmek üzereyiz. Yıllarca sistemin, çevrenin dayattığı bir tatil algısı oluşturulmuştu. Bu algıya göre tatil; sorumluluktan uzak, tüm zamanın dinlenme ve eğlenmeye ayrıldığı, helal-haram sınırı tanımayan gayri İslami bir eğlence anlayışı olarak tanımlanmıştır. Rabbimiz tüm kardeşlerimizi böyle bir hale düşmekten korusun.

Tatil, Müslümanlar için hele hele İslami kimliğe sahip kardeşlerimiz için dinlenme zamanı değil daha çok çalışma, çabalama İslam`a hizmet zamanıdır. Bu hizmeti en güzel şekilde yerine getirmek için kendimizi Allah (c.c.) ve Resulü`nün istediği şekilde yetiştirme gayreti içine girme zamanıdır. Belki lezzetin tarifi yapılamaz ama İslami hizmet içerisinde bulunan kardeşlerimiz bu gayretten kaynaklanan yorgunluğun, uykusuzluğun, açlığın, koşmanın, koşturmanın verdiği lezzeti çok iyi bilmektedir. Müslümanlar için dünyadaki en büyük zevk bu olsa gerek.

Kardeşler! Üç ay az bir zaman değildir. İster okul okuduğumuz mekanda ister farklı mekanlarda olalım, tatilimizi geçirdiğimiz yerlerde İslam`a ve Müslümanlara hizmeti daha ileri bir aşamaya götürmek ve ileride bu yolda büyük sorumluluklar alarak, örnek Müslüman bir fert ve davetçi olmanın gayreti içine girmeliyiz.

Bu üç ay çok verimli geçmeli. Üç ayın bitiminde yani yeni eğitim ve öğretim dönemi başlangıcında tatilde geçirdiğimiz zamanı düşündüğümüzde bizler büyük bir mutluluk içerisinde "Bana bu düşünce ve imkanı veren Allaha hamd olsun." diyebilmeliyiz. Allah korusun düşüncemiz "Bu üç ayım boş geçti. Ne kendim için ne de İslam ve Müslümanlar için bir şey yapabildim." şeklinde olmasın.

Onun için yaşantımızda boş gezmek, boş oturmak, boş konuşmak, boş tartışmak, boş düşünmek hatta boş hayaller içine girmek bile olmamalı. İslam'a Müslümanlara, imanımıza, ahretimize ve davamıza fayda vermeyen her şey bizim için boştur. Boş şeylerle zaman ve enerjimizi heder etmek dünya hayatında bize bir şey kazandırmadığı gibi yarın Rabbimiz katında vereceğimiz hesabı da ağırlaştırır.

Nerde olursak olalım, hangi mekanda bulunursak bulunalım, hangi hayat şartlarında yaşarsak yaşayalım ve hangi yaşta olursak olalım çevremizdeki insanları İslami hayata davet etmeliyiz. Yani davet; kimi zaman okulda, kimi zaman sarayda, kimi zaman zindanda, kimi zaman da hiç umulmadık yerlerde olur.

Mevdudi şöyle der: "Allaha yemin olsun ki; Müslüman, yeryüzünde tek başına da kalsa, yanlışa boyun eğmez. Bu konuda tek seçeneği vardır. O, tüm varlığıyla insanları hakka davet edecek. Hiç kimse ona icabet etmese bile tek başına sebat gösterecek. Davetçinin bu minval üzerine olması ve izzetle şehit düşmesi, yanlışa boyun eğmesinden çok daha hayırlıdır."
Somut bir örnek vermek gerekirse şu olayı anlatmak yerinde olacaktır:

Firavunun sarayında daveti sürdürenlerden biri de Firavunun kızının dadısı Maşite'dir. Firavunun kızının saçını tararken elindeki tarak yere düşer. Tarağı alırken "Bismillah" der. Firavunun diğer kızı:
- Adıyla başladığın babam mıydı ?der
Maşite:
-Hayır. Benim, senin ve babanın da Rabbi Allah`ın adıyla, der.
Firavunun kızı:
-Babama haber vereyim mi? der.
Maşite:
-Haber ver. der.
(Firavunun kızı babasına haber verir.)
Firavun:
-Benden başka Rabbin mi var ? diye sorunca Maşite:
-Evet, O benim de senin de Rabbin olan Allah`tır, cevabını verir.

Firavun bir kazan suyun kaynatılmasını emreder. Onu ve çocuklarını içine attırır. Kaynayan suya atılma sırası daha sütten kesilmemiş olan bir çocuğa gelir. Çocuk şöyle der: "Anneciğim sabret, dünya azabı ahret azabından kolaydır." Ve o da kazana attırılır.

Firavunun sarayında bir kadıncağız dönemin zorbasına karşı çıkıyor ve boyun eğmeden gerçeği söylüyor ve bu uğurda ateş pahasına da olsa korkmadan, çekinmeden ateşi zillete tercih ediyor.

Zor şartlarda daveti en güzel biçimde sergileyenlerden biri; davetçilerin atası İbrahim (as) dır. O müşrik toplumda ve tek başına hiç kimseye aldırış etmeden en zor şartlarda davasına hizmet etmiştir. İşte bunun gibi şahsiyetler bizlere örnek olmalı. Onlar nereye giderlerse gitsinler davalarını da adeta bir azık misali yanlarında götürürler ve karşılarındaki kimse firavun gibi taş kalpli biri bile olsa davetten dönmezlerdi. Bizler de şu anda bir dönem değişikliği yaşıyoruz. İnsanlara davet ne kadar zor da olsa zorluk Allah`tan geldiği için her şeye razıyız.
Rabbimiz pişmanlığın fayda vermediği günde hiçbir kardeşimizi pişman etmesin. Hayırlarla dolu bir dönem geçirmeniz ümit ve duasıyla.

 

Hicret Uçan / Osmaniye - Yaş: 16

 

Genç Yazarlar ile HASBİHAL

Osmaniye ilinden Hicret UÇAN Bacımız: Biz inanç sahipleri, inancımızı yaşamadığımız için etken olmaktan çıkıp edilgen olduk.Hep başkasını taklit ederek özgünlüğümüzü kaybettik.Hal böyle olunca her doğruyu her yerde söylemek hakkın değildir anlayışını kendimize göre genelleştirdik.Bunu daha da ileriye götürerek ‘`hiçbir yerde doğruyu söyleme`` anlayışını benimsedik.Bu psikolojiyle hareket ettiğimizden her söylem bizlere doğru gelmeye başladı.
Milletin tatil programlarına bakarak bizlerde tatili sadece eylenme dinlenme olarak görmeye başladık.En ufak imtihanımızda bu programımızda yoktu nerden çıktı dercesine kulluk vazifemizden uzaklaştık. Bizler tatil sürecimizi ölçülü değerlendirerek vazifemizden ders çıkarmalıyız.Sadık dostlarla ehli ilim sahipleriyle kardeşlikliğimizi pekiştirerek meşru çizgide tatil yapmamız bizlerin faydasına olacaktır.
Kısacası yalancılarla oturup yalan söylemeyi öğreneceğimize doğru insanlarla oturup doğruyu öğrenmek gerekir.Duygularınızı güzel ifade etmişsiniz.Teşekkürler. Yeni paylaşımlarınızı bekliyoruz. Allaha emanet olunuz.

Bu haberler de ilginizi çekebilir