• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...
Haydi Kalk Ve Uyar!
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Hiçlik denizinde yüzerken, bizi varlığın en hayırlısı kılan Rabbe hamd olsun. Mahşeri kalabalıkta tüm nebiler nefsi nefsi derken biz ümmetini düşünen Muhammed Mustafa'ya salat ve selam olsun.
Ey Allah'ın kulları! Şeref ve izzet yalnızca Allah`ın Rasul'unun ve iman edenlerindir.
Ey Allah'ın kulları! İçinde birçok mucizeyi barındıran ve muhataplarını acziyet içerisinde bırakan Kuran-ı Kerim, bize geçmiş ümmetlerin misalini bir çok yerde hatırlatmaktadır. Bu hatırlatmalar elbette boş yere değildir. Aksine geçmiş ümmetlere hikmeti nazar ile bakıp, hatalardan sakınıp, bugünümüze, yarınımıza Rabbın isteği üzere yön verip şekillendirmek içindir. Peki ne olmuştu geçmiş ümmetlere? Hz. Salih ile ele alalım;
Hz. Salih, peygamber olarak gönderildiğinde semud milleti nede çirkeflikler içersindeydi. Bu kavim şirk içerisinde putlara taparak tek ve bir olan yaratıcıyı, Rabbı hiçe sayıyorlardı. Her sapık millet gibi, vurguncu, soyguncu, yol kesiciydiler. Allah'ın verdiği güç ve beceriyle zamanlarına göre ileri bir sanata/teknolojiye sahip olmaları, azametli yaratıcı Allah`a karşı büyüklenmelerine sebeb oldu. Yüce yaratıcı, içlerinden, dürüstlüğü, iyiliği ve kabiliyetiyle bilinen Salih (a.s)'ı onlara gönderdi. Şuara Suresinde geçtiği üzere Salih (a.s) kavmine şöyle hitap etti;
“Siz burada, bahçelerin, pınarların içinde, ekinlerin, salkımları sarkmış hurmalıkların arasında güven içerisinde bırakılacak mısınız? (Böyle sanıp) dağlardan ustaca evler yontuyorsunuz. Artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin. Yeryüzünde bozgunculuk yapıp dirlik düzenlik vermeyen, aşırı gidenlerin emrine uymayın”. İlahları nefis ve şehvet olmuş millete ne kadar etki ederdi ki Salih(a.s) daveti.
Her milletin yaptığı gibi mucize isteyerek güya Salih(a.s)`ı aciz bırakacak ve bahanelerin arkasına sığınarak ilahi davetten yüz çevireceklerdi. Allah'u Teala onlara kayanın içerisinden deveyi gönderdi. Kendilerine gönderilen kutsal mucizenin ayaklarını keserek öldürdüler. İşte bu azgın millet Rablerini hiçe saydılar, peygamberlerini umursamadılar, kutsal mucizeyi hiçe sayarak öldürdüler. Bu sebeblerden ötürü Aziz ve Cabbar olan yaratıcı, onların üzerine “korkunç bir ses gönderdi, hayvan ağılına konan, kuru çalı, çırpı ve otlar gibi oldular”. (Kamer: 31)
İbret almamız için Salih(a.s) kavmi yeterli olmalıdır. Şu an yaşadığımız çağ ile misalini verdiğim çağ neredeyse aynıdır. Farkımız içimizde peygamberin olmayışıdır. Şuan günümüze de başta, semud kavmi olmak üzere hangi azgın kavmin helak olma sebebi vuku bulmamıştır ki? Şuan insanoğlu tarafından her türlü melanet işlenip, Kerim olan Rab, hiçe sayılmıyor mu? Toplumun lokomotif görevini gören gençler nefislerini ve şehvetlerini ilah edinmiyorlar mı? Kutsallarımıza el atılmıyor mu? Söyleyin bana! Helak olmamamız için bir sebep var mı? Yüce Rab şöyle buyuruyor: “Öyle bir fitneden sakının ki o, içinizden sadece zulmedenlere erişmekle kalmaz (Umuma sirayet ederek hepsini(hepinizi) perişan eder. Biliniz ki, Allah'ın azabı şiddetlidir.”
Ey insan! Sen eğer nefis ve şeytanı dinlersen, esfel-i safiline düşersin. Eğer sen hakkı ve Kuran-ı dinlersen a'la-yı illiyyine çıkar, kainatın bir güzel takvimi olursun. İşte şimdi sirkelenip ayağa kalkma vakti gelmedi mi? Tüm uyuyanların uyanması için bir uyanık yeterli değil midir? Haydi Kalk Uyar, Uyuyan Milletini!

 

Mustafa Coşkunkan / Şanlıurfa (Birecik) – Yaş: 17

 

Genç Yazarlar ile HASBİHAL

Şanlıurfa İlinin Birecik İlçesinden Mustafa ÇOŞKUNKAN Kardeşimiz:Her insan açılış konuşmasında mutlaka birine iltifat etmekle başlar.Biz inanç ve değer sahipleri bütün konuşmalarımızın başında Kainatın Efendisinin (S.A.V)adını anarak başlamalıyız.
Bundan sonra peygamber gelmeyeceğine göre bütün sıkıntılarımızı son Peygamber ve kendisiyle birlikte getirdiği kuranı kerimi referans alarak  çözmeliyiz.İnsanlık tarihi boyunca hemen hemen her Peygamber sosyal yaşam içindeki sıkıntıları insnalara  hatırlatmak ve insnaları  uyarıp çözüm sunmak için Allah tarafından gönderilmiştir.Her ne kadar bu vazife Peygamberlerin olsa da onların şahsında hepimize atf edilmiştir.Bunun için önce uyuyan kendimizi sonra da uyuyan  çevremizi uyandırmalıyız.Eğer bizler hakkı gözeterek uyandırmazsak başkası gelir zulmederek uyandırır.
Duygularınızı güzel ifade etmişsiniz.Teşekkürler.Yeni paylaşımlarınızı bekliyoruz.Allaha emanet olunuz.

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir