• DOLAR 32.455
  • EURO 34.829
  • ALTIN 2438.673
  • ...
Coğrafyamızın İslam`la Şereflenmesi – 12
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Malatya, tekbir ve tahlillerle tanışmış ilk yörelerimizdendir. Ancak, Bizans kafirleri Antakya, Maraş, Urfa, Antep, Adıyaman yörelerinden bir türlü vazgeçmedikleri gibi Malatya’dan da bir türlü vazgeçmemişlerdir. Malatya, Bizans’a karşı diri durmuş; Bizans’a gafil avlanmamak ve Bizans’ı gafil avlamak için daima tetikte olmuştur

Ahmet Yılmaz / Araştırma

Malatya’nın tarihi, coğrafyamızın genel tarihi ile ortaktır. Malatya da Asur, Med, Hurri-Mitani, Pers hakimiyetleri gördü; Büyük İskender’in işgaline uğradı. Selevkosların, Romalıların zulmünü gördü.

Hz. Ömer (ra) zamanında İslam orduları Şam topraklarında Bizans kafirlerini şehir şehir yenip Arabistan coğrafyasını Hz. İbrahim(as)’in tevhid çizgisine kavuştururken Malatya da Bizans işgalindeydi.

Şehrin adı hakkında pek çok rivayet vardır. Malatya’ya Hititçede Maldiye; Asur ve Urartu kaynaklarında Mildia, Melid, Melide, Meliddu, Melitea; Roma Dönemi’nde “Melita” ya da “Melitene” denmiş.(1)

Malatya halkı ise Malatya adına destan kahramanı Afrasyab’a dayandırır. Buna göre Afrasyab, bir gün şehre uğradığında devlet hazinesini beklerken “Mal a tiye!(Mal, hazine geldi)” müjdesini alır, bunun üzerine şehre Malatiye adını verir. Şehir, İslam döneminde Malatya diye bugünkü söylenişiyle anılır. (2)

İSLAM ORDULARI MALATYA’DA

Tarihi Yermük Savaşı’ndan (H. 15/ M. 636) sonra, İslam orduları komutanı Ubeydullah b. Cerrah Hazretleri Bizans askerlerini takip ettirdi. Bu takip birliklerinden Fatihimiz Hz. İyaz b. Ganm (ra) komutasındaki mücahitler, geri dönüp tahribat yapmasını engellemek için Bizans’ı Malatya’ya kadar kovaladı. Ancak Hz. İyaz (ra), Malatya halkıyla cizye antlaşması yapıp diğer fetihlere yöneldi.

Böylece Malatya; Antep, Maraş, Adıyaman yöreleriyle birlikte İslam ordularının ayak bastığı tekbir getirdiği ilk yerler arasında yer aldı. Ancak Malatya bir yol kavşağıydı, özellikle doğusunda kalan coğrafyamızla Bizans arasında bir uç kaleydi. Bizans, Malatya’nın İslam’ın elinde olmasını kendisi için tehlike gördü. Müslümanlar da Malatya’nın Bizans’ın eline geçmesini büyük İslam coğrafyası için tehdit kabul etti. Bu durum, Malatya üzerine amansız bir mücadeleyi başlattı.

Ordusu Yermük’te ağır bir yenilgiye uğrayan Bizans İmparatoru Heraklius, Malatya halkının Hz. İyaz (ra)’la anlaştığını duyunca, Malatya etrafındaki askerlerini kaleye saldırttı, zalim Bizans’ın askeri Malatya’yı baştan başa yaktı, kale Bizans’ın eline geçti.

Hz. İyaz (ra) Samsat’ın fethinden sonra Habib b. Mesleme’yi Malatya üzerine gönderdi, şehir bir daha İslam ordusunun eline geçti (H.17/ M.638). Ne var ki bu fetih de kısa sürdü. Çünkü Bizans için Malatya, Müslümanlara bırakılacak gibi değildi.

Hicri 36’da (M. 655–56) Muaviye, Habib b. Mesleme’yi bir kez daha Malatya’ya gönderdi, böylece şehir bir daha kurtarıldı. Ardından Muaviye, Anadolu seferi sırasında Malatya’ya da uğradı, şehrin kalesini onardı, başka memleketlerden Müslümanlar buraya göç ettirildi, böylece Malatya Bizans’a akınlar düzenleyen bir İslam karargahına dönüştü.

MALATYA, MÜSLÜMANLARIN İHTİLAFINDAN ZARAR GÖRDÜ

Ağacın kökü sarsıldığında en çok dal uçları sallanırmış. Malatya büyük İslam devletinin bir uç kalesiydi, İslam coğrafyası ağacının bir uç dalıydı. İslam devletinin merkezinde kargaşalar yaşandıkça Malatya bundan zarar gördü, savunmasız kaldı, küfrün saldırılarına açık hâle geldi.

Abdullah b. Zübeyr (ra)’in Hicaz çevresindeki kıyamı sırasında Emeviler, Müslümanların imkânlarını içeri yönelttiler. Bunun üzerine Malatya, Bizans saldırıları karşısında yalnız kaldı. Şehir Müslümanları, Malatya’yı terk etti. Metrüke hâle gelen şehre çevrede bulunan Süryani ve Ermeniler yerleşti.

Müslümanlar, Emevi Halifesi Abdullah b. Abdülmelik’in Turanta (Darende) savaşından (H. 83-M. 702) sonra Malatya’yı bir kez daha fethettiler. Ancak şehre yerleşmek yerine ara ara gelip kaleyi ordugah olarak kullanmakla yetindiler.

Ömer b. Abdülaziz (ra), Malatya kalesinin önemine binaen burayı imar etmek istedi; bunun için Turanta (Darende) Müslümanlarını buraya yerleşmeye mecbur etti, Turanta halkı bu karara direnmek istediyse de Halife’nin ısrarı karşısında Malatya’ya taşınmak durumunda kaldı.

Bizans, bütün tedbirlere rağmen Malatya’yı rahat bırakmadı. Müslümanları her zayıf gördüğünde Malatya’ya saldırdı. H.123’te (Miladi 741) Bizans valisi Aşkivaş şehri şiddetli bir kuşatmaya tabi tuttu, Malatya’nın kadınları bile başlarına sarıklar bağlayıp Bizans’a karşı savaşmak zorunda kaldı. Bu arada bir İslam askeri, kuşatmayı yararak Bizans zulmünü Emevi Halifesi Hişam b. Abdülmelik’e haber verdi. Hişâm b. Abdülmelik, halife olarak ilk kez Malatya için kılıç kuşanarak yola çıktı, Malatya’yı Bizans’tan kurtardı (H.123 -M.741) ve yeniden imar etti.

İktidar Emevilerle Abbasiler arasında el değiştirirken Bizans yığınağı karşısında İslam merkezinden sürekli yardım almaya muhtaç Malatya, bir daha sahipsiz kaldı, Müslümanların ihtilafı bir kez daha bu uç şehrini vurdu.

Bizans Kralı VI. Konstantin, “Ey Müslümanlar, durumunuzu biliyorum, Malatya’dan eman içinde ininiz, burayı yıkacağım” diyerek Malatya’ya saldırdı, şehir halkı bu ültimatoma çaresizce cevap verdi, şehri boşalttı.

İslam merkezi güçlenince Malatya, Abbasi Halifesi Mansur’un eliyle bir kez daha İslam’ın eline geçti. Abbasilerin ünlü Halifesi Harun Reşid de Malatya’yı onardı, şehre eski görkemini kazandırmaya çalıştı.

Ama Abbasî Halifesi Mu’tasım devrinde (M. 833-842) Abbasi topraklarındaki Babek İsyanı’nı fırsat yapan Bizanslar, Malatya yöresine saldırarak büyük bir katliam yaptı. Mu’tasım, Malatya yöresine gelerek Bizans’ı ağır bir yenilgiye uğrattı (H. 223- M. 838) ve civardaki Bizans kalelerini ele geçirip Bizansların Müslümanlara yaptığı eziyetleri kendisi de Bizanslara yaptı. Bizans’ın zulmü ve bu zülme Bizansvari verilen karşılık bölgeyi adeta tenhalaştırdı. Mu’tasım, intikam duygularını yatıştırdıysa da yeğeni Me’mun tarafından suikasta uğrama tehlikesiyle karşılaştı. Bunun üzerine yörede bir imar çalışmasında bulunmadan Malatya yöresini terk etti. Daha sonra Malatya yöresindeki kaleleri tahkim etti ve Bizans’ın buralara saldırma cesaretini kırdı. (3)

BATTAL GAZİ DESTANI…

Her zorlu savaş, bir mücadele deneyimi oluşturur; mücadele yeni cesaretler keşfeder; cesaretler zafer kazandıkça bilenir, artar, daha büyük zaferlere koşar ve böylece sonraki kuşakları besleyen destan kahramanlarının hikâyeleri oluşur, destanlar meydana gelir.

Malatya yöresinde de Battal Gazi’nin böyle bir destanı vardır. İbn-i Kesir’in anlattığına göre Malatya halkının Battal Gazi diye bildikleri büyük İslam kahramanı Arap mücahitlerden Abdullah Ebu Yahya’dır. İbn-i Kesir, ünlü kahramanı şöyle anlatır: “Battal, Antakya`da ikamet ederdi. Ebu Mervan el-Antakî ondan nakillerde bulunmuş ve onun hayatını anlatmıştır. O, Abdülmelik b. Mervan`ın, oğlu Mesleme için bir askeri birlik hazırlayıp Anadolu`ya gazaya göndereceği zaman Cezire ve Şam reislerinin başına Battal`ı komutan olarak atadığını ve oğluna şöyle dediğini anlatmıştır: «Battal`ı öncü birliklerinin başına geçir, geceleyin askerleri denetlemesini ve aralarında dolaşmasını emret. Çünkü o, güvenilir, atak ve cesaretli bir komutandır.»

Mesleme, Battal`ı 10.000 kişilik bir askeri birlikte öncü kuvvet olarak ileriye gönderdi. Battal komutasındaki bu öncü birlik, Bizanslıların İslâm ordusuna ulaşmasına engel bir kalkan görevi ifa edecekti. Muhammed b. Aiz ed-Dımışkî, Antakyalı ihtiyar bir adam olan Ebu Mervan`ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: «Ben Battal`ın saflarında Bizanslılara karşı savaşıyordum. O, Bizanslıları zillete maruz bıraktı ve alçalttı.»”

Battal Gazi, Hicri 121 veya 122 senesinde şehid olur. Ancak daha o günlerde onun adına o kadar çok hikaye anlatılır ki ortaya “Battal Gazi Destanı” çıkar. İbn-i Kesir, destanların halk arasında şekillenirken yanlış bilgiler içerebileceğini, bunun gerçeğin birebir aktarımı olmadığının bilindiğini unutarak bu duruma hiddetlenir, kendisi de Battal Gazi’nin sahih olduğuna inandığı kahramanlıklarını anlattıktan sonra gerisi için “Ama avam tabakasının anlattığı ve Delheme tarafından yazılan, "Battal Gazi Destanı" ve bu destanda anlatılan Emir Abdülvehhab ile Kadı Ukbe`nin maceraları yalandır, iftiradır, uydurmadır, cahilliktir. Böyle bir hikayeyi ancak geri zekalı veya cahil biri hoş karşılar” der. (4)

Battal Gazi Destanı’ndaki doğruların payı ne olursa olsun, bu destan Malatya yöresi ve Bizans’a karşı verilen umum İslam mücadelesi için büyük bir enerji kaynağı olmuştur. O Arap asıllı büyük İslam kahramanı daha sonra Türk-Kürt Müslümanların Haçlılara karşı savaşlarında büyük bir dayanak olmuş; o yöredeki İslam kahramanları birer Battal Gazi olma sevdasıyla küfre karşı kılıç sallamışlardır.

GÜMÜŞTEGİN AHMET GAZİ’NİN MALATYA’YI NİHAİ FETHİ

Malatya, daha sonra da birkaç kez el değiştirdi. Bizanslar, bölgeyi Müslümanlardan korumak için Ermenileri yöreye yerleştirdi. 11. yüzyılın sonlarına gelindiğinde Malatya; Kilikya yöresinde Bizans’a bağlı bir Ermeni prensliği kuran Philaretos’un valisi Gabriel’in elindeydi. Şehrin bu şekilde küfrün elinde olmasında Selçuklu emirleri arasındaki ihtilafların büyük etkisi vardı. Müslümanların ihtilafı, her zamanki gibi Malatya’ya zarar veriyordu.

12. yüzyılın başında Danişmend Beyliğinden alim bir zat olduğu bilinen Gümüştegin Ahmet Gazi, şehri kuşatarak 3 Zilhicce 495 (18 Eylül 1102) tarihinde nihai olarak fethetti. Malatya, bu tarihten sonra kimi Moğol talanları yaşadıysa da bir daha kafirlerin işgaline uğramadı.

Yöre, Selçuklulardan Muiz ed-Din zamanında Selahaddin Eyyübi`ye bağlandı, Selahaddin’nin kardeşi Melik Adil’in kızıyla da evlenen Muiz ed-Din Eyyübi ordusuyla birlikte Haçlılara karşı savaşlara katıldı.

MALATYA, BATILILAŞMAYA KARŞI DİRENDİ

Malatya, 1515’te bağlandığı Osmanlılar zamanında tarihî önemini yitirdi. 1838’da eski Malatya ordu karargahı yapılınca Malatya halkı şehre dönmedi, Aspuzu bağları olarak bilinen yazlıklarında kalarak bugünkü Malatya’nın çekirdeğini oluşturdu. Eski Malatya ise Battalgazi ilçesi olarak varlığını sürdürdü. (5)

Cumhuriyet Döneminin başlangıcında Malatya yöresinde büyük bir hareketlilik yaşanmadı. Belki İnönü’nün kendisini bu şehre atfetmesinin bunda etkisi oldu. Ancak 1950’li yıllarda şehirde Batılılaşmaya karşı bir öfke dalgası yayıldı. Bu dalga, gizli bir el tarafından “Ülkücülük” şeklinde biçimlendirilmek istendi. Ama Malatya, büyük ölçüde buna aldanmadı. 1970’li yıllarda Milli Selamet Partisi’nin güçlü olduğu iller arasında yer aldı. 80’li yıllarda ise İslamî şuur özellikle gençler arasında dalga dalga yayıldı ve Malatya’nın dışına taştı.

Malatya, işgal tehdidini en çok yaşayan ve bu tehdidin küfre karşı duyarlılığın unutulmasına, ihmal edilmesine izin vermediği, o duyarlığı hep diri tuttuğu yörelerdendir.

İslam’ın ilk yüzyıllarında Avasım bölgesi içinde yer alan Malatya’nın yüzyıllar boyunca Bizans işgali tehdidi altında kalması ve bu tehdide karşı verilen destansı değil, destanın ta kendisi olan mücadele Malatya yöresine tarihi bir İslamî duyarlılık kazandırmıştır. Malatya, bugün bu duyarlılığı canlı tutmaktadır.

KAYNAKLAR:

1. İbrahim Güner, Türkiye İl Merkezi Kent Adlarının Adları Üzerine Bir Araştırma

2. Ahmet Demir, İslam’ın Anadolu’ya Gelişi

3. MEB İslam Ansiklopedisi, Diyanet İslam Ansiklopedisi Malatya maddeleri

4. İbn-i Kesir, El Bidaye ve’n Nihaye, 9. cilt

5. Malatya Belediyesinin internet sitesi
 

Bu haberler de ilginizi çekebilir